Biri bu hanımı durdursun...
CHP İzmir Milletvekili Canan
Arıtman,
AB Komisyonu Başkanı
Jose Manuel Barroso’ya bir
mektup göndermiş ve şunları söylemiş, ‘
Türkiye ziyaretindeki söyleriniz Türk milletini rahatsız etmiştir. Dolayısıyla, AB’ye ve size güven hızlı bir düşüş göstermiştir. Bu ziyaretinizin
iktidar partisine
destek vermek için olduğu
halkımızca da çok iyi anlaşıldığı için kankanız AKP’nin de halk desteği paralel bir biçimde azalmıştır.’
Diyeceksiniz ki, ‘Bir mektup alt tarafı, ne var?’
Doğru...
Bu ‘alt tarafı bir mektup’ olan mektubunda
Canan Arıtman üç şey yapıyor.
Birincisi, diplomatik teamülleri yerle bir ediyor.
İkincisi, ‘kankanız AKP’ diyerek hem Barroso’ya, hem de ‘kankalık’ rolünü uygun gördüğü iktidar partisine
hakaret ediyor.
Üçüncüsü, yalan söylüyor...
Dördüncüsü de var ama bunu yazının sonuna sakladım.
Daha önce Deniz
Baykal’a hitaben bir yazı yazmış ve ‘Bu hanımefendi başınızı çok ağrıtır’ demiştim.
Hadi Barroso’nun ziyaretiyle, AB’ye ve paralel olarak iktidar partisine yönelik halk desteğinin azaldığını söylüyor, bile bile ‘yalan’ üzerinden
projeksiyon yapıyor, bunu bir dereceye kadar hoş görelim de, diplomasiyi resmen ‘yıkıp geçen’ bu benzeri görülmemiş mektubu nasıl tevil edelim?
Diyor ki hanımefendi, ‘Türkiye’yi AB’nin bir eyaleti sanıp sömürge valisi edasıyla yaptığınız açıklamalar bizi çok rencide etti ama asil Türk milletinin hasletlerinden olan
misafire saygı kültürümüz nedeniyle ülkemizde misafir olduğunuz sürece tepki göstermedik.’
Bu da bir görüş...
Pekala AB’yle ilişkilere ‘sömürge-sömürgen’ çerçevesinden de bakılabilir.
Böyle bakan ilk kişi bu hanımefendi değil.
Perinçek ve Ergenekon taifesi de aynen böyle bakıyor.
Fakat, hanımefendinin ‘asil Türk milletinin misafirperverliğine’ sığınarak dile getirdiği görüşler, sürekli utangaç bir
taraftar portresi çizen CHP’nin de resmi görüşü müdür, bunu bilmek istiyoruz.
Kimse kimseyi
silah zoruyla AB’ye sokmaya çalışmıyor.
Barroso da silah zoruyla buralara gönderilmiş değil.
Bugüne kadar yapılmış ve Barroso gibilere konuşma imkanı tanıyan yüzlerce binlerce anlaşmanın altında, bildiğimiz kadarıyla, CHP’lilerin de imzası var.
Bu
defteri (AB defterini) tamamen kapatır, ondan sonra ‘Bu adamın ne işi var buralarda?’ dersiniz.
Hem ‘taraftarmış gibi’ yapmak, hem öyle görünmemek, hem de öyle görünenleri birtakım arkaik kavramlarla (eyalet, sömürge valisi gibi) yargılamak da ne oluyor?
Dördüncüsü de şu:
Canan Arıtman mektup yazmayı çok seviyor.
Daha önce de
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a bir mektup yazmış ve
Meclis tarafından verilen emri yerine getirmemesini istemişti.
Konu,
Lübnan’a asker gönderilmesini öngören
TBMM tezkeresiydi.
Bir sosyal demokrat olan Arıtman, mektubunda, ‘Sayın Paşam, ‘
Asker sadece verilen emri uygular’ demeyin.
Türk askeri vatana, millete karşı gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içeren emirleri uygulamak zorunda değildir. Türk askerinin görevi herkese, her şeye karşı vatanı ve milleti korumaktır’ diyor ve TBMM’ye karşı sorumlu olan
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni emre itaatsizliğe, yani ‘
isyan’a çağırıyordu.
Biraz daha cesaret bulsa, ‘Türk askerinin görevi, Meclis’e karşı da vatanı korumaktır’ diyecek...
AHMET KEKEÇ/STAR