Telekulak siyasette!
Eskiden daha mütevazı bir ismi vardı:
Böcek. Siyasi hayatın mevcudiyeti kabullenilmiş bir figürü gibiydi. Terör ve deprem gibi birlikte yaşamaya alışmamız gereken davetsiz
misafir olarak görülürdü.
Şimdilerde meşruiyeti tanınmış ve hatta ödüllendirilmiş olarak karşımıza çıkıyor. Bilinen ilk dinleme skandalı Watergate, ABD Başkanı Richard Nixon'ın
istifasıyla sonuçlanmıştı. Nixon, rakibi Demokrat Parti'yi dinlettiği iddiaları karşısında görevinden ayrılmak zorunda kalmış ve istifa eden tek başkan olarak tarihe geçmişti. Bizim gündemimize, dönemin
Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın, çalışma ofisinde 'böcek' aratmasıyla girmişti. Birçok örneği var, hepsini sıralamamız imkânsız. En komiği ile en dramatik olanı yazmakla yetinelim.
En
komik olanı oybirliği ile
Önder Sav'ın başına gelenlerdi.
CHP Genel Sekreteri, cep telefonunun 'no' yerine 'yes' tuşuna basarak
Vakit Gazetesi muhabirine gayri ihtiyari
röportaj vermişti. Genel Başkan Deniz
Baykal da fırsat bu fırsat Watergate'ten girmiş hükümetten çıkmıştı. Sav'ın sakarlığı Baykal'ı da ofsaytta bırakmıştı. Garip bir şekilde CHP Genel Merkezi yine böcek iddiasıyla gündemde. Olayın garipliği, böceklerin
Ergenekon'la ilgili eleştirel görüş belirten parti yöneticilerinin yakınlarında bulunması. Bir hukuk ve siyaset adamı olan Baykal'ın yaklaşımı olayın tuhaflığını artırıyor. '
Polise güvenmediği için'
soruşturma mekanizmalarına müracaat etmeyen Baykal, hukuku çiğniyor. Suçu örtbas ediyor. Soruşturma merciinin polis değil,
savcılık olduğunu gözümüzden kaçırıyor. Ya savcılığa da güvenmiyor; ya da günah keçisi polise yüklenmek işine geliyor. Soruşturmadan hoşuna gitmeyecek sonuçlar çıkmasından mı endişe ediyor acaba? Malum kendisi Ergenekon'un avukatı, dinlenenler ise Ergenekon karşıtları. Müvekkillerine kıyak mı çekiyor, yoksa!
Ergenekon'u yazınca dramatik olan da araya sıkıştı zannetmeyin. Baykal'ın ikinci macerası ancak trajikomik olabilir, dramatik değil. Süleyman Demirel'in dediği gibi 'turpun büyüğü heybede'. Yakın tarihin en büyük dinleme skandalına
imza atan eski
Ankara Emniyet Müdürü
Cevdet Saral'ın MHP'den
Trabzon belediye
başkan adayı olmasını kastediyorum. '
Telekulak skandalı' veya '8. kat çetesi' diye bilinen olayın kahramanı Emniyet Müdürü, MHP'den siyasete giriyor.
Olayın geçmişini hatırlamakta fayda var. Ankara Emniyeti'nde meşru istihbarat bölümü 9. katın haricinde 8. katta kanunsuz dinleme yapıldığı ortaya çıkarılmıştı. DGM Savcısı Nuh
Mete Yüksel'in baskınıyla ortaya çıkan telekulak skandalında, Emniyet Müdürü Saral'la birlikte yardımcısı Osman Ak ve iki
emniyet amiri yargılandılar.
Çankaya Köşkü,
Yargıtay, bazı gazeteciler ve Genelkurmay'ın aralarında bulunduğu 963 kişi ve kurumun yasadışı dinlenmesiyle ilgili
dava zamanaşımı sebebiyle cezasız kapatıldı. Kanunsuz dinlemenin mağduru olan bazı kişiler
İçişleri Bakanlığı aleyhine açtıkları davaları kazanarak tazminat aldılar. Yargıtay 8. Daire'nin eski Başkanı Naci Ünver, devletten 7,5 milyar (zamanın parasıyla) tazminat kazandı. Bu tazminat iki anlamda önemliydi. Karar, sadece dinlemeyi kesinleştirmiyor, Yargıtay gibi kurumların hedeflendiğini
tescil ediyordu.
Hukukun elinden zamanaşımı ile kurtulmuş bir kişiye Trabzon'u emanet etme düşüncesini MHP yetkililerine kim vermiştir, merak ediyorum. Teşkilatları sokaktan uzak tuttuğu için övgü alan Genel Başkan
Devlet Bahçeli, bu kararın MHP'nin imajına katkısını düşünmedi mi? Sadece Trabzon'da değil,
ülke genelinde partinin aleyhine kullanılabilecek bir atamayı nasıl yapar, anlamak zor.
BÜLENT KORUCU-ZAMAN