Dursun, AA muhabirine yaptığı açıklamada,
Ayasofya'da, Doğu Roma ve
Osmanlı dönemine ait binaların yanı sıra, 1935'te müze olarak
hizmet vermeye başladıktan sonra acil olarak yapılan binalar bulunduğunu belirtti.
Günün ihtiyacını karşılamak için herhangi bir plan ve projeye dayanmadan yapılan bu binaların resmi izinleri de bulunmadığını anlatan Dursun, Ayasofya'nın tarihi
yönetim merkezi olan türbedar binasına bitişik olan bu binaların eskidiğini ve görüntü itibarıyla Ayasofya'ya yakışmadığını vurguladı.
Bugüne kadar sekreterya, hizmet birimi ve
tuvalet olarak hizmet veren 3 binanın koruma kurullarının kararı doğrultusunda yıkıldığını kaydeden
Haluk Dursun, müze içinde
modern ve çağdaş görünümlü,
mimari olarak da Ayasofya'yı kapatmayacak yeni bir tuvalet yapıldığını ve hizmete açıldığını anlattı.
Müze Başkanı Dursun, ''Binaların yıkılmasıyla Ayasofya'nın görüntüsünde de olumlu bir gelişme oldu. Böylece, Ayasofya vaftizhane bölümü ile yeni açılan Mimar Sinan'ın yaptığı 2. Selim ve 3. Murat türbelerinin olduğu bölüm tamamıyla ön plana çıktı. Binaların yıkılmasıyla Ayasofya Külliyesi ile türbeler arasındaki bağlantı da kurulmuş oldu'' dİye konuştu.
Haluk Dursun, müze içinde tarihi nitelik taşımayan, Ayasofya'ya yakışmayan başka bina kalmadığını ifade etti.
Doğu Roma dönemine ait binalar ile Osmanlı döneminde ilave edilen
külliye haline dönüştürülen binaları koruduklarını ve müze olarak kullandıklarını anlatan Dursun, ''Hoş olmayan, müze olduktan sonra yapılan ve birtakım eklemelerle büyüyen son dönem binalarıydı yıkılanlar. Bunları ortadan kaldırıyoruz'' dedi.
Müze Başkanı Dursun, eski binaların yıkılmasının, mimari,
estetik ve tarihi niteliği dışında bir de fotoğraf açısından önemi bulunduğuna dikkati çekerek, ''Ayasofya, çok güzel fotoğraf veren tarihi bir mekan. Sonradan ortaya çıkan yapılar, Ayasofya'nın ana binasını kapatıyordu. Böylece, ana binayı tamamıyla fotoğraflama imkanı doğdu'' görüşünü dile getirdi.
AA