"Akit, "dershaneleri devretme" konusunu öylesine istismar etti ki, sonunda Başbakan bile "Ben darbeci değil seçilmiş hükümetim" demek durumunda kaldı" diyen Arslan, "Son olarak, Mustafa Karahasanoğlu "Taraf'ın basılmasından cebime vallahi de billahi de para girmedi" diye Allah üstüne yemin eden demeç versin gazetesine, iddiamdan vazgeçip özür dileyeceğim. Takiye yapmaya; sitelere haber yaptırmaya gerek yok.Tek şartım bu." dedi.
Akit'e tek şart sunuyorum!
Derdim polemik yapmak, kavga etmek değil. Hele hele şu günlerde.
Kaldı ki bir önceki yazıda Akit'in patronu Mustafa Karahasanoğlu'na hitaben üslubuma da çok dikkat ederek bir yazı yazmıştım.
İnsan neden fikrini makul ve mantıklı anlatmak yerine hakaret eder, küfreder anlamak mümkün değil.
Yazımda pek çok önemli şeyden bahsettim. Bunlarla ilgili yorum almayı beklerken içinde geçen küçük bir örneğe takıldılar.
Hizmet hakkında 'hakaret cümleleriyle yaftalamalarının yanlışlığını' anlatırken şöyle yazmıştım:
"Mesela Akit, Taraf Gazetesi'ni de İsrail uşaklığıyla suçluyor. Ama Taraf Gazetesi bizzat Akit'in matbaasında basılıyor. Şimdi Akit İsrail uşaklarına hizmet mi ediyor yani? Ya da Sol gazetesi Akit'te basılıyor diye Akit 'Gezici' mi oluyor?"
En çok oraya takılmışlar.
Akit'in internet sitesinden yaptıkları açıklamada "Dergah matbaacılıkta Taraf ve Sol basılmıyor, kesinlikle yalan" demişler... Aynısını Hasan Karakaya da yazdı.
Bu ayıp işte. Takiyenin İslam'da yeri yok.
Dergah matbaacılık, Akit'i İstanbul'da basan şirket. Akit'in künyesinde Ankara, İzmir, Adana'da basıldığı yer "Arslan Matbaacılık" olarak görünüyor.
Taraf ve Sol gazetelerinin künyelerinde de aynı. Adres, Akit'in Ankara Pursaklar'daki yeri.
Daha önce yanından birkaç kez geçtim.
Çiçeklerle bezeli gayet güzel bir matbaa yapmış Mustafa Bey. Zaten Taraf ve Sol'un künyelerindeki 'basıldığı yer' telefonunu arayıp "Akit'in matbaası mı" diye sorduğunuzda "evet" cevabı alıyorsunuz.
Bu bile yeter ya neyse...
Taraf ve Sol'un künyesindeki adreste belirtilen arsayı araştırdığınızda da binasıyla beraber Mustafa Karahasanoğlu'nun tapulu malı olduğu görülüyor.
Kelime oyunlarıyla, şirket isimleriyle takiye yaparak bana hakaret etmenin anlamı yok.
Ayrıca Taraf'ı da Sol'u da basabilirsiniz bu ayıp değil ki. Parasıyla değil mi? Helal dairede bir ticari faaliyet.
Aslında Mustafa Karahasanoğlu Arslan Matbaacılık'a ortak ama vergi vs. mevzularından dolayı bildiğimiz yöntemlerini yapmışlar.
Arsa, bina, makine Akit'in, Arslan Matbaacılık bunun üstüne şube açmış.
Ticaret Sicil'e bakın, Ankara'da da böyle İzmir'de de. Hatta İzmir'de Aydınlık'ı bile basmışlar.
Aydınlık'ın künyesinde de "Arslan" var.
Mesela Akit de Karahasanoğlu'nun üstüne değil.
Patronu farklı gözüküyor ama herkes Karahasanoğlu'nun olduğunu biliyor. Dershane konusunda "devlet okulu" diye tutturanların, bir anda "devletçi" olanların ticarette böyle gayriresmî işler yapıp, resmi olarak faaliyet gösteren dershanelerin kapatılması için canhıraş biçimde çalışmaları ilginç.
O yazıları içinize sindiriyor musunuz?
Mustafa Karahasanoğlu bence gazetesinde çıkan yazılara bir baksın. O yazıları içine sindiriyor ve "Karahasanoğlu ailesinin gazetesine tam da böyle yazılar yakışır, bizim gazetenin yayın yönetmeni böyle üslupta yazmalı" diyorsa ben başka da bir şey demiyorum.
Yıllardır olduğu yerde duran ve son 10 yıldır da durmaya devam eden Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun kaldırılması için "kelam" etmeyen Akit'in, dershanelerin kapatılması için yazı dizileri döktürmesini de ben ehl-i din olanlara arz ediyorum.
Yazı dizisini "rant" eksenine oturtmaları da ayrı haksızlık. Ben camianın öğretmenlerinin de yöneticilerinin de rant içinde olduklarına şahit olmadım. Ama Akit'le ilgili piyasada konuşulan çok şey var. 'Yeni bina'dan tutun da 'yöneticilerin ballı pozisyonlara atanan çocuklarına' kadar. Bir de Ali Karahasanoğlu'nun iki de bir tekrarladığı "dershaneler kapatılamaz diye ayet mi var" mantığı var. İyi o zaman 'Akit kapatılmaz' diye ayet de yok o zaman Akit'i de kapatalım.
Bir de iftiralar var. Hocaefendi insanların durdukları yerle ilgili genel konuşurken "Firavun"dan örnek veriyor. Bu faslı bitirdikten sonra dershanelerle ilgili mevzu soruluyor ve cevap veriyor. Baştaki firavunla sondaki dershaneyi birleştirip iftira atıyorlar.
Yalanlanmasına ve Hocaefendi'nin "Çevrenizdeki insanlar Nemrut değil, Firavun değil. Hele secde eden insanlarsa onlara karşı bize düşen şey saygılı olmak ve cennete beraber girme dilek ve temennisinde bulunmaktır" demesine rağmen Akit çarpıtmayı sürdürüyor.
Başbakan bile tepki gösterdi
Akit, "dershaneleri devretme" konusunu öylesine istismar etti ki, sonunda Başbakan bile "Ben darbeci değil seçilmiş hükümetim" demek durumunda kaldı. Akit'in öyle sakat bir mantığı var ki 'devir' konusunda seçilmiş hükümeti darbecilerle; 'otorite' konusunda İsrail'le AK Parti'yi denk noktaya getiriyor.
Son olarak, Mustafa Karahasanoğlu "Taraf'ın basılmasından cebime vallahi de billahi de para girmedi" diye Allah üstüne yemin eden demeç versin gazetesine, iddiamdan vazgeçip özür dileyeceğim. Takiye yapmaya; sitelere haber yaptırmaya gerek yok.
Tek şartım bu.