Küreselleşme sürecinin ünlü analistlerinden
Nobel ödüllü iktisatçı
Joseph Stiglitz,
Avrupa Birliği'nin (AB) bugünkü dünyada 'pek önünü göremediğini' söyledi. 1997-2000 yılları arasında Dünya Bankası'nın baş iktisatçısı olan Stiglitz'e göre, ekonomi ve çevre problemlerini nasıl çözeceğini henüz bilmeyen Avrupa
ülkeleri, çözüm üretmede AB adayı
Türkiye'den üstün değil.
Stiglitz'e göre, günümüzün temel problemi,
ekonomik küreselleşmenin siyasi küreselleşmeden daha hızlı olması. Küresel ekonomik gelişmelerden faydalanmak için gereken siyasi kurumların henüz kurulmadığını söyleyen Stiglitz, politikacıların köklü bir zihniyet değişiminden geçmesi gerekeceğini ifade etti.
Bugünlerde Avrupa'da "Making globalization work" (Küreselleşmeden istifade etmek) adlı yeni kitabını tanıtan Joseph Stiglitz, Münih'te CİHAN'a konuştu.
Türkiye'nin hala bir 'gelişen ülke' olduğunu söyleyen Stiglitz, "Ancak Türkiye, bazı Doğu Avrupa ülkelerinden kesinlikle daha az gelişmiş değil" dedi. ABD eski Cumhurbaşkanı Bill Clinton'ın baş ekonomi danışmanlığını yapmış olan Joseph Stiglitz, Türkiye'nin teknoloji kullanımı,
sermaye yönetimi, ithalat-ihracat modelleri, yatırım iklimi ve iş piyasası şekillenmesi gibi konularda birçok AB üyesine göre geride kalmadığını belirtti.
Küreselleşmenin getirdiği problemleri çözmek için temel makroekonomik
araç ve gereçlere sahip olan Türkiye'nin 21. yüzyılın başında tıpkı AB gibi kimliğini aradığını söyleyen Stiglitz, Türkiye'nin 2000'li yılların başındaki ekonomik geçişi pek iyi beceremediğini, ancak bugünkü gidişatın iyi olduğunu kaydetti. Türkiye'nin
AB üyeliğini savunan Stiglitz şöyle konuştu: "Kültürel seviyede zıt duygular
taşıma durumu var. Refah düzeyinde hala ciddi farklar mevcut. Demografik durumlar kıyaslanamaz. Ancak bana sorarsanız Türkiye'nin AB üyeliği ekonomik bir başarı olur."
Küreselleşmeyi değerlendirirken, tek yönlü yaklaşımlara karşı uyaran Stiglitz, alanın duayeni kabul edilen, geçenlerde
vefat eden
New York Times yazarı Thomas L. Friedman'ın 'dünya yassıdır' tezini eksik bulduğunu söyledi. Friedman, son kitabında, bilgisayar, internet ve outsourcing yazılımı gibi teknolojik yenilikler ile
Berlin Duvarı'nın yıkılışı gibi siyasi dönemeçlerin dünyayı yassı hale getirdiğini yazıyor.
Friedman, özellikle Çin ve Hindistan'ın iş ve sermaye akımında her türlü duvarın yıkılmasından faydalandığını tespit ederken Stiglitz, küreselleşmenin sadece başarı öykülerinden ibaret olmadığını ifade ediyor. Afrika'nın gittikçe fakirleştiğini hatırlatan Stiglitz, "1994 Urugvay Dünya
Ticaret Anlaşması, fakirlerin fakir zenginlerin ise zengin olması için uygun şartlar yarattı" dedi. Aynı zamanda küreselleşmenin otomatikman kötü bir şey de olmadığını vurgulayan Stiglitz, "İlla da özgün kültürler ortadan kaybolacak, sermaye devleri çalışanları sömürecek, çevre kirlenecek diye bir
kural da yok. Küreselleşmeyi adil ve makul bir şekilde şekillendirirsek bu süreçten hala faydalanma şansımız var" dedi.
Stiglitz'e göre, günümüzün temel problemi, ekonomik küreselleşmenin siyasi küreselleşmeden daha hızlı olması. Küresel ekonomik gelişmelerden faydalanmak için gereken siyasi kurumların henüz kurulmadığını söyleyen Stiglitz, politikacıların köklü bir zihniyet değişiminden geçmesi gerekeceğini vurguladı.
Küreselleşmenin bugüne kadar faydadan ziyade zarar getirmiş olmasının bir başka sebebi ise, ABD'nin "adil ticaret anlaşmaları yerine kendi çıkarlarına uyan anlaşmalar" imzalaması olduğuna işaret eden Stiglitz,
Uluslararası Para Fonu (IMF)'nin "dogmatik ve ters tepen" yöntemleri ile dev ilaç şirketlerinin "sıtma ilacı gibi hayat kurtaran
tedavi yöntemleri geliştireceğine saç ekimine yatırım yapması" da Stiglitz'e göre işin cabası.
Ayrıca, çevreyi kirleten ülkelerin yüzde 70'i tarafından imzalanmayan Kyoto Protokolü'nün etkisiz olduğunu vurgulayan Stiglitz, bütün ülkeler için küresel bir karbondioksit vergisi uygulanmasını savunuyor. Vaktiyle IMF yönetimi ile anlaşamadığı için Dünya Bankası'ndaki görevinden ayrılan Stiglitz, bugün New York Columbia Üniversitesi'nde
öğretim görevlisi.