Bu mantıkla ülkede kardeşliğin tesisinin çok zor olduğunu kaydeden
Sakık, gerekirse eşinin mezarını doğduğu topraklara götürebileceğini söyledi.
Meclis'te gazetecilerin konuya ilişkin yaşanan tartışmayla ilgili sorularını cevaplayan Sakık, eşini 2007 yılında kaybettiğini hatırlattı. Ömrünün büyük kısmını
Ankara'da geçirdiğini ve çocuklarının burada doğduğunu anlatan Sakık, "Ankara da bizim ana yurdumuz. Eşimi burada defnetmek istedik. Defnederken de biz inançlı insanlarız,
Anadolu insanıyız, yanı başımızda olmasını istedik.
Gölbaşı Mezarlığı çok yakındı. Talebimiz oldu ama belediye reddetti. Sonra bir Bakan arkadaşımız devreye girdi ve eşimi orada defnettim." dedi.
Ankara'da kaybettiği ablasını da aynı mezarlıkta defnetmek istediğini ancak defin için kendilerine bir türlü yer vermediğini ileri sürdü. Bu olayı büyütmediklerini ifade eden Sakık, "Acımızı yüreğimize gömerek ablamı bir başka yerde defnettik. Olayı da çok büyütmedik. Bir kaç gün önce bunların medyada yeniden tartışıldığını üzülerek gördük. MHP'nin AK Parti'li üyelerle eşimin mezarıyla ilgili tartışmalar içinde olması bizi gerçekten yürekten yaralamıştır. Faşist ve ırkçı intikam duygularıyla nasıl hareket edildiğini gördük. Bir Belediye Meclis üyesi, 'Siz buraya bir teröristin cenazesini getirip defnettiniz' diyor. Hayatın her alanında kandan, şiddetten beslenenlerin yapacağı budur. Halka sunabilecekleri başka hiçbir şey olmadığı için sürekli kan ve
ceset üzerinden
siyaset yaptıklarını görüyoruz." diye konuştu.
"Biz bu ülkede yan yana gömülemiyorsak nasıl ortak bir vatandan bahsedebiliriz?" diye soran Sakık, "Eğer biz birbirimizin ölüsüne saygı gösteremiyorsak nasıl kardeşlikten bahsedebiliriz? Eğer biz kendi dilimizi özgürce kullanıp diğer kardeşlerimizin diline saygı göstermiyorsak nasıl kardeşlikten bahsederiz? Bu düşmanca politikalardan dolayı 19 yaşındaki
Kürt çocukları bedenlerini ölüme yatırıyor." şeklinde konuştu.
Bu arada Sakık, "Bir yer değişikliği söz konusu olabilir mi?" sorusu üzerine, "Valla bu kadar tartışılıp konuşulursa, halen bunu siyasal bir
rant olarak gündeme getirirlerse, o dönem ailemizin ve partili arkadaşlarımızın ısrarına rağmen götürmediğimiz topraklara götürebiliriz. Orada yatan eşimin ruhunun rahatsız olmamasını istiyorum ve kimsenin buna hakkı yok diye düşünüyorum. Çok üzüntülüyüm. Bunları söylerken de acı çekiyorum. Çaresiz kalınca da yapılacak çok fazla bir şey yok." cevabını verdi.
(CİHAN)