Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Hanım'ın,
Nejat Uygur'u
Ankara GATA'da
tedavi gördüğü dönemde ziyaret etmesinin engellendiğini açıklaması geçen haftanın gündemiydi. Usta tiyatrocunun oğlu
Behzat Uygur GATA olayını, babasının başbakanla dostluğunu, sağlık durumunu ve tiyatro sevgisini anlattı...
Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Hanım'ın GATA'ya babanızı ziyarete gitmek istediğini ama alınmadığını duyduğunuzda neler hissettiniz?
Ben o dönemde Ankara'da değildim, annem oradaydı. Annem üzüldü. Keşke olmasaydı. Bizler asker kökenli bir aileyiz. GATA'da babama aylarca çok iyi baktılar. Oradaki
personel babama
şifa vermek için ellerinden geleni yaptı. Keşke o tatsız durum yaşanmasaydı. Babamı ziyaret etmek isteyenlere kapımız açık. Bunun için de her kapının açık olması gerektiğini düşünüyoruz.
BABAMIN ÜZÜLMESİNİ İSTEMİYORUZ
Siz
Nejat Uygur'un kızı olsaydınız. Türbanlısınız diye GATA'ya alınmasaydınız, tepkiniz ne olurdu?
Bazı prosedürler var ama yaşanmaması gereken bir şey. Burada annem çok üzüldü. Arada kaldı çünkü. Daha sonra Emine Hanım'la görüştüler. Sayın Başbakan da İstanbul'da
hastaneye ziyarete geldi.
Nejat Bey'in GATA konusundan haberi var mı?
Yok. Babamın rahatsızlığı olduğu için, demans da olduğu için yansıtmadık. Üzülürdü çünkü. O zaman da haberi yoktu şimdi de yok. Üzülmesini istemiyoruz. Hassas...
Her zaman o dengeleri korumuş bir insan olarak, her zaman da doğruyu söylemiş bir insan olarak biz de onun izinden gitmeye çalışıyoruz. Babamın çok güzel bir resim tablosu var, Anıtkabir'le camiyi yan yana yapmış. Babam asker kökenli bir ailenin çocuğu olarak askeri sevdiğini havacı kıyafetleriyle dolaşarak belli ederdi.
EZAN SESİNDE OYUNU KESTİ
Aynı şekilde camiye de saygı ve sevgisi sonsuzdur. 1980'li yıllarda oyununun içine
Kürtçe espri koymuştur ve oynamıştır. Doğu insanını da çok sever.
Oyunlarının sonunda 10'uncu Yıl Marşı'nı çalardı ama Ramazan'da açık havada oynadığımız zaman
ezan sesi duyduğunda oyununa ara verirdi. Sayın Başbakan'la da ilişkisi ağabey kardeş ilişkisi...
Bir oyuna Başbakanımız ve eşi gitmiş, basın fotoğraflarını çekmişti. O hangi oyundu ve ne zamandı biliyor musunuz?
5 yıl önce Ankara'da babamı izlemeye geldiler. Sonra babam, annem, Başbakanımız ve eşi birlikte
köfte yemeye gittiler. Başbakanımız, Başbakan olduktan sonra birkaç defa oyunlarına geldi.
Tiyatroya para yatırdığımız için bize ‘salak' dediler
Tiyatro sahibi olacak kadar paranız var mı?
Böyle bir birikimimiz yok. Biz devletten tiyatro için para yardımı almıyoruz. Devlet bize vermiyor değil biz başvurmuyoruz.
Neden?
Yanlış geliyor. Bazı ağabeylerimiz devlet yardımı alıp oyun oynamadan oynuyormuş gibi yapıp parayı cebe indiriyorlar. O parayı alıp yazlık bir ev almak olmaz. Yapamam, biz yapamayız.
Tiyatro para kazandırmıyor mu?
Tiyatrodan para kazanılır ama
Donald Trump olamazsın. Babam tiyatrodan para kazandı ama karış karış Anadolu'yu dolaşarak. Bol bol turne yaparak, pek tabii. Biz bugüne kadar televizyondan kazandığımızı hep tiyatroya yatırdık. Kimileri bize,”Salak” dedi ama bence salaklık değil. Para kazanmamızı sağlayan şey aslında tiyatro. Tiyatro yapmasaydık, televizyonda olamazdık ki.
‘Oyun
saat kaçta' diye sordu
Nejat Uygur sahneye aşıktır, hasta yatağında size fırça atıyor mu, “Bırakın ben sahneye çıkacağım” diye?
Tabii tabii. Yoğun bakımdaydı, hepimiz başındaydık gözünü açtı ve “Akşam oyun saat kaçta” dedi. Her an söylediği şey şu: “Oyun var. Hazırlanın. Arkadaşlar ne yapıyorlar? Ben hastalandım onlar oynayabiliyorlar mı, para kazanabiliyorlar mı, yevmiyelerini veriyor musunuz” diye soruyor. Tiyatrodan mevzu açılınca gülümsüyor, gözlerinin içi gülüyor. Biz de ona repliklerini hatırlatıyoruz, Minti Minti'yi, Cibali Karakolu'nu birlikte oynuyoruz.
Yıllar önce bana, yaptığımız
röportajda söylemişti Nejat Uygur...
En büyük arzusu tiyatro sahnesinde ölmekti! Babamı hiçbir şey yıldırmamış ki, sahnede dekor ayağına düşmüş ayağı kırılmış. Oyunun sonuna kadar dayanmış ve bittikten sonra acıdan bayılmış, hastaneye kaldırmışlar.
Nejat Bey'in son halini gösteren fotoğrafları yayınlanmıyor, neden?
O
seyircisini hiç üzmek istememiş, hep güldürmek istemiş. Hayranları babamı gülen yüzüyle hatırlasınlar istiyor, biz de onun isteğini uyguluyoruz.
Süheyl ve Süha sahnede doğdular
5 kardeşsiniz değil mi?
Evet. Ben en küçüğüm. Dördü de benden büyük. En büyük Ahmet ağabeyim; konservatuarda
öğretim görevlisi. Süheyl ve Süha ikizler, onların bir de küçüğü Kemal var.
Süheyl'in bir ikizi olduğunu bilmiyordum!
Tabii tabii onun ikizi var. Bakın size ilginç bir şey daha anlatayım:
Samsun Zafer Sineması'nda sahneye çıkıyorlar. Sahnede annemin
doğum sancısı başlıyor. Babam, seyirci durumu çakmasın diye anneme dönüp, “Sizin yemeğiniz hazır dışarıda” diyor, annemi sahne arkasına gönderiyor. Sinemanın müdürüne de “Hanım
doğum yapacak doğru hastaneye” diyor.
Bir süre sonra sinemanın müdürü eliyle, “İçeri gel” işareti yapıyor, babam oynaya oynaya perdenin yanına gidiyor, “Müjde bir oğlun oldu” diyor. Beş dakika sonra başka biri babamı yanına çağırıyor, “Müjde oğlun oldu” diyor. Babam “Biliyorum”diyor. Adam da “O değil bu ikincisi” diyor ve sonra oradaki seyircilerle bu mutluluğunu paylaşıyor.
‘Gülmeyi bana Nejat Uygur öğretti'
Başbakanımız'la dostlukları ne zaman, nasıl başlamış?
Başbakanımız babamın bir oyununun sonunda sahneye çıkarak şunları söylemiş: “Babam ben 7 yaşımdayken elimi tuttu ve beni Nejat Uygur'un Şehzadebaşı'ndaki ‘Ayar
Hamza' adlı oyununa götürdü. Tiyatroyla o gün tanıştım. İlkokulu bitirirken, Nejat Uygur'un oyunundaydım.
İmam Hatip Lisesi'ndeyken de hiçbir oyununu kaçırmadım. Ve bugün büyük bir keyifle buradayım. Nejat Uygur'la büyüdüm. Gülmeyi bana Nejat Uygur öğretmiştir.” İşte böyle!
Gazanfer Özcan'a rakip olacaktı
Süheyl-Süha sahnede doğuyor, peki ya diğerleriniz?
Ben Adana'da doğdum. Süheyl- Süha Samsun, Kemal
Antakya, en büyük ağabeyim Ahmet de İstanbul'da vapurda doğmuş. O zaman da turneye gidiyorlarmış. Ben 3 yaşındayken Adana'dan İstanbul'a gelmişiz. Babamı keşfetmiş birisi... İstanbul'a getirmiş.
Kim keşfetmiş?
İsmail Şirin. Gazanfer Özcan'a rakip olarak getirmiş babamı. Sonra babamla Gazanfer ağabey dünyanın en iyi iki dostu oldular!
Röportaj: Şebnem ÖZCAN - BUGÜN