Bülent Orakoğlu NEDEN?
Katilin yakalanmaması halinde Türkiye'yi altüst edebilecek olan Danıştay cinayeti hâlâ esrarını koruyor. Katilin yakalanması saldırıyla ilgili birçok soruyu aydınlığa kavuşturdu ama cevapsız birçok soruyu da gündeme getirdi. Bir avukat nasıl olmuştu da bir tetikçiye dönüşmüştü? Herhalde ilk kez meslek sahibi bir tetikçiyle karşılaşıyoruz. Katilin ilişkileri, bıraktığı ipuçları, Ankara'ya beraberinde getirdiği suç ortaklarının başkentteki esrarengiz varlığı, bir odadaki beş kişiye nokta atış yapacak kadar profesyonel silah kullanması ve bina çıkışında panikleyecek kadar amatör olması... Bütün bu çelişkiler olayın belirsizliğini artırıyor. 28 Şubat'ta askeri dinlediği için hapis yatan ve askeri mahkemede beraat eden eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu'yla bu cinayeti, katilin profilini, ilişkilerini, derin devleti ve hâlâ sır olarak duran geçmişteki büyük suçları konuştuk.
Eski bir polis müdürü olarak Danıştay cinayetinin işlenme biçimi
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cinayetin bazı noktalarının çok profesyonelce olduğunu, bazı noktalarının
ise profesyonellikten çok uzak bulunduğunu düşünüyorum.
Bir katilin, yakalanma ihtimali çok yüksek olan bir cinayeti işlemeye razı
olması doğal mıdır?
Değildir. Ancak psikolojik hastalıkları, saplantıları olan biri böyle
davranabilir. Ama bence, Danıştay'da böyle bir eylem yapılırken başlangıçta
yakalanma ihtimali zayıftı. Çünkü öyle anlaşılıyor ki, eylem öncesinde
burada çok ciddi keşifler yapılmış. Güvenlik kamerasının bozuk oluşu
falan!.. Bunlara içeriden bilgi veren insanlar da olabilir. Olay yeri, giriş-
çıkışlar incelenmiş, izlenmiş. Eylemi yapanlarda, 'Biz çok rahat vurur ve
kaçarız' kanaati oluşmuş olabilir. Şimdi olay olup bittikten sonra
insanlara bütün bu yaşananlar çok basit gibi geliyor ama... Sanık
yakalanmasaydı, Türkiye'de hiçbir birim bu eylemin arkasında bir avukatın
olduğunu, tetiği onun çektiğini düşünemezdi.
Katil, arkasında çok sayıda da ipucu bırakmış. Bu, acemiliğini mi gösteriyor
yoksa katil başka bir amaçla mı hareket ediyor?
Bir kere sanık çok ciddi bir eylem yaptı. Altı kişiye nokta hedef olarak
ateş etmesi profesyonellik işaretidir. Yakalanışı ise amatörlük işaretidir.
Tabancasını beline koysaydı, katlardan rahatça inseydi, polis dur dediği
zaman silahını çekmeseydi katil kapıdan rahatça çıkardı. Ama kapıya
yaklaştığında silahı elindeymiş. Yakalanmamak için de polisle çok boğuşmuş.
Bence bu şahıs, Danıştay'daki eylemi yapacak olan esas tetikçi değildi.
Esas tetikçi kimdi?
Esas tetikçinin Alparslan Arslan olmama ihtimali yüksek. Esas tetikçi başka
biriydi. Bir tanık, eylem yapılmadan önce bunların üçünün bir arabada
tartıştıklarını görmüş. Bence esas tetikçi eylemi gerçekleştirmek
istememiş olabilir. Konuşmalarına bakıyorum, Alparslan Arslan bir birimi
idare eder gibi görünüyor zaten. Şunu söyleyeyim, bu eylem daha alt
seviyedeki tetikçilerin yapacağı bir şey. O şahıs nedense eylemi yapmak
istemedi veya aralarında bir şey oldu ve Alparslan Arslan gitti kendisi yaptı.
Bence bu yüzden de yakalandı. Arabadaki tartışma bunun tartışması
olabilir. Cinayetin işlenişinde çok ciddi bir profesyonellik var, ama eylem
sonrasında aynı profesyonellik yok. Birtakım yerlere ulaşan öyle
telefon kayıtları var ki, Alparslan'ın yakalanacağı sanki hiç düşünülmemiş.
Katil, sizce bu işler için eğitilmiş biri mi yoksa bir acemi mi?
Kesin olarak çok ciddi eğitim almış biri. Biri gizlendi ve o, beş kişiyi
hedef gözeterek vurdu. Profesyonel biri olmasaydı hepsini vuramazdı. Bu olayın
arkasında fevrilik, acemilik aramayalım. Şu üyeden özür dilerim gibi sözlerine
de siz bakmayın, bütün bunlar konuyu provoke etmek için edilen sözler. Bu
eylemin esas amacı, toplumda infial yaratmak, insanları bölmek, Türkiye'yi
istikrarsızlığa sürüklemektir. Bu olayda hükümet tali hedeftir.
Sizce ana hedef nedir?
Bu tür cinayetlerin arka planları her zaman farklıdır. Danıştay saldırısı
gibi eylemler üç perdelidir. Bir, eylemi yapan, cinayeti işleyen vardır. İki,
olayı azmettiren vardır. Üç, azmettirenden de daha geride olanlar vardır
ki, bunlara Türkiye'de hiçbir zaman ulaşılamaz. Bu tür olaylarda, eylemi
yapması için öyle insanlar seçilir ki, eylemi yapanın kişiliği, siyasi düşüncesi,
ideolojisi ve eylemi yapış tarzı, düz satıhtan baktığınızda sizi bambaşka
noktalara, yanlış yerlere götürür. Gerçi bu tür olaylarda tetikçiyle
azmettirici genellikle siyasi görüşleri bakımından birleşir ama en geri
plandakilerin görüşleri, kimlikleri onlardan çok farklıdır.
Nasıl farklıdır?
Tetikçiler, yaptıkları eylemle kendi fikirlerine hizmet ettiklerini
sanabilirler. Ama asıl istenen şey toplumda bir kargaşa, huzursuzluk, ülkede
istikrarsızlık yaratmaktır. Mesela Danıştay cinayetinde tetikçi ve
azmettiriciler ulusalcı çizgide, milliyetçi reflekslerle hareket etmiş
olabilirler. Bu olay, bazı ulusalcı, milliyetçi grupların ilişki ağını
ortaya koyuyor ama, bu tür eylemlerde olayın en arka planına asla ulaşamayız
biz. Yalnız şu var. Bu tür olaylar hep Türkiye dış politikada önemli
kararlar verecekken oluyor ve Türkiye'nin hassasiyetleri kışkırtılıyor.
'Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle Türkiye'de mayıs ayında çok önemli
şeyler olacak' diye önceden söylenmişti. Bu olaylarda dış güçlerin manipülasyonları
çok önemlidir.
Her şeyden dış güçleri sorumlu tutmak, işin kolayına kaçmak ve içerideki
hukuk dışı eylemleri mazur göstermek olmuyor mu?
Tek başına dış güçler değil ki. İçteki uzantılarıyla birlikte hareket
ediyorlar.
Peki katil, daha önce de Cumhuriyet gazetesini bombalamış. İki ayrı suçta
aynı adamın kullanılmasını nasıl açıklıyorsunuz?
Bu adam bu olayları yapmak için kendisine bir birim kurmuş. Çünkü bu görev
bu adama, yani onun kuracağı birime verilmiş. Cumhuriyet'in bombalanmasını
da sanık, tuttuğu bu ekibe yaptırmış. Ama anlaşılıyor ki son anda bir
anlaşmazlık olmuş ve Danıştay eylemini kendisi yapmış.
Katilin üstünde piyasanın en pahalı silahı bulundu. Ama katilin oturduğu
apartmanın masraflarını bile ödeyemediğini biliyoruz. Bu silahı nasıl almış
olabilir?
Bu, olayın bir örgüt işi olduğunun en büyük delillerinden biri de bu
tabanca zaten. Çünkü sanık niye ve nereden aldığını, parayı nereden,
kimden bulduğunu söylemiyor. Apartman masraflarını ödeyemiyor değil, ödemiyordur.
Çünkü bu tür örgütlerde çalışanların para derdi olmaz. Böyle bir
birimin başı olacaksınız, kendinize bir sürü adam tutacaksınız, kira ödeyemeyeceksiniz.
Olmaz öyle şey. Silahları da kendisi almış değildir, biri vermiştir ona.
Şu anda eylemle ilgili görüren ve ifadeleriyle olayı aydınlatacak olan
iki kişi kaçak. Biri, Ata Ocakları'nın eski başkanı Ayhan Parlak.
Katilin, Cumhuriyet gazetesini bombalamak için kullandığı bombaları
'piyasadan' bulmak mümkün mü peki?
Bombalar MKE tipiydi galiba... Piyasadan bulamazsınız onları. Bu bombalar
askerde ve poliste olur. Başka kimsede olmaz. Geçmişte silah depolarında bazı
hırsızlıklar olmuştu, ancak öyle başkalarının eline geçmişti. Bu
bombalar numaralıdır. Hepsinde numara olması gerekir ama birtakım eylemlerde
kullanılmak üzere bazıları numarasız da olabilir.
Eğer numarasızsa, olayda derin devletin de parmağı olduğu anlamına
gelmez mi bu o zaman?
Size göre derin devlet nedir? Derin devlet bence şudur. Türkiye'de milli-laik
çizgi dışına çıkıldığında kendi kendine harekete geçen bir mekanizma
gibi görünüyor derin devlet. Bunlar devlette hâlâ görev yapan veya emekli
olmuş kişiler olabilir. Bankacı olur, bakkal olur. Yani derin devlet her
kesimden oluşan bir yapılanma gibi görünüyor.
Gladio'yu, kontrgerillayı anlatıyorsunuz...
Gazeteler 'Ergenekon' diye manşet attı. Bu tür bir yapılanma bu. Türkiye'de
derin devletin halkın ve ülkenin çıkarları için mücadele ettiğine ben
inanmıyorum. Eski bir NATO yapılanması bu. Bu yapılanmanın çok büyük bir
güce ve paraya sahip olduğu iddia ediliyor. Ben de öyle tahmin ediyorum. Bu
ülkede hangi olaya el atsanız bir çete bağlantısıyla karşılaşıyorsunuz.
Mesela bir 'Küre' operasyonu yapıldı, içinden 'Sauna çetesi' çıktı.
Bence devletin bu tür oluşumlarla mücadelesi zayıf. Çetelerle mücadele
etmek için siyasi irade yok. Oysa gerekli birimler oluşturularak hiçbir
kurumdan ve kişiden çekinmeden çetelerin içinde kim varsa sonuna kadar
gidilmesi gerekir. Bir de şu var. Türkiye'de derin devlet kavramı yozlaştırıldı.
Sanki derin devletin yoz olmayan hali olabilirmiş gibi konuşuyorsunuz.
Hukukun dışına çıkan, hukuk dışı işler yapan bir yapının yozlaşmaması
mümkün müdür?
Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde oturmuş bir derin devlet vardır.
Ama bu derin devlet çok ciddi olarak parlamentonun kontrolündedir. Bu derin
devlet, devletin güvenliği için başka ülkelerin ajanlarına karşı
eylemler yapar. Diyelim ki Rusya, Bulgaristan, Çin, Türkiye'de örtülü
operasyon yapmaya çalışıyorlar. Derin devlet bunlarla mücadele edecek güçte
olmalıdır. Yoksa derin devletin görevi, kendi vatandaşlarını sıkıntıya
sokmak, onu, bunu vurmak, hükümetleri iktidardan götürmek değildir.
Tekrar Danıştay cinayetine dönersek... Katille birlikte daha önce
Cumhuriyet gazetesini bombalayan suç ortakları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Onlar bu işlerin uzmanı mı?
Hayır, onlar bildiğiniz çete elemanları. Parayı verdiğiniz zaman cinayet
dahil her işi yaptırabilirsiniz onlara. Bu tür saldırılar dünyada da böyle
yapılır. Çok ciddi bir eylem, bu tür adamlarla, bu tür tetikçilerle karışık
hale getirilir. Danıştay'a girilmiş, beş üye çok profesyonelce kurşuna
dizilmiş ama bakıyorsunuz karşınıza gaspçılar falan çıkıyor.
Neden sizce katil bu suç ortaklarını kendisiyle birlikte Ankara'ya
getirdi?
Eylemi kendisi yapmayacaktı da ondan. Ben size eski bir polis müdürü olarak
şunu söyleyeyim. Bu olayda keşif yapılmış ve binadan çıkış ayarlanmış.
Güvenlik kamerasının bozuk olması çok ciddi bir olay.
Danıştay'ın güvenliğinin çok zayıf olması, saldırı sırasında
kameraların çalışmaması kuşkulandırdı mı sizi?
Evet. Kameranın arızalı olduğu bence biliniyordu. Bu eylemi düzenleyenler
bu işi çok ciddi planlamışlar. Alparslan'ın dışında da kimseyle görüşmemişler.
Zaten eylemi de onlara göre Alparslan yapmayacaktı. Eğer eylemi yaparken diğer
şahıs yakalansaydı, biz Alparslan'a da zor ulaşırdık. Ayrıca bu üç kişinin
Ankara'da başka vahim hedefleri vardı. Hedef olarak YÖK'ün ve Demirel'in
adları verildi.
Siz eski bir istihbaratçı olarak Danıştay saldırısında en çok neye şaşırdınız?
Türkiye'de mayıs ayında ciddi olaylar yaşanacak denilmişti. Ve, devletin üst
yargısı saldırıya uğradı. Bir de arka plandaki ilişkiler çorap söküğü
gibi geldi. Örgüt açısından bir disiplinsizlik var. Ona biraz şaşırdım.
İlişkilerin pek çok kişiye bir anda sirayet etmesi enteresan. Çok üst düzey
görev yapmış birtakım insanların ismi geçiyor bu ilişkiler arasında.
Eylemi yaptıktan sonra arabada bırakılan izler çok vahim. Sanki bazı güçler
bunların ortaya çıkmasını istedi. Nitekim sorgulananlar da 'Bize tuzak
kuruldu' diyorlar.
Devletin içinde acaba 'derin devleti' yakalayan başka ve ciddi bir güç mü
var?
Keşke olsa... Hiç sanmıyorum.
Derin devlete yabancı istihbaratçılar sızmış olabilir mi?
Olabilir tabii. Amerika ve İngiltere'de de derin devlet var ama onların derin
devletinde vatandaşlara yönelik bir şey yok. Böyle çeteleşme yok. Türkiye'de
hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye artık inanmalıyız. Derin devlet
Meclis'in denetiminde olmalı. Ve, tamamen dış istihbarat örgütlerinin ülkemizde
yapacakları psikolojik harekâtları ve faaliyetleri önlemeli. Ama 28 Şubat'ı
hatırlayın. Derin devlet faaliyeti bize yapıldı. Beni 'Gladio'nun başı
bile ilan ettiler.
28 Şubat'ı kim yaptı?
Ergenekon. Ergenekon, derin devlettir. Türkiye gerginlik yaşamasın diye biz
bazı şeyleri dondurduk ama çok ileride açıklayacağız. Bakın... Türkiye'deki
bütün faili meçhullerin arkasında Öcalan olayı vardır. PKK olayı vardır.
Bunu hiç unutmayın.
Bütün faili meçhul cinayetleri PKK'mı işledi?
Hayır. Öyle değil. Mesela Uğur Mumcu PKK'dan dolayı öldürüldü. Uğur
Mumcu cinayeti ben İstihbarat Daire Başkanı olduğumda aldığım ilk dosyadır.
Bakın... Türkiye'nin Güneydoğu'da kendi politikası yoktur. Türkiye, dış
güçlerin politikalarına uymaya zorlanıyor Bu politikaya aykırı hareket
eden devlet görevlileri de ortadan kaldırılıyor. Uğur Mumcu bunu araştırıyordu
ve bulmuştu. Türkiye'deki hainlerle dış güçlerin ilişkilerine ulaştı,
bağlantıları buldu.
Uğur Mumcu'nun, Öcalan'ın MİT'le ilişkisine ulaştığı ve bu yüzden
öldürüldüğü yazıldı. Anlattığınız bu mu?
Yok, anlattığım daha vahim şeyler... Şu anda ortam gergin. Bunları daha
ileride konuşmak lazım. Türkiye'de PKK olayı derinden kanayan bir yaradır.
Biz önemli bir dönemde istihbarat daire başkanlığı yaptık. 'Abdullah Öcalan'la
ilgili bir Meclis araştırma komisyonu kurulsun' diyoruz. Niye kurmuyorlar?
Nedir Öcalan'ın özelliği? Onu dünyada kim desteklemiş? Türkiye'de, Türk
devletinin içinde kimler yetkilerini aşarak bunları desteklemiş? PKK
propagandası yaptı diye bir sürü insanı, yazarı cezalandırıyorsunuz.
Eeeee, siz devletin içinde yetkinizi aşarak görevinizi belki kötüye kullandınız.
PKK'yla kimler, niçin irtibata geçti? Bunlar ortaya çıkarılamadı. Türkiye'de
faili meçhul cinayetlerin yarısının arkasında PKK'yla ilişkiler vardır.
Öldürülen kişiler PKK'yla ilişkileri bilen kişiler miydi?
Türkiye'ye dayatılan Güneydoğu politikalarına karşı çıkan kişilerdi
bunlar. Eşref Bitlis gibi birçok komutan var böyle öldürülen bizim yakın
tanıdığımız. Bunların hepsi ortaya çıkar. Komisyon kurulsun, her şeyi göze
alarak çok ciddi suçlamalarımız olacak bizim. Uğur Mumcu, Öcalan'ın
devletin içindeki bağlantılarını tespit etmişti. Devletin içindeki bazı
hainlerin yabancı devletlerle ilişkilerini tespit etmişti o.
Sizce Danıştay saldırısında derin devletin izleri var mı?
Görünüyor ama kesin konuşmak için erken. Bu konu, 10 gün sonra daha net
konuşulabilir.
Peki Danıştay cinayetinin nereye kadar çözüleceğini düşünüyorsunuz?
Bir şey çıkacağını zannetmiyorum. Yüzbaşıdan bir yere gidilemeyeceği
teslim olmasından anlaşılıyordu zaten. Belki kaçak olan Ata Ocakları'nın
eski başkanından bir yerlere gidilebilir...
Neşe Düzel / RADİKAL