Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yemeğine katıldığı için acımasızca eleştirilen Türk edebiyatının en önemli yazarlarından Adalet
Ağaoğlu, “Seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın yemeğine gitmeseydim, nüfus kağıdımı yırtardım” dedi.
İslam'ın cumhuriyetten beri küçümsendiğini belirten Ağaoğlu, babasının hafız olduğunu söylemeye utandığı dönemleri anlattı.
"BÖYLE DÜŞÜNMEM GEREK SANIYORDUM"
‘Başörtülüler kamuya giremez' ve ‘Cumhurbaşkanı'nın eşi
türbanlı, oraya gitmem' sözlerini sakıncalı bulan ünlü edebiyatçı, “İslam cumhuriyetten beri küçümseniyor. ‘Babam hafızdı' demeye utanıyordum. Eli tespihli adam gördüğüm zaman, onu
küçük görüyordum. Oralardan geliyorum.
Cumhuriyetin ilk kuşağı olarak böyle düşünüyordum. Böyle düşünmem gerektiğini sanıyordum. 1960'ta da ‘
Ordu millet el ele' diyenlerdendim. Fakat
darbeden sonra; darbecilerin yaptıklarını görünce iğrendim ve ürktüm. Annem de başörtülü bir insandı. Hatta ben okula başlayacağım zaman annem teyzeme ‘Nallıhan'a giderken bu kızın başını örtecek miyiz' diye sormuştur” diye konuştu.
"DÜN BAŞKA BUGÜN BAŞKA SÖYLÜYOR"
Anayasa referandumuna ‘
evet' diyen aydınların başında yer alan Ağaoğlu ‘başörtüsü ve çözüme yönelik siyasilerin açıklamalarıyla ilgili de şunları söyledi: “Yıllardır sorun haline gelen türban meselesinde, yasağa karşıyım. ‘Başörtülüler kamuya giremez' ve ‘Cumhurbaşkanı'nın karısı türbanlı, oraya gitmem' denmesini çok sakıncalı buluyorum. Başörtülüler kendi haline bırakılsa, küçük görülmedikleri ve itilip kakılmadıkları için daha sağlıklı bir yol arayacaklardı. Boğaziçi'nde herkes girdi çıktı,
kıyamet mi koptu? Bu (sorun) anayasa meselesidir. ‘Başları örtülü mü değil mi' diye bakmasızın onları okula almak lazım. Öyle bir
sistem kurulsun istiyorum. Kılıçdaroğlu ‘Biz çarşafı çözceğiz' dedi. Buyur çöz bakalım. Bugün böyle söylüyor başka gün başka türlü söylüyor.”
"Köşk'teki davete gitmesem kimliğimi yırtmam gerekirdi"
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün davet ettiği yemeğe gittiği için ‘yazar geçinenlerin' kendisine yapmadığını bırakmadığını hatırlatan
Adalet Ağaoğlu, “Seçilmemiş birisi olursa gitmem, o da beni çağırmaz zaten. Seçilmiş
cumhurbaşkanı çağırdığı zaman gitmezsem, nüfus kağıdımı yırtmam gerekir. Bu memleket benim. Kendi dilimde yazıyorum. Anadilimde daha iyi yazıyorum.
İngilizce yazıp da, başka dile çevrilmeyi bilmiyorum. Kendi anadilimde yazabiliyorum.
Ekmek param da burada, her şeyim burada. Seçilmiş cumhurbaşkanına gitmezsem, ülkeden gitmem gerekir. O zaman yapacağım hareket budur. O zaman kendime vatan haini dedirtmeden buradan giderim” diye konuştu.
"CHP ülkedeki değişime ayak uyduramadı"
CHP'nin kendisini
topluma tümüyle mal edemediğini belirten Ağaoğlu, “Türkiye'nin toplumunun değişimine ayak uyduramadı. Hep kendini üstün ve en üstte görüyor. Kuruluşu neyse aynen öyle gidiyor. Hep yanlış karta oynuyor. Bütün mesele, değişimi
iktidar partisinin yaratması. İktidar partisinin yaptığı her şey, onlara göre kötü. İktidar olsa, CHP o zaman ne yapacak? Kapıdan emir mi verecek yine. CHP, iktidar olamama telaşı ile yanlış karta oynuyor. CHP, Cumhuriyet resepsiyonu hakkında bile bir görüş oluşturamıyor. Gideriz, gitmeyiz diyorlar. Önce iç meseleleri halletsinler. Kendileri doğru dürüst yolları seçsinler.
Başörtüsü konusu da dahil eskiye yaranacağız yeniye yaranacağız diyerek bu iş olmaz” dedi.
"Boğaziçi'nde herkes girdi kıyamet mi koptu"
Genç kızların iki türlü
baskı altında olduğunu söyleyen Ağaoğlu, “Hem
aile baskısı, hem de toplum baskısı var. ‘Okula başörtüsü ile git' diyen var, ‘gitme' diyen var. En yakın arkadaşı başı açık giriyor, başörtülü kız üzülüyor. Başı açık giren de, arkadaşı giremiyor diye üzülüyor. İnsan onuruna ne aykırıysa o kalksın ortadan. Serbest bırakılsın. Boğaziçi'nde herkes girdi çıktı, kıyamet mi koptu?. Bu anayasa meselesidir. Darbe anayasası değişsin. 1982 Anayasası'nda herkes emir kulu. Bu böyle olmaz. Anayasayı değiştirmeyi, bunun için istiyoruz. Anayasa değişmezse neler olabileceğinin romanını yazabilirim” dedi.