Türkiye gergin bir
cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinden geçiyor.
Askerin 'karışması' için tahriklerde bulunanlar da az değil!
Ama hayır!
Org. Büyükanıt daha en başta basın toplantısının "zamanlamasının hiçbir özelliğinin olmadığını", esasen güvenlik konularında konuşacağını belirtiyor.
Türbandan bahsederek, adayların kişiliğinden söz açarak "siyasi" bir laf almak için yöneltilen sorulara da
cevap vermiyor, "sadece sözünde değil, özünde de cumhuriyetin temel niteliklerine bağlı" bir
cumhurbaşkanı seçeceği konusunda Meclis'e güvenini belirtiyor.
Büyükanıt bu tavrıyla gösteriyor ki Türkiye bir hukuk devletidir; hükümetin, Meclis'in,
Genelkurmay'ın, çeşitli kurumların "kendilerine ait yetkileri" vardır...
Önceki Başkan Sayın Org. Özkök'ün deyimiyle "Türkiye birinci sınıf bir devlettir." Türkiye müdahaleler çağını çoktan aşmıştır.
Hukuka saygı
Org. Büyükanıt'ın konuşmasında çok dikkat
çekici bir özellik de hukuka yaptığı vurgudur.
"
Yargıya intikal eden bu konuda konuşmam doğru olmaz" diyor.
Peki askeri yargı? "Ben
askeri savcı ve askeri hâkimle konuşmam, sadece Genelkurmay Hukuk Müşaviri'nden bilgi alırım" diyor.
Hukuk Müşaviri'nden hukuki bilgi alıyor;
soruşturma bilgileri ise savcının, hâkimin elinde, ben karışmam demektir bu.
"Bazı ipuçları var ama kesin kanıtlar olmadan kimse hakkında bir beyanda bulunmam" diyor.
Hem de en 'hassas' konularda bu hukuk özenini gösteriyor; "andıç" olayıyla cemaat bağlantısı olup olmadığı, eski Org. Eruygur'un
darbe hazırladığı yolundaki iddiaların gerçek olup olmadığı gibi çok hassas konularda...
Terörle mücadelede uyum yasalarının bazı zorluklar çıkardığını belirtiyor ama "
terörle mücadele ederken hukuka uygun davranmaya çok dikkat ettiklerini" de vurguluyor.
Çünkü hukuka uygunluk, meşruiyet gibi muazzam bir güç kazandırır.
Artan kaygılar
Org. Büyükanıt, darbe özlemcilerinin kışkırtmaya çalıştığı "Rejim elden gidiyor" gibi bir provokasyona tenezzül etmiyor. Dile getirdiği kaygılar, terörle ilgili, Türkiye'nin bütünlüğüyle ilgili gerçek kaygılar.
"
Körfez savaşlarında
PKK terörünün nasıl tırmandığını" rakamlarla ortaya koyuyor: 1990'larda
Çekiç Güç dönemi, şimdi de ABD'nin Irak'ı işgali sayesinde PKK'nın
Kuzey Irak'ta "kök salmış" olması...
"Dün katırla gittikleri yerlere şimdi taksiyle gidiyorlar!"
Mayıstan sona terörün artacağı istihbaratı aldıklarını; bunu önlemek için operasyonları yoğunlaştırdıklarını anlatıyor.
Barzani'nin adını anmıyor, "Kuzey Iraklı liderlerden biri" diyor. Haklı olarak asıl "onları koşturanları, şımartanları", yani ABD'yi eleştiriyor.
Org. Büyükanıt'ın isabetli bir şekilde dikkat çektiği "etnik milliyetçilik" tabanı nasıl daraltılır? Bu öncelikle sosyolojik ve siyasi bir konudur.
Şunu da ben belirteyim ki Türkiye'nin bu konuda 'akademik' birikimi bile çok yetersizdir, üniversitelerin bu konudaki katkısı sıfıra yakındır maalesef!
Netice: Org. Büyükanıt bu konuşmasıyla Türkiye'de demokratik istikrara ciddi katkıda bulunmuş, Türkiye'nin terörle mücadele azmini bir kere daha herkese ifade etmiştir.
Milliyet/Taha AKYOL