Bunların hakkından Aydın Doğan gelir!
Dünkü
Hürriyet gazetesinin birinci sayfası bir "panik abidesi" idi.
Gazeteyi görmeyenler için özetlemeye çalışayım:İlk sayfadaki 'Hürriyet' imzalı yazı, medyanın bir bölümüne "cüce,
yandaş ve besleme" diye hakaretler yağdırıyordu.
Acaba Hürriyet'in yönetmeni niye böyle bir çıkışa ihtiyaç duymuştu?
Anlatmaya çalışayım:
Bu gazete bir dönem hükümeti açıkça destekledi. Bunu gönülden yapmadıklarını
Emin Çölaşan'ın ifşaatlarından biliyoruz:
"Köprüyü geçerken ayıya dayı" dediler. Çünkü medya dışındaki
ekonomik faaliyetlerine bir zarar gelmesinden çekiniyorlardı.
Sonra çark ettiler: AKP ve
Hükümet karşıtı ulusalcı-laikçi-devletçi cepheye yanaştılar.
Bunu "
Danıştay saldırısı", "367 meselesi", "Gül'ün
Köşk adaylığı", "cumhuriyet mitingleri", "
Kuzey Irak'a
operasyon", "
Ergenekon soruşturması", "türbana serbestlik", "
kapatma davası" gibi konularda apaçık gösterdiler.
Belli ki gazetenin patronu Aydın Doğan'ı, "Biz bu hükümeti yıkarız" fikrine inandırmışlardı.
2007 seçimlerinde
CHP+MHP koalisyonuna yatırım yaptılar. Olmadı.
Daha sonraki beklentileri,
kapatma davasına ilişkindi: AKP kapatılacak.
Yasaklar gelecek. Parti bölünecek. Sonunda da bunların taleplerini yerine getirecek bir hükümet kurulacaktı. Yine olmadı.
İş o hale geldi ki Aydın Doğan,
Başbakan Erdoğan ile kamuoyu önünde tartışmak zorunda kaldı. Birbirlerine ters laflar edip durdular.
Burada tuhaf bir durum var:
Günümüzde "siyasi/ideolojik angajmanı" olan medya patronu pek az kaldı.
Medya haricinde birçok iş yaptıkları için onları iktidarın ekonomik çizgisi ilgilendiriyor.
Halbuki bugün Aydın Doğan "ulusalcıdevletçilaikçi" cephenin bayraktarı hale getirilmiş durumda.
Böyle bir ortamda Aydın Bey sürekli para kaybediyor. Toplamda kâr etse dahi, birçok konuda hevesi kursağında kaldı. Yani 100 lira kâr edeceğine, 50 lira kâr ediyor.
Peki, bu gerginlik sürer mi? Sanmam.
Aydın Doğan'ın "Çocuklar ne gerek vardı bunca kavgaya, beni boşu boşuna maddi ve manevi açıdan yıprattınız" demeye başladığı belli oluyor.
Patronun kaşlarının çatıldığını yayın yönetmeninin telaşından anlıyoruz.
Yemeklere, sohbetlere davet edilmediği için bozulup, hayali senaryolar yazıyor.
Mesela geçen gün durduk yerde
TESEV Başkanı Can Paker'e saldırıyor, Yeni
Hayat yemeğine katılanların, Başbakan'ı "eleştirmeyen" kesimden seçildiğini söylüyordu.
Düpedüz uyduruyor.
Ali Koç! Faruk Eczacıbaşı! Cem
Kozlu!
Deniz Ülke Arıboğan! Tosun Terzioğlu! Mustafa Taviloğlu! Nur Vergin!
Bunlar mı Başbakan'ın büyük destekçileri? (Hakikaten de bazı insanlar panik anlarında beyinleri sulanmış gibi tepki veriyor.)
Bununla da kalmıyor. Elinin altındaki
tetikçi İbiş'e yazılar ısmarlıyor; İbiş de dansöz kıvraklığıyla, dün "kara" dediğine bugün "ak" deyiveriyor.
(Vallahi böyle oldu: Hürriyet'in İbişi, bir yılı aşkın bir süre Abdulluh Gül'e ve eşine demediğini bırakmadı, sonra sahibinin emriyle Köşk kuburunda boncuk buldu!)
Var mı böyle abukluk?
Ama sanmıyorum ki böyle gitsin.
Aydın Doğan yakında duruma el koyacaktır: Fırçasını çeker. Düzelen düzelir, ayak uyduramayan köşesine çekilir.
EMRE AKÖZ-SABAH