ERGENEKON'UN KARANLIK 20 GÜNÜNDE NELER OLDU?
Erzincan Başsavcısı
İlhan Cihaner'in başlattığı ve masum insanları
terör örgütü üyeleri gibi göstermek için bin bir türlü tertibin yer aldığı
soruşturmanın neredeyse her aşaması
Ergenekon operasyonlarına karşı bir misillemeyi andırıyor.
Ümraniye-Erzincan hattında yaşananların zamanlamasının çok dikkat
çekici olduğunu yazmıştık.
12 Haziran 2007'de Ümraniye'de 27 adet
el bombası ve TNT kalıplarının ele geçirilmesiyle Ergenekon soruşturma başladı.
12 Haziran'dan
20 gün sonra
İlhan Cihaner HSYK tarafından Erzincan Başsavcılığına atandı.
Bugüne kadar hiç üzerinde durulmayan aradaki bu 20 günde neler oldu ?
İşte bugün Erzincan'da yaşananların düğmesine 2007 yılının Haziran ayında basıldı.
Ümraniye'de bombaların bulunduğu 12 Haziran ile Cihaner'in Erzincan'a atandığı 2 Temmuz arasındaki gelişmeler çok önemli.
Şimdi biraz daha detaya inip tarih tarih Ümraniye-Erzincan hattında neler yaşandığının perde arkasına bakalım.
İşte o çok önemli 20 günün ayrıntıları.
Aslında Ümraniye'de bulunan bombalar ilk başta çok önemsenmedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu soruşturmayı başlatırken bu işin ciddiyetinin farkında değildi. Dosya bir savcıya verildi ve soruşturma başladı.
Ancak bombaların kimlere ait olduğu ve ucunun nerelere kadar dayandığı fark edilir edilmez hemen devreye girildi.
Asker ve
yüksek yargı soruşturmayı durdurmak için harekete geçti.
Bu süreçte çok ilginç gelişmeler yaşandığı ileri sürülüyor.
Bir yandan askerlerin Ümraniye'de bulunan bombaların kayda geçmeden askere iade edilmesi için girişimlerde bulunduğu, diğer yandan soruşturma dosyasının derhal kapatılması için savcıların markaja alındığı iddia edildi.
Fakat tutmadı. Baskılar olayın öneminin farkında olan savcılara tabir yerindeyse sökmedi.
Dosya açıldı ve soruşturma devam etti.
Bütün planları ortaya çıkacak olan güçler bir şeyler yapmalıydı.
Ümraniye bombalarının bulunmasından 8 gün sonra 20 Haziran'da Ergenekon'un kasası olduğu iddia edilen iş adamı Kuddusi Okkır gözaltına alındı.
Soruşturmayı yürüten savcı
Zekeriya Öz yoluna devam etmekte kararlıydı.
Soruşturmanın sürmesi bazı kesimleri çok ciddi rahatsız ediyordu. Ancak ortadaki olayın ciddiyetinin farkında olan ve bu işi sonuna kadar aydınlatma niyetinde olan savcıya engel olamıyorlardı.
20 Haziran'da örgütün kasası olduğu iddia edilen Kuddusi Okkır'ın gözaltına alınmasının üzerinden 5 gün daha geçti.
Ve Ergenekon destekçilerinin bütün ümitlerini karanlığa hapseden adım atıldı.
25 Haziran'da emekli binbaşı Fikret Emek Eskişehir'de gözaltına alındı. Fikret Emek ile birlikte Ergenekon'un ikinci cephaneliği ele geçirildi.
Burada neler mi bulundu ?
11 kilo C-3 plastik
patlayıcı, kanas dürbünlü
tüfek, kalaşnikof otomatik tüfek,
av tüfeği, mermiler, 10 adet MKE yapımı el bombası, 2 adet farklı yapım el bombası,
gaz bombası, sis bombaları, 12 TNT düzeneği, 6 adet yarımşar kiloluk 1 adet 1.5 kiloluk TNT kalıpları, tahrip kalıbı, ateşleme mühimmatı.
Bu cephanenin gücü korkunçtu.
Ve daha da önemlisi; Fikret Emek'te ele geçirilen bombalardan birinin hem
fünye hem de
kafile numarası, Cumhuriyet Gazetesine atılan el bombalarının numarasıyla birebir aynıydı.
Olay büyüyordu. Çünkü MKE; Cumhuriyet Gazetesine atılan el bombalarının
Aralık 1977'de
Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na satıldığını açıklamıştı.
Dolayısıyla bulunan cephanelik TSK'ya aitti.
Fikret Emek'te ele geçirilen cephanelikten sonra askerin tekrar devreye girdiği ve Ümraniye'de olduğu gibi bu bombaların da kayda geçmeden el altından kendilerine iadesini istediği iddia ediliyor.
Yine başarılı olamadılar, savcıların işin peşini bırakmaya niyeti yoktu.
Eğer 12 Haziran'dan sonra soruşturmayı yürüten savcılar Ümraniye'de ve Fikret Emek'in evinde ele geçirilen cephaneliği kayda almadan teslim etselerdi olay kapanacaktı.
İki haftada yaşananlar Ergenekoncular açısından tam bir felakete doğru gidişin sinyalini veriyordu.
Ergenekoncular kendi nihai amaçlarının ne olduğunu çok iyi bildikleri için başlarına gelen felaketin de kendilerince adresini belirlemişti.
Karşı atağa geçmekten başka çare yoktu.
Büyük bir karşı operasyon başlatılmasına karar verildi.
Onlara göre
Ergenekon soruşturması askere karşı bir savcı tarafından özellikle bir kesimin koordinasyonunda yürütülüyordu. Karşı atak da asker tarafından yargı gücü kullanılarak başlatılacaktı.
3.
Ordu'nun merkezi olan Erzincan seçildi.
Karar verildikten sonra Erzincan'da şartların müsait hale getirilmesi için harekete geçildiği ileri sürülüyor.
Ordu içindeki cuntanın kara günü ilan edilen 12 Haziran'dan tam 20 gün sonra 2 Temmuz 2007'de İlhan Cihaner HSYK tarafından Erzincan Başsavcılığına atandı.
Hemen bir ay sonra da Ağustos 2007'deki Yüksek Askeri Şura'da Saldıray Berk orgeneralliğe terfi ettirildi ve 3'üncü Ordu Komutanlığına atandı.
Bunlar tesadüf mü ?
Plan asker ve yargıyla yürüyecekti. Erzincan'da 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk ve Başsavcı İlhan Cihaner
ekip çalışması yapacaktı. Ergenekon'a misilleme olarak bir soruşturma başlatılacağı iddiası vardı.
Cihaner ve Berk'in Erzincan'a atanmasından sonra birkaç ayda altyapı hazırlandı.
Aradan birkaç ay geçmişti ki bir kadın jandarmaya gelip kocasının kendisini dövdüğünü ve kocasının İsmailağa cemaatine mensup olduğunu söyledi.
Bunun üzerine olay savcıya intikal etti ve Cihaner 2
Kasım 2007'de daha sonra 16 şehre yayılacak büyük soruşturmayı başlattı.
Ve planlandığı gibi soruşturma bir süre sonra aralarında siyasetçiler ve belediye başkanlarının bile telefonlarının dinlenmesine kadar genişleyen bir hale dönüştü.
Erzincan soruşturması daha sonra farklı cemaatlere yöneldi ve masum insanlara komplolar kurulmasına kadar vardı.
Bölgede görev yapan devlet memurlarından normal vatandaşlara kadar kendi ideolojilerine ters insanlara tuzaklar kuruldu, planlar yapıldı.
İnsanların evlerine bombalar ve silahlar yerleştirilmesi sonucu burada hayali bir silahlı cemaat
terör örgütü oluşturulması sağlanmaya çalışıldı.
Bütün bunlar için akla hayale gelmeyecek planlar yapılırken Ergenekon gözaltı ve tutuklamalarına misilleme olarak 29
Mart 2009 yerel seçimleri öncesi 16 ilde büyük gözaltı operasyonları başlatılacaktı.
Hatta bu 16 ilin komutanıyla Erzincan'da toplantı yapıldı.
Bütün hazırlıklar tamamlandı, kimlerin tutuklanacağına kadar her şey kararlaştırıldı.
Tam harekete geçilmek üzereydi ki
Erzurum Özel Yetkili
Savcısı Osman
Şanal bütün planları bozan hamleyi yaptı.
Erzincan soruşturmasının Ergenekon'un niçin bir parçası olarak iddia edildiği, her iki soruşturmada yaşananların zamanlamalarına bakılarak çok daha iyi anlaşılıyor.
Çok uzayacağı için Ümraniye-Erzincan hattının nasıl kesiştiğini, Ergenekon soruşturmasında atılan adımların Erzincan'da nasıl karşılık bulduğunu isim isim örnekleriyle bir sonraki yazıda anlatmaya devam edelim.
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU - SAMANYOLU HABER