İmkânsızlıklar içinde yaşayan ailelerin, hazine arazisine bir gecekondu yapıp, sonra da
yıkım için belediye ekipleri geldiğinde, yıkılacak yapının kapısına
Atatürk büstü koyup, engelleme girişimlerini gördük, yaşadık..
Açık bir Atatürk istismarı idi yapılan.
Yine de mazur görülebilirdi gecekondusunu yıktırmamak için, belediye ekiplerini Atatürk büstü ile karşılayanlar..
Çoluk-çocuğunun barınağını koruyup, sokaklarda kalmamak için bu yola teşebbüs edenleri, yaşadıkları çaresizlik sebebi ile belki mazur görmek mümkündür ama, ya şu
Ergenekonculara ne dersiniz?
Ergenekon soruşturması kapsamında, ortalığa dökülen şu istismarın, haklı hiçbir mazereti olabilir mi sizce?
Ergenekon iddianamesinin ek 83. klasöründen, Atatürk istismarını belgeleyen telefon kaydını, buyurun birlikte okuyalım:
“Hüseyin : Alo
Mehmet Fikri Karadağ: Hüseyin
H.: He baba
M.F.: Kuvay-ı Milliye Atatürk Müzesi diye oraya bir kâğıda bir şey yazdırın, o bizim eski çerçevelerden bir tanesine koyun cama, asın kenara.
H.: Tamam
M.F.: Oraya bir hikâye yazdırın şeye: Dersiniz, Atatürk Kuvay-ı Milliye şey Misak-ı Milli Kararlarını bu binada almıştır.
H.: Tamam baba.
M.F.: Atatürk Misak-ı Milli Kararlarını bu binada almıştır diye o şeyin altına da yazın asın dışarıya.
H.: Tamam baba oldu.
M.F.: O dediğin oyunu oynayalım o zaman..
H.: Tamam babacım..
M.F.: Hadi koçum gözlerinden öptüm.
H.: Sağol.”
Konuşanların, öyle sıradan kişiler olduğunu sanmayın.
Akıl danışan kişi; derneğin en yetkilisi... Akıl veren de;
emekli bir albay!
Hiçbir yoruma, hiçbir değerlendirmeye gerek yok ki! Söyleneceklerin hepsini söylemişler işte.. Resmen Atatürk istismarı!..
“Oraya bir hikâye yazdırın” ifadesi ile..
“Atatürk, Misak-ı Milli Kararlarını bu binada almıştır” cümlesi ile..
“Tamam baba”sı ile..
“O dediğin oyunu oynayalım”ı ile..
“Tamam babacım” ile..
“Hadi koçum, gözlerinden öptüm” ile..
Dört dörtlük bir istismar değil mi bu?..
Her gün, değişik bir kurumda, değişik bir yerde karşılaştığımız, Atatürk istismarlarından somut bir örnek değil mi bu?
Ergenekon davası kapsamında tutuklanan iki kişinin bu görüşmelerini, iddianamenin ek klasörleri arasında görünce, konuyla ilgili eski haberleri de biraz karıştırayım dedim..
İstismarın boyutlarının, kira ödenmeyen binanın
tahliyesi için gelindiğinde “Atatürk Kuvay-ı Milliye şey Misak-ı Milli Kararlarını bu binada almıştır. Burada Atatürk müzesi vardır. Tahliye edemezsiniz” söylemi ile kalmadığını gördüm..
Beyler, yeri kiralarken aynı istismarı yapmışlar.. Su faturasını ödememiş, aynı istismarı yapmışlar..
Elektrik bedelini vermemiş, aynı istismarı yapmışlar!
Sorduğunuzda, “Kuvay-ı Milliye Derneği” diyorlar..
Ama vakıfların binasını kullanıp, kirasını vermiyorlar. Elektriği, suyu harcayıp parasını ödemiyorlar..
Haydi bunları yapıyorlar da, sonrasında Atatürk’ü, kendilerine istismar aracı olarak niye görüyorlar?..
İfadeye bakın; “Oraya bir hikâye yazdırın işte..”
Toplumun ne kadar aldatılmaya hazır hale getirildiğine bakın..
‘
Kemal Alemdaroğlu’nun, ‘
Kemal Gürüz’lerin
Türkiye’si işte bu..
Oraya hikâyeden bir şey yazdırın, ondan sonra sıkıysa tahliye etsinler bakalım, “Kuvay-ı Milliye Derneği”ni!..
Adamı öyle bir topa tutarlar ki; millet sokağa dökülür, önünde kimse duramaz, emin olun! “Misak-ı Milli Kararlarının ilk alındığı binayı
AK Parti iktidarı tahliye etti” diye bir haber patlattılar mı, iktidar miktidar kalmaz ortada..
Misak-ı Milli Kararları gerçekten orada mı alınmış?
Alınması mı gerekiyor ki?
Bunların elinde, onlarca tarih profesörü var..
Yalandan kim ölmüş?
Başlarlar anlatmaya..
Olayın arkasında Atatürk istismarı olduğu anlaşılıncaya kadar, yapılmak istenen çoktan gerçekleştirilmiş olur!
Kim bilir; bir sonraki AK Parti
kapatma davasında, iddianameye bile girebilir bu durum: “AK Parti iktidarı, Atatürk karşıtlığında öylesine bir cesaret içindedir ki; Misak-ı Milli Kararlarının alındığı binadaki derneğin tahliyesini dahi gerçekleştirebilmiştir!”
“O kadar da olmaz” mı diyorsunuz?
Olanlara bakın; olanların da farklı bir şey olmadığını görürsünüz!
ALİ KARAHASANOĞLU/VAKİT