Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan Uşak'ta halka hitap ederken
genç nüfusumuzun önemine dikkat çekip, "Sizinle bir başbakan olarak değil, dertli kardeşiniz olarak konuşuyorum. Biz genç nüfusumuzu aynen korumalıyız. Bir ekonomide aslolan insandır. Bunlar Türk milletinin kökünü kazımak istiyor. Yaptıkları aynen budur. Genç nüfusumuzun azalmaması için en az üç çocuk yapın" dedi.
Başbakanın sözleri hemen tartışılmaya başlandı. Günümüzde herkes nüfus planlaması diye feryat edip, nüfus artış hızının düşmesi için çaba sarf ediyor. Hep kendimizi mukayese ettiğimiz
Avrupa ile bu konuda nedense karşılaştırma yapılmıyor. Batı
ülkelerinin nüfus yoğunluğu bizim dört beş mislimiz olmasına rağmen Avrupalılar nüfus planlaması mı yapıyor, yoksa yeni doğumları
teşvik mi ediyor?
Atatürk,
Cumhuriyet'i kurduktan sonra Türkiye'yi güçlü bir devlet hâline getirmek için
nüfus artışını devamlı olarak teşvik etmişti. Atatürk'ten sonra ise yavaş yavaş nüfus artışının yerini nüfus planlaması aldı. Daha sonra nüfusun artmasının önemine dikkat çeken devlet adamımız Turgut
Özal oldu.
Turgut Özal, Bulgaristan'daki Türkler'e baskılar yapılırken, "Biz 70 milyon olursak onlara gösteririz" diyerek nüfusun önemine dikkat çekmişti.
İTALYA’YI ÖRNEK ALALIM
Cumhuriyet'imizin ilk yıllarında biz de nüfus planlaması yerine nüfus artışını teşvik etmiştik.
Balkan Savaşı, Trablusgarp Savaşı,
Birinci Dünya Savaşı ve
İstiklal Savaşı derken nüfusumuz oldukça azalmıştı. Atatürk, bu yüzden Cumhuriyet kurulduktan sonra nüfususun arttırılması için önlemler aldırıp, nüfus artışını teşvik ettirmişti. Türkiye'nin en önemli tarihçilerinden Prof. Dr. Vahdettin Engin'in dönemin basınına dayanarak Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfus artışının nasıl teşvik edildiğini gösteren bir ilginç bir araştırması vardır.
Biz Vahdettin Engin'in bu araştırmasından Cumhuriyetimizin başında nüfusumuzu artırmak için neler yaptığımızı naklediyoruz. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde, nüfus artışını teşvikte gazetelerimizin önemli rolü olmuştur. 4
Şubat 1928 tarihli
Cumhuriyet Gazetesi "10-12 çocuklu ailelerin memleketi" başlığı altında kalabalık bir
İtalyan ailesinin fotoğrafını yayınlayıp, bu manzaraya gıpta etmemenin mümkün olmadığını vurgulamaktaydı.
SERVETİMİZ ÇOCUKLAR
Gazetede İtalya'dan yeni dönen Doktor Osman Şerafettin Bey'in şu görüşlerine de yer veriliyordu: "Avrupa ülkeleri arasında nüfusu en hızlı artan ülke İtalya'dır. Bundan otuz sene kadar önce İtalya'nın nüfusu 26 milyon idi. Şimdi ise 44 milyondur. Bu nüfus artışına hayran olmamak elde değil. İtalya'da dikkatleri en çok çocuklar çeker. Şehirlerde biraz merkezden uzaklaştığınızda
sokakların çocuklar ile dolu olduğunu görürüsünüz. İrili ufaklı birçok çocuk sokaklarda oynar.
Bazen üzerlerinde don bile yoktur. Ekserisi zayıftır ve üstü başı
temiz değildir.
Çocukların en çok göründüğü yerler sokaklardır. Zira İtalya'da sokak evin tamamlayıcısı gibidir. Hatta birçok fakir evlerinin odaları doğrudan sokağa açılır. Kapıdan baktığınız zaman yatakta yatanları görmek mümkündür.
Fakir mahallelerinde evler güneş görmediğinden çocuklar için hava alınabilecek tek yer sokaktır.
Köylerde ise nüfus artışı daha bariz bir şekilde görülür. Köylerin sokaklarında birçok oynayan, koşan, bağıran dört beş yaşından on iki yaşına kadar çocuklara tesadüf edilir. Bunlar şehirdekilere oranla daha gürbüz ve daha zindedir. Üzerlerindeki elbiseler yırtık, oynadıkları yerler pis olmasına rağmen bu çocuklar sağlam ve kuvvetlidirler". Osman Şerafettin Bey, İtalyan nüfusunun artmasında en önemli faktörün eğlence hayatı olmadığı için erkenden yatmalarının olduğunu, İtalyanlar'ın "Biz fakir bir milletiz. Fakat bizim servetimiz çocuklarımızdır" dediklerini de söylemişti.
ÇOK ÇOCUKLU AİLELERİN RESİMLERİ GAZETELERDE
Cumhuriyet Gazetesi 11 Şubat 1928 tarihli nüshasında, nüfus artışını teşvik için bir
kampanya başlattı. Çok çocuklu ailelerin fotoğrafları gazetede yayınlanacaktı. Çok çocuklu kabul edilmek için aynı anne ve babadan en az altı çocuk sahibi olmak ve çocukların hayatta olmaları şarttı. Böylece bir yandan fazla çocuk yapmanın önemi hatırlatılırken, diğer yandan doğan çocukları yaşatmanın da aynı derecede önemli olduğu vurgulanıyordu. Türk aileleri kampanyaya büyük ilgi gösterdi.
İlk başvuruyu Şehzâdebaşı'nda Nezaket Apartmanı'nda ikamet eden saat tamircisi Faik Efendi yaptı. Faik Efendi'nin ailesiyle çekilen fotoğrafı gazetede yayınlandı. Sonraki günlerde de çok çocuklu ailelerin fotoğrafların yayınlanmasına devam edildi. Aileler tanıtıldıkça aralarındaki ortak bir nokta hemen dikkati çekiyordu. Bu aileler geçim sıkıntısı çekiyorlar ve özellikle de çocuklarını okutma imkânından mahrum bulunuyorlardı.
NÜFUS ARTIŞI TEŞVİK EDİLDİ
Gazetenin başyazarı Yunus Nadi Bey 29 Şubat 1928 tarihli makalesinde bu konuya ile ilgili olarak şunları yazmıştı: " Çok çocuklu aileler cemiyetin en hayırlı bir zümresini teşkil eder. Bundan dolayı özel bir
şefkat ve hürmetle davranılmayı hak etmişlerdir. Bu tür aileler bazı vergilerden muaf tutulabilecekleri gibi ayrıca kıymetli
yardımlar almağa dahi hak kazanmış sayılabilirler. Çok çocuk sahibi olmak memleket için maddi ve manevi anlamda bir kazançtır. Bu mesele bilhassa aziz Türkiye'mizde toplumca en özen gösterilen konular arasına yükseltilirse asla lüzumsuz bir iş yapılmış olunmaz.
Türk ailesi esasen üretkendir. Bu kabiliyet, Türk milletinin her zaman ve zeminde en büyük manevi kuvvetini teşkil eder. Bunca badireden sonra nüfusumuzun 14 milyonu bulmasının sebebi budur. Eğer bu hakikati bilir ve milletçe lazım gelen önemi verirsek geleceğimizi garanti altına almış oluruz. Gazetemizin açtığı kampanya ilerledikçe bu hayati konu üzerinde daha çok söz söyleyeceğiz.
Bu bakımdan çok çocuklu aileler bahsine el birliği ile sahip çıkalım. Bu bir milli ihtiyacın açığa çıkarılması ve ifade edilmesidir. Şunu tekrar ifade edelim ki, çok çocuklu aileler milletin en hayırlı uzuvlarıdırlar ve bu sebeple en fazla hürmet edilmeye ve yardım görmeye layıktırlar". Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfus artışını teşvik edici politikaların uygulanmasıyla istenilen netice kısa sürede alındı. 1927 yılında 13,6 milyon olan nüfus 1940 yılında 17,8 milyona ulaşmıştı.
13 MİLYONDAN 70 MİLYONA
Cumhuriyetin ilânından sonra ülkenin nüfuzu ve bu nüfusun sosyal ve
ekonomik niteliklerinin tespiti için ilk
nüfus sayımı 28
Ekim 1927'de yapıldı. İlk sayıma göre nüfusumuz 13. 648. 270'di. Ülkemizin nüfus yoğunluğu kilometrekare başına 18 kişiydi. Sekiz yıl sonra 20 Ekim 1935'te yapılan ikinci nüfus sayımında nüfusumuz 16.158.018'e çıktı.
Nüfus artış oranı yüzde 21.1'di. Yaklaşık 2.5 milyon kişi artan nüfusun içinde yeni gelen göçmenlerde bulunuyordu.
Çoğu Balkanlar'dan 207.350 göçmen Türkiye'ye göçetmişti. Nüfusumuz 1940' t a 17.820.950 kişiye, 1945'te 18.790.174 kişiye, 1950'de 20.947.188 kişiye ulaştı.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında nüfus artışımız düşmüştü. Sonraki yıllarda da Türkiye'nin nüfusu hızla artmaya devam etti. 1960'da 27 milyon, 1965'te 31 milyon, 1970'de 35 milyon, 1975'te 40 milyon, 1980'de 44 milyon, 1985'te 50 milyon, 1990'da 56 milyon, 1997'de 62 milyon, 2000'de 67 milyon kişiye ulaştık.
Son yapılan adrese dayalı yeni nüfus sayımına göre 2007 sonu itibarıyla Türkiye'nin nüfusu 70.586.256 kişi çıktı. Nüfus yoğunluğumuz da kilometrekare başına 92 kişi oldu. Türkiye'nin nüfusu artmamalı diyenlere Hollanda'nın nüfus yoğunluğunun 481, Belçika'nın 318, İngiltere'nin 247, Almanya'nın 236, İtalya'nın 196 olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Siz bu ülkelerin nüfusumuz fazla artmamalıyız dediklerini hiç duydunuz mu? Tam tersine bu ülkeler bu kadar büyük nüfus yoğunluğuna sahip olmalarına rağmen nüfuslarında meydana gelecek azalmayı engellemek için çocuk doğumunu akla gelmeyecek şekillerde teşvik ediyorlar.
BUGÜN