BDP’li Demir Çelik, çözüm sürecinde dile getirilen özerklik söylemini Taraf Gazetesi'ne anlattı. Çelik'e göre ‘Özerkliğin tesisiyle ayrı polis, bayrak, başkent ve parlamento' talepleri de söz konusu. Çelik'e göre öz savunma güçleri adı altında örgütlenen silahlı birlikler, devletin asimile etme çabalarına karşı kuruldu.
İşte Taraf Gazetesi'nden Tuğba Tekerek'in röportajından ilgili bölümler...
Seçimler bitti. Şimdi özerkliğin inşası için hangi adımları atacaksınız?
Bugüne kadar attığımız küçük adımlara küçük yeni adımlar ekleyerek, öncelikle demokratik özerklik konusunda halkımızı ikna edeceğiz. İnsanlar bazen duyduğuna inanmaz, gördüğüne inanır. Bundan hareketle, bu projeyi ete kemiğe büründürmek istiyoruz.
Nasıl ete kemiğe büründüreceksiniz?
Mesela, demokratik özerkliğin siyasal boyutunda dört temel alan öngörüyoruz. 1- Bölgesel yönetimin sembolü olmalı; bayrak. Bugün devlet bunu kabul etmiyor. Uğraşmayacağız. Müzakere anına bırakacağız. 2- Bölgesel parlamento, onu da tartışmıyoruz. Ama bölgesel parlamento görevini yürütecek kongreyi şimdiden kurduk, DTK (Demokratik Toplum Kongresi). Bütün kimlikler, halklar orada kendini ifade ediyor. 3- Bölgesel yönetimin başkenti. Bunu da müzakere anına bırakıyoruz. Ama dördüncü alan...
Nedir, o dördüncü alan?
Halkın kendi kendini yöneteceği öz yönetim organları. Köy, sokak komünleri, mahalle meclisleri, kent meclisleri... Bunları oluşturuyoruz. Halkın kendi bütçesini belirlemesinin yolunu açacağız. Ben, kimliğimle, kültürümle, dilimle varım. Bunları devletten istemek hakkım ama devlet ceberut, vermiyor. Ondan beklemeden, eğitim destek evlerinde anadilde eğitimi belediye üzerinden sağlamaya çalışıyorum. Anadilde, erişilebilir, parasız, nitelikli sağlık hizmetini devletten alamadım. Beklemiyorum. Belediye üzerinden sağlık destek evlerinde bunu sağlamaya çalışıyorum.
***
...
2011’de demokratik özerklik ilan ettiğinizde “öz savunma güçleri” çok tartışılmıştı. Öz savunma halen, hedeflediğiniz demokratik özerkliğin bir parçası mı?
Önemli boyutlarından biri. Öz savunma askeri alanda var ama bizim bundan anladığımız daha çok, devletin asimilasyonist politikalarına karşı durmaktır. Kaplumbağa, ona yaklaştığınızda nasıl refleks olarak kafasını içine çekip tepki veriyorsa, birisi beni asimile edip Türkleştirildiğinde de benim tepki vermem lazım. 20 yıl öncesine kadar Kürtçe romanımız azdı. Şimdi romanlar, ders kitaplar yazılıyor. Biz yerimizde otursak devlet bunu vermeyecekti. Öz savunmadan anladığımız budur.
Ama öz savunmanın askeri boyutu da gerekli, değil mi?
Gerekli tabii. Arkadaşlarımız, Hakkari’deki karakol yapımına karşı nöbetteler. Bu da bir öz savunma.
Peki, silahlı güç?
Demokratik özerkliği inşa ettiğimizde, mesela bölgesel yönetimin polisi olur ya da zabıtası olur. Bunlar öz savunmanın parçasıdır. Ama, o mekanizmalardan henüz çok uzağız.
Bayrak da talepleriniz arasında mı?
Mutlaka. Türkiye’de birçok özerk kurum var. Karayolları müdürlüğü, DSİ, meslek odaları... Hepsinin bir sembolü, bayrağı var. Türk bayrağının yanında bu kurumların bayrağı da dalgalanıyor. Türkiye bölünmüyor. Bezden ürkmenin bir anlamı yok. Türk bayrağı, hepimizin bayrağı. Geçmişi sorgulanabilir, eleştirilebilir, dayatılmış olduğu için bizim birtakım alerjilerimiz olabilir. Ama nihayetinde tüm Türkiye halklarının 90 yıllık değerler bütünüdür. Türk bayrağının yanında, 25 bölgeye mi ayrılacağız, o 25 bölgenin bayrağı da dalgalansın. Onur duyarız. Ama “Seninki olmayacak, benimki olacak” ısrarı bizi inkar etmektir, kabul edilemez.
ROJAVA ÖRNEK İSVİÇRE İDEAL
Belediye, bölgesel yönetim ve Ankara.. Bunların arasında nasıl bir iş bölümü olacak?
Belediye daha küçük ölçekte, hizmetin bireye en yakın birim tarafından karşılanmasının gereği olarak faaliyet gösterecek. İdari ve mali özerkliğe sahip olacak. Belediyelerin üstündeki bölgesel yönetimlerse, mesela Özgür Özerk Kürdistan siyasi özerkliğe sahip olacak. Eğitimini, sağlığını nasıl yapacağını, ekonomisini, ekolojisini nasıl koruyacağına kendisi karar vermeli. Ankara’daki yasamaya kendi meclisinden üyeler vermeli ve oraya sadece maliye, uluslararası diplomasi ve savunmada bağlı olmalı.
Özerk Kürdistan’ın sınırlarını nasıl belirliyorsunuz? Kaç il var?
Şu an sınırlarla uğraşmıyoruz. Kendisini Kürdistan coğrafyası’nın, Mezopotamya’nın mensubu gören halklarla birlikte yönetim iddiasındayız. Bu 5 il olur, 50 il olur...
Hangi ilin özerk Kürdistan’a dahil olacağına nasıl karar verilecek?
O ilin halkının referandum gibi demokratik yollarla iradesini belirlemesini isteriz.
Diyelim ki, bir il özerk Kürdistan’ın parçası olmak istemiyor. Ne olacak?
Direkt demokratik cumhuriyete bağlanabilir.
Rojova’da kantonlardan oluşan yönetim modeli sizin için örnek teşkil ediyor mu?
Ediyor. Bizim de arzuladığımız yönetim ilişkisi bu zaten. Devlet yok, hiyerarşi yok. Kantondaki bütün halklar, kimlikler, inançlar; bütçede, yönetimde karar ve yetki sahibi.
İdealinize en yakın model hangi ülkede var?
İsviçre başta olmak üzere İskandinav ülkeleri. İsviçre’de yönetim hiyerarşik olmaktan çok, tabana yayılmış. Bölgelere ciddi düzeyde özerk yönetim hakkı verilmiş. İnsanlar hem mesleğini yapıp hem yönetime katılabiliyor.