Ergun Babahan'ın yazısı
Pazar akşamüzeri cep telefonuma bir
mail düştü. Sizinle paylaşmak istiyorum:
"Ergun Abi merhaba. Ben Tarık Karakuş. Seninle başımdan geçen ilginç bir olayı paylaşmak istiyorum. Kısa bir süreliğine Ankara'ya gittim. İstanbul'a dönüş yolunda,
Düzce civarında yolda kan ter içinde otostop çeken birini gördüm. Bayağı uzağında durmama rağmen koştu geldi, bindi arabaya.
Üstünde
fabrika giysileri (güvenlik görevlisi). Adı Murat. 33 yaşında. Sağdan soldan muhabbet başladı. Fabrikadan zar zor izin almış eve gitmek için. Normalde evi uzak olduğundan 15 günde bir gidiyormuş.
Ev sahibi annesi ve karısıyla tartışıyormuş. Evden çıkarmak istiyormuş. Annesi sık sık telefonla arıyor, Murat da annesini sakinleştiriyormuş.
Sonra bir sitem başladı anlatmaya. Düzce depreminde babasını ve kız kardeşini kaybetmiş. Annesine o günden beri bakıyor, bir de karısı ve yeni doğmuş bir çocuğu var.
Çocuk doğuştan böbrek hastasıymış. Murat fabrikada çalıştığından sigortalı. Çocuğun tüm
diyaliz masrafları karşılanıyor ancak
hortum parasını Murat ödüyor (75 YTL). Ayda eline geçen para 412 YTL. Bunun 200'ü kira. Dolayısıyla hortum paralarına yüklenince son 2 aylık kirayı ödeyememiş. 'Nerelere baş vurmadım ki' diyor. Kaymakam,
bakanlık, vali...
Hatta vali odasından kovmuş bir münakaşa sonucu. Bu arada, Murat,
İlahiyat mezunu. Fakat yemekhane ve
yatak borcu ve bir de diploma parasını veremediği için diplomasını alamıyor.
Bunlar toplam 750 YTL tutuyormuş.
Diploması olsa devlet ev veriyormuş imamlara ve 1000 YTL
maaş. Yani Murat'ın hayat standardı için yeterli.
Ayrıca çocuğuna böbrek bulmuş, fakat yeterli parayı veremeyince nakil gerçekleşmemiş.
Abi kısacası ben 22 yaşımdayım, bugün 10 yaş olgunlaştım. Koca adam yanımda hüngür hüngür ağladı. 'Böyle yaşamlar da var' dedim, kendi kendime. Adamın doğru söylediğinden yüzde yüz eminim.
Elinde bir
dosya vardı. İçinde çocuğun sağlıkla ilgili kayıtları, evine gelen haciz. Ben bu adama
balık vermeyelim, balık tutmasını öğretelim diyorum abi.
Ben öğrenciyim, gücüm yetmez ama bu ülkede 750 YTL kimseyi fakirleştirmez.
Ama bu adam diplomasını alır, hayatı kurtulur.
Şunu da biliyorum ki, bir yerde bulaşıcı bir hastalık varsa eninde sonunda gelir bizi de bulur. Yarın aynı duruma bende düşebilirim!! Bu benim insanlık görevim. Samimiyetine güvendiğim için sana yazdım."
Mail'de Murat'ın cep telefonu da vardı.
Hemen arkadaşım Aydın Şentürk'ü buldum,
bölge muhabirlerini seferber etti.
Murat'a ulaştık ama çok geç kalmıştık.
Murat doğru söylüyordu ve 9 yaşındaki yavrusunu o gün kaybetmişti.
Kızgın ve kırgındı, konuşmak bile istemiyordu.
Ve ben
pazartesi gecemi hiç görmediğim, tanımadığım bir yavrunun ölümüne
gözyaşı dökerek geçirdim.
ERGUN BABAHAN/SABAH