Duruşma salonundaki bu
kaosun daha fazlası dışarda yaşandı. Meydanın ulusalcı gruplara bırakılması, Türk yargı tarihinin en büyük davasındaki ihmalleri gözler önüne serdi.
Ergenekon Terör Örgütü Davası'nda
jandarma güvenliği bu türden uyarı anonslarıyla sağlamaya çalışınca ilk
duruşmaya "karmaşa" damgasını vurdu.
Duruşma salonunda başgösteren "fiziki yetersizlik ve düzensizlik" dışarı taştı.
Cezaevine gelenler güvenlik olarak sadece 'Jandarma Trafik' ekiplerini gördü. Onlar da geliş ve gidiş trafiğini yönlerdirdi. Provokasyona açık davayı izlemeye gelen binlerce insan üst araması yapılmadan
Silivri Cezaevi'nin önüne alındı. Araçlar daha önceden durdurularak her hangi bir güvenlik aramasına tabi tutulmadı.
Bayrak kamuflajlı
demir sopalı göstericiler ellerini kollarını sallaya sallaya
eylem yerlerine geçti. Demir sopalar güvenlik birimlerini rahatsız etmedi.
Bir
terör örgütü davasında hiç de alışık olunmayan bir güvenlik zaafiyeti yaşandı. İçerde 46'sı
tutuklu 86
sanık terör suçundan yargılanıyordu ve dışarıda da bunların yandaşları davayı etkilemeye, medyanın yayınını engellemeye çalışıyordu. Ancak binlerce metrekarelik alanın güvenliğini sağlayan Jandarma sayısı 20 kadardı.
Jandarma gün boyu sadece iki karşıt grup arasında barikat kurmakla yetindi.
Canlı yayınları engellemeye ve örgütün propagandasını yapmaya gelen ulusalcı gruplar hiç bir engelle karşılaşmadı.
Aslında bütün bu çirkin görüntüler yaşanmayabilirdi. Çünkü duruşma öncesi basın mensuplarının cezaevi kompleksinin otoparkında konuşlandırılacağı ifade ediliyordu. Ama olmadı ve ortaya bu kargaşa görüntüleri çıktı.
Cezaevi önüne konulan ve üzerinde 'polis' yazan sahipsiz barikatlar aslında her şeyi özetliyordu. Bu demirlerin cezaevi çevresindeki güvenliği sağlayamayacağı apaçık ortadaydı.
SAMANYOLU HABER