Ergenekon savcılarından
Mehmet Ali Pekgüzel tarafından
duruşma salonunda okunan açıklamada, ''Bu
dava Türk Silahlı Kuvvetleri Düşmanlığı yapmamaktadır'' denildi. Savcılar, aksine davanın TSK'yi güçlendirdiğini ifade ederek, her kurumda olduğu gibi TSK içinde de hata yapan ya da suç işleyenler olabilir. Bu hataları yapanların ayıklanması kurumları yıpratmaz tam aksine güçlendirir şeklinde bir açıklamada bulundular.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, bazı
sanık ve
avukatların, ''Ergenekon'' davasına
bakan ve soruşturmayı yürüten savcılara yönelik eleştirilerini yanıtlayarak, ''Cumhuriyet savcılarının avukatlar gibi dava seçme hakkı yoktur. İş bölümüne göre görevlendirilirler. Kendileri davadan çekilemez'' dedi.
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya ifadesi alınacak tutuksuz sanıklar katılmadığı için,
mahkeme heyetine
başkanlık yapan Hasan
Hüseyin Özese talepleri aldı.
Duruşmada
tutuklu sanıklardan Hayrettin
Ertekin, bir grup köpeğin bulunduğu resim ile dilekçesini mahkemeye sunarken, basın mensuplarına da dağıttırdı. Ertekin'in resimde köpeklere davanın gizli tanıklarının numaralarını verdiği, bir köpeğe de
Tuncay Güney'in ismini yazdığı görüldü.
Ertekin'in, ''Gizli Tanıklar'' diye belirttiği bu köpeklerin resminin bulunduğu sayfanın altına ''Doktor Hayrettin Ertekin'' imzasını attığı gözlendi.
Bu arada,
Atatürkçü Düşünce Derneği, Cumhuriyet Kadınları Derneği, Cumhuriyet Okurları ve İP Öncü Kadınları'na mensup yaklaşık 20 kişiden oluşan bir grup da duruşmaya izleyici olarak katıldı.
Sanıklardan Kemal Kerinçsiz'in konuşması sırasında bu gruptan alkış sesleri gelmesi üzerine Başkan Özese, ''Burası stadyum değil'' şeklinde uyarıda bulundu.
Taleplerin ardından Başkan Özese, dosyaya gelen evrakları okudu.
Hayrettin Ertekin ile ilgili
Adli Tıp Kurumu'ndan gelen yazıda, Ertekin'in cezaevinde kalmasını etkileyecek mahiyette ve derecede psikopatolojik sorunu olmadığının bildirildiği kaydedildi.
SAVCIDAN AÇIKLAMA
Duruşmada taleplerin ardından görüşünü açıklaması için söz verilen
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, bazı sanık ve avukatların, ''Ergenekon'' davasına bakan ve soruşturmayı yürüten savcılara yönelik eleştirilerini yanıtladı.
Pekgüzel,
terör örgütünün
yargılanma sürecinde
propaganda unsuru olarak kullanıldığını belirtti.
Pekgüzel, ''Tutuksuz sanık
Vatan Bölükbaşoğlu'nun duruşma sırasında savcılarla görüştüğü'' yönündeki iddialara ilişkin olarak şunları söyledi:
''İddia makamının bu sanıkla görüştüğü öne sürüldü. Bu sanık iddia makamına yazılı başvurmadı. Görüşmek isteseydi kabul ederdik. Ne iddia makamını temsil eden Cumhuriyet Savcıları ne de başka bir makam tarafından dinlenmemiştir. Sanık Kemal Kerinçsiz tarafından mahkeme huzurunda okunan
mektup da bize gönderilmedi. Mektubun tamamının okunmasını, Abdullah Arapoğulları ile Vatan Bölükbaşoğlu'nun dinlenmesini ve konunun aydınlığa kavuşmasını istiyoruz.''
''YEŞİL YARGI'' ELEŞTİRİSİ
Pekgüzel, yine
savunmalar sırasında ''yeşil yargı'' şeklindeki eleştirilere ilişkin olarak şöyle konuştu:
''
Küresel çetenin üyesi yeşil yargı darbesinin, biat ve tarikat kültürünün savcısı denildi. Amacımızın orduyu yıpratmak olduğu gibi suçlamaların savunma hakkı kapsamında yapıldığı söylenmektedir. Kanaatimizce, bu soruşturmayı biz değil her kim yapsa bu ithamlara
hedef olacaktı. Cumhuriyet Savcılarının avukatlar gibi dava seçme hakkı yoktur. İş bölümüne göre görevlendirilirler. Kendileri davadan çekilemez. Hiçbir sanığa karşı kin gütmemiz mümkün değildir. Buna benzer ithamlarla ilk defa karşılaşmıyoruz. Bizler birinci
sınıf olmuş Cumhuriyet savcılarıyız. Şekli değişik olsa da bu ithamlarla ilk kez karşılaşmıyoruz.''
'OSMAN'IM DEMEDİK'
Cumhuriyet savcılarının, Danıştay'a saldırı davasının sanığı Osman Yıldırım'a ''Osman'ım'' dediğinin iddia edildiğini belirten Pekgüzel, şöyle devam etti:
''Sürekli 'Osman'ım' denildiği öne sürülerek, bu konu istismar edilmektedir. Cumhuriyet Savcıları bu kişiye asla bu şekilde hitap etmemiştir. İddia makamı da bu sözlerden asla etkilenmeyecektir. 'Osman'ım' dendiğini nereden çıkarıyorlar? Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için bu anlatımlar kamerayla
kayıt altına alınmıştır. Türk yargısı aşağılanmaktadır. Bu nedenle yapılan ve yapılacak olan
iftira ve hakaretlerle ilgili suç duyurusunda bulunacağız. Kanuni işlem yapılacaktır.''
''Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz ve bir kısım sanıklar, TSK'ya ve Atatürkçülere
terörist diyen savcılar olarak tarihe geçeceğimizi iddia ettiler'' diyen Pekgüzel, iddianamenin ortada olduğunu söyledi.
Pekgüzel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Her kurum içerisinde olduğu gibi TSK'nın içinde de suça karışan kişiler olabilir. Bu durum TSK'nın itibarını zedelemeyeceği gibi, aksine itibarını artıracaktır. Bu, ilk kez bu iddianamede yer almıştır. Ergenekon belgelerinde, örgütün TSK içinde faaliyet gösterdiği açıkça yazılıdır. TSK içinde faaliyet gösterdiğini kendi belgelerinde açıkça yazan örgütün faaliyetlerinden bahsederken 'sözde TSK' demekten daha
doğal ne olabilir? Örgütle TSK'yı özdeşleştirmemek için de 'sözde' kelimesini kullanıyoruz. Türk ordusunu korumak amacı, TSK'yı istismar edenlere mi kalmıştır? Kaldı ki, Yüksek Askeri Şura'da bu gibi kişilerin durumları incelenip gerekli işlem yapılmaktadır.''
Tutuklu sanık
Oktay Yıldırım'ın, 27 adet el
bombasıyla ilgili
Ümraniye Asayiş Bürosu'nda çekilen CD'yi duruşma salonunda izlettirdiğini hatırlatan Pekgüzel, orijinalinde olmamasına rağmen CD'nin duruşma salonunda alt yazı eklenmiş olarak izletildiğini kaydetti.
Pekgüzel, bunun CD'ye bir işlem yapıldığını gösterdiğini belirterek, ''Biz, CD'de arka planda geçen küfürlü sözleri ve Ergenekon kelimesini duyamadık. Avukat Mehmet
Cengiz tarafından, bombaların ele geçirilme tarihi olarak '27 Haziran' dendiği iddia ediliyor. Oysa biz bu kelimeyi '27 bomba' diye duyduk. Bu hususu da mahkemenin dikkatine sunuyoruz. Şüphesiz bu CD,
Adli Tıp Kurumu tarafından incelenerek, çözümü mahkemeye iletilecektir. Gerçek de o zaman ortaya çıkacaktır'' şeklinde konuştu.
Başkan Özese, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi.