Koç’un,
Meclis tutanaklarından ve arşivinden yararlanarak hazırladığı kitapta, 1920 yılı başlarında Büyük
Millet Meclisinin açılması için çalışmalar sürerken Atatürk’ün,
bayrak rengi olarak gök
mavi rengi düşündüğüne yer veriliyor. Kitapta, Çankaya’da yapılan sohbetlerde Atatürk’ün gök rengini çok sevdiğini, bayrağın renginin de böyle olmasını arzu ettiğini arkadaşlarına söylediği, ancak bu yönde arkadaşlarından bir fikir veya
teklif gelmeyince, 2.
Mahmud döneminde kabul edilen ay yıldızlı al bayrakla devam edildiği anlatılıyor.
Kitapta, "Atatürk’ün Meclis-i Mebusan üyesi olduğu, fakat bu Meclisin toplantılarına hiç katılmadığı" bilgisi de yer alıyor. 7
Kasım 1919 seçimlerinde
Erzurum’dan Meclis-i Mebusan’a milletvekili olarak seçilen Atatürk’ün, "hastalığını" bahane ederek Meclis çalışmalarına katılmadığı kaydedildi.
ÜLKE YOKLUK İÇİNDEYDİ
Kitapta, bazı olaylar da şöyle anlatılıyor: -
Kurtuluş Savaşı döneminde, sadece düşmanla değil, yoksullukla da mücadele ediliyordu. Erzurum Kongresinden sonra
Sivas Kongresine katılmak için yol hazırlıklarına başlayan
Mustafa Kemal Paşa’nın durumunu,
heyetin para işleriyle uğraşan Mazhar Müfit Kansu hatıralarında şöyle anlatıyor: Erzurum’dan Sivas’a yola çıkacaktık, fakat yola çıkmak için gerekli yakıtı alacak ve yolda iaşeyi sağlayacak para yoktu. Heyet üyelerinden 60 yaşındaki
Binbaşı Süleyman Bey, biriktirmiş olduğu 900 lirayı verdi. Süleyman Bey, bundan Mustafa Kemal Paşa dahil kimsenin haberi olmamasını istedi. - Büyük Millet Meclisi, 23
Nisan 1923’te en
yaşlı üye sıfatıyla
Sinop Mensubu Şükrü Bey’in başkanlığında toplanıyor. Açış konuşmasından sonra söz alan Mustafa Kemal Paşa, kürsüye çıktığında üzerinde Erzurum Valisi
Münir Bey’in elbisesi bulunuyordu. - Mustafa Kemal Paşa, temsil heyetiyle Ankara’ya geldiğinde
ülkenin her tarafında yokluk hüküm sürüyordu. Ekmekçilere bile verecek paraları kalmadığını yazan Mazhar Müfit Kansu, kendi kürkünü sattırdığını anlatıyor.
HALK "KÜRDİSTAN MESELESİNİ" NASIL REDDETTİ?
Lozan Konferansı'na "
Kürdistan" temsilcisinin davet edilmesi üzerine, Mecliste 17
Mart 1921 tarihinde genel görüşme yapıldı. Bu görüşmede, "Kürdistan meselesi diye bir meselenin mevcut olmadığına" dair Doğu illerinden gelen çok sayıda telgraftan biri okundu. Tutanaklara geçen telgraf metni kısaca şöyle: "Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları
Kürtler, kendi milletlerinden saymazlar. Kürtlerin mukadderatı, Türk’ün mukadderatıyla beraberdir. Biz Kürtler,
TBMM Hükümetinden başka kurtarıcı beklemediğimiz gibi, İtilaf devletlerinden merhamet dilenmeye tenezzül etmiyoruz.
Misak-ı Milli dahilinde sulh yapılmasını temin için bütün varlığımızla Hükümetimize
yardım edeceğimizi, TBMM Hükümeti dahilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak bilinmesini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ve başarılar temenni ederiz." Aynı konuyla ilgili telgraflar 31 Mart 1921 tarihine kadar gelmeye devam eder. Telgrafların hangi illerden ve kimlerden geldiği tekrar Meclis’te ele alınır. Genel Kurulda okunan diğer telgrafta ise "Altı buçuk asırdır ki
Türkiye idaresinde rahat ve
refah içinde yaşıyoruz. Hiçbir zaman Türkiye’den ayrılmak, ayrı bir hükümet kurmak Kürtlerin hatırına gelmemiştir. Tarihimiz, dinimiz
ayrılık kabul etmeyecek bir manevi ve maddi mahiyeti ile birbiriyle iç içedir. Kürdistan namına konferansta söz söyleme yetkisi, yalnız Büyük Millet Meclisi Hükümetini temsil eden Türkiye heyeti üyelerine aittir" deniliyordu.
AA