MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli, Bilecik'in
Söğüt ilçesinde katıldığı mitingte, birlik ve beraberlik mesajı verirken,
Başbakan'ın 'bana oy veren dostum, vermeyen hasmım' anlayışının derin yaralar açtığını söyledi. Bahçeli, Başbakan'ın geçmişte yapılan iyi şeyleri görmezlikten geldiğini ve hep eleştirdiğini savunarak, "Sayın Başbakan, neyi inkar ediyorsun?
Atatürk dönemini mi inkar ediyorsun? Merhum İsmet
İnönü dönemini mi inkar ediyorsun? Merhum Cumhurbaşkanı
Celal Bayar, Adanan
Menderes dönemini mi inkar ediyorsun? Sayın
Özal ve
Demirel dönemini mi inkar ediyorsun?" diye sordu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TOKİ'nin
siyaset malzemesi haline geldiğini savundu. Cumhurbaşkanı'nı göreve çağıran Bahçeli, Başbakan'ın bir devlet kurumu olan TOKİ'yi kullanarak
sanal açılışlar bahanesiyle partisinin mitinglerini organize ettiğini ileri sürdü. Bahçeli, "
Konut yapmakla görevli olan kurum, şimdi kürsü yapmakla görevli hale getirilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı'na sesleniyorum; bu nasıl bir kuruluştur, görevi nedir, hangi amaca
hizmet etmektedir? Seçim alanlarına TOKİ'nin kürsü kurmak gibi bir ilave göreve girmesini nasıl karşılıyorsunuz? Devlet Denetleme Kurumu aracılığıyla TOKİ'nin denetlenmesinde yarar yok mudur?" diye sordu. Bahçeli, her kurumun
iktidarın siyasi geleceğine hizmet eder hale gelmesinin iktidarla muhalefet arasında haksız rekabete de yol açtığını ifade etti.
Başbakanın, konuşmaları ile 'bana oy veren dostum, vermeyen hasmım' anlayışı içinde olduğunu, bu durumun Türkiye'yi ikiye böldüğünü belirten Bahçeli, bunun kısa vadede iktidarlara fayda sağlayabileceğini, ancak uzun vadede toplumda derin yaralar açacağını söyledi. Bu kamplaşma ve kutuplaşmanın kimseye fayda sağlamayacağını ifade eden Bahçeli birlik ve beraberlik
çağrısında bulunarak; "Bu ülkenin birliğe ihtiyacı var, dirliğe ihtiyacı var, kardeşliğe ihtiyacı var. Bu ülkenin bölünmeyle, ayrışmayla, kavgayla, çatışmayla gidecek bir yeri yok. Bunlara dikkat etmek lazım. Bu ülkenin, Başbakan'ın ağzından güzel sözler duyması lazım. Türkiye'yi 36'ya bölmenin, 36 etnik grubun adını tek tek saymanın ne gereği var? Kime ne faydası var?" diye sordu.
Birlik ve beraberliğin, Osmanlı'nın doğduğu topraklarda bulunduklarının da altını çizen Bahçeli, Osmanlı'yı örnek göstererek, Osmanlı'nın zirvede olduğu dönemde 24 milyon metrekareye hükmettiğini, ancak daha sonra gerileye gerileye 780 bin kilometrekareye sıkıştığını, Osmanlı'nın bıraktığı topraklarda 34 devlet kurulduğunu, Ortadaoğu'da ise kanın hala durmadığını söyledi. Osmanlı'nın bu kadar büyük coğrafyasından toplanan, Balkanlar'dan, Kafkaslar'dan, İran'dan, Horosan'dan, Ortadoğu'dan gelen insanların, omuz omuza
milli mücadele verip bu devleti kurduklarını anlatan Bahçeli; "Bu ülkenin insanları 85 yıldır kardeşçe yaşamış. Şimdi ne oldu da bu hale geldi? AKP Hükümeti döneminde kürsüye çıkan herkes 36 etnik gruptan bahsediyor. Aklınızdaki nedir, dilinizin altındaki nedir, sizi kim buraya doğru yönlendiriyor? Bir olmak, diri olmak varken 36'ya bölünmenin manası ne?" şeklinde konuştu.
Cumhuriyet kurulduğundan bu güne kadar gelen hükümetlerin, gerek tek başına iktidar oldukları dönemde gerekse
koalisyon oldukları dönemde ellerinden geldiği ölçüde bu ülkeye hizmet etmeye çalıştığını vurgulayan Bahçeli, mutlaka eksiklerin olduğunu ancak bu dönemlerin yok sayılmasının büyük haksızlık olduğunu ifade etti. Bahçeli; "Sayın Başbakan; sen neyi inkar ediyorsun? Atatürk dönemini mi inkar ediyorsun? Merhum İsmet İnönü dönemini mi inkar ediyorsun? Merhum Cumhurbaşkanı Celal Bayar,
Adnan Menderes dönemini mi inkar ediyorsun? Sayın Özal ve Demirel dönemini mi inkar ediyorsun? Neyi inkar ediyorsun?" dedi.
Krizin ülkeyi teğet geçmediğini aksine milletin yüreğini delip geçtiğini belirten Bahçeli, Başbakan'ın acilen kurmaylarını, bilim adamlarını, işverenleri, sendikaları, toplayıp 'Ne oluyor bu ülkeye?' sorusunu sorması gerektiğini söyledi. Ülkede ne olup bittiğinin
halkla paylaşılmasını da isteyen Bahçeli, en büyük arzularının IMF'siz bir yol olduğunun altını çizdi. Bahçeli, bu krizden dolar zengini olan yandaşların yüzde 56 kazançlı çıktığını, ancak halkın dolarlarının olmadığını söyledi.
HERKES SANDIK BAŞINA GİTMELİ
Devlet Bahçeli, Türk milletinin 29 Mart'ta mutlaka
sandık başına giderek, siyasi davranış bozukluğu sergilediğini iddia ettiği Başbakan'a ve bu hükümete
ders vermesi gerektiğini söyledi.
Bahçeli, şöyle konuştu: "29 Mart'ı sebep saymalısınız. İktidarın
saldırgan tavrına uyarıda bulunmakta yarar vardır. Yoksa iş işten geçer. Bunlar 'ben ne yaparsam yapayım, halk beni
destekliyor' gibi bir sarhoşluğa kapılırsa sonları hayırlı görünmüyor. Onun için bu insanlara ders vermek lazım. İşte bu dersin zamanı geldi. İktidar bunu hissediyor. Başbakan'ın saldırganlığı da bu yüzden. Oy kaybı korkusu sarmış. Onun için böyle. İktidardan gittiğinde yaptıklarının hesabını tek tek vereceğini bildiği için her şeye rağmen iktidarda kalmaya çalışıyor."
Söğüt'te kurulması planlanan Türkata Üniversitesi'ne de destek isteyen Bahçeli, konuşmasının ardından miting alanındaki kalabalığa
karanfil attı ve
Ertuğrul Gazi Türbesi'ni ziyaret edip dua etti.
Söğüt'ün ardından Bilecik'in
Bozüyük ilçesine geçen Bahçeli burada partisini
seçim bürosunu ziyaret etti. (CİHAN)
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Sayın Başbakan ikide bir (Bunlara on
koyun versek on koyunu güdemezler) diyor. Ne demekse? Siyasette koyun gütmeyle bir alaka var mı yani'' dedi.
Bahçeli, Bilecik'in Söğüt ilçesindeki mitingin ardından Bozüyük ilçesine geçerek belediye başkanı ve adayı Ahmet Berberoğlu'nun seçim bürosunu ziyaret etti.
Burada konuşan Bahçeli, iki dönem üst üste Bozüyük belediye başkanı olan Ahmet Berberoğlu'nun 3. dönemde de başarı sağlayacağına inandıklarını belirterek, seçim sürecinin, tüm siyasi partilere ve adaylarına hayırlı uğurlu olması temennisinde bulundu.
Devlet Bahçeli, bu seçimlerin ülkenin
ekonomik, sosyal ve siyasi yönden önemli bir dar
boğazdan geçtiği dönemde yapıldığını ifade ederek, şöyle konuştu: ''Bu bakımdan bu seçim sadece belediye başkanlığını değil gelecekte Türkiye'nin yol haritasını da belirleyecek. O bakımdan bu seçimleri bütün siyasi partilerimiz önemsemelidir. Halkımız da yüksek bir
katılım sağlayabilecek üstün bir gayreti ortaya koymalıdır. Ne kadar yüksek katılım olursa seçimler üzerindeki meşruiyet tartışması o kadar azalmış olur. Seçilmiş olan şahsiyetler de her zaman kendilerini daha güvenli hisseder.''
Siyasetin ve siyasi üslubun çirkinleştirilmemesi ve kirletilmemesi gerektiğini belirten Bahçeli, ''Siyasette
iftira ve yalana başvurmak doğru değildir. Ama maalesef son günlerde Türkiye'de siyasi üsluba argo hakim olmuştur. Lanlı ve be'li konuşmalar duyulmaktadır. Siyaset çirkinleşiyor. Bu siyasi partilerde başlayan bu süreç yarın bu partilerin mensupları arasına da yayıldığı taktirde o zaman toplumsal huzurdan ve barıştan bahsetmek çok mümkün olmaz'' dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, basının 3. sayfalarının toplumsal facianın görüntüleriyle dolu olduğunu, 4. ve 5. sayfalardaki ekonomi haberlerinde ise ekonomik varlıkların nasıl elden çıkartıldığı,
özelleştirme adına nasıl yabancılaştırma olduğunun anlatıldığını ifade ederek, şöyle devam etti: ''Bakıldığında sanki karanlık bir Türkiye'nin tablosu ortaya çıkıyor. Bu gerçeği basın böyle yazıyor ve bizi eleştiriyor mantığıyla reddetmek (
Basını okumayın) gibi bir telkinde bulunmak doğru bir yaklaşım değil. Demokratik de değil. Basın dediğimiz kurumlara baskıyı artırmak bir anlam taşır ki bu da kötü yönetimin üstünü örtmenin gayretleri olarak görülmektedir. Bundan anlaşılıyor ki Sayın Başbakan'ı korku sarmış. Sayın Başbakan
oy kaybı endişesiyle yaşıyor. Oy kaybettikçe kendisinden
hesap sorulacağının bir gün karşısına çıkacağını anlıyor. Partisinde çözülmeler olabileceğinin endişesini taşıyor. Ve ondan dolayı saldırgan hırçın ve Türk siyasetinde örneği görülmemiş bir üslupla konuşuyor.''
-''BİZ KOYUN GÜDEMEMEYİ GÜDÜLMEYE TERCİH EDERİZ''-
Başbakan'ın birtakım kavramları uçsuz bucaksız ağzından çıkardığını ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
''Boğaz 9 düğüm. Söz çıkıncaya kadar siz hakimsiniz. Söz çıktıktan sonra o size hakim. Böyle bir ortamda Sayın Başbakan
hakaret etmek ve saldırmakla
vakit geçiriyor. İkide bir (Bunlara on koyun versek on koyunu güdemezler) diyor. Ne demekse? Siyasette koyun gütmeyle bir alaka var mı yani? Diyelim ki bu söz doğru. Ankara'da vurgunla, talanla, haksız alan gasbetmekle, koyun güdecek yer de kalmadı. Böyle bir durum var. Biz koyun güdememeyi güdülmeye
tercih ederiz. Ama hiçbir şey bilmesek de hiçbir şeyden haberimiz olmasa da biz köyden gelen insanlarız, koyun gütmeyi de biraz biliriz yani. Bu tür konuşmalara aldırış etmemek gerektiği kanaatindeyiz.
Ama televizyonlarda da sabahtan akşama kadar bunlar söylenir de sizler bunları duyar karşılığında da (Cevap verilmiyor) derseniz, o zaman da acaba bu genel başkanlar bunu kabulleniyor gibi bir durum ortaya çıkacağı için zaman zaman bunlardan bahsediyoruz.''