Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye’nin Mısır ile gerilimini sona erdirmesi gerektiği mesajını verdi. Arınç, “Bunun için adım atması gereken belki Mısır olacaktır ilk başta ama bunu temin etmeliyiz” dedi.
Al Jazeera'den Didem Özel Tümer’in sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'nin Körfez ülkeleriyle olan ilişkilerinin çok yakın zamanda kendi deyimiyle 'ıslak tülbent kuruyuncaya kadar' iyileşeceğini söyledi. Körfez ülkeleriyle olan Mısır ve Suriye kaynaklı soğukluğun 'olağan olmadığını' belirten Arınç, Mısır konusunda “Bunun zeminini hazırlamamız lazım. Adım atması gereken belki Mısır olacaktır ilk başta ama, bunu temin etmeliyiz” diye konuştu.
Geçtiğimiz günlerde yaptığınız bir konuşmada, Türkiye’nin Körfez ülkeleriyle ilişkilerindeki soğukluğun “ıslak tülbent kuruyuncaya kadar”, yani hızla değişeceğini söylediniz. Neyi kastediyorsunuz?
Son zamanlarda yaşanan bazı olaylar sebebiyle, Suriye olaylarını katabiliriz, Mısır’da yaşanan son olaylardan bahsedebiliriz, belki Filistin’i, Gazze’yi işin içine koyabiliriz. Bazı ülkelerin yöneticileri ile hükümetimiz arasında veya -şimdi Cumhurbaşkanımız - Sayın Başbakanımızla ilgili bir soğukluğu hissettik. Bu olağan bir şey değil.
Yani ilişkiler düzelecek mi?
Başta söylediğim cümle iddialı bir cümle kabul edilebilir, yani bu coğrafya bizi kardeş kıldı. Dolayısıyla Mısır’da yaşanan bir darbe olayına, yani Sisi’nin gelip Mursi’yi bir şekilde alaşağı etmesini, Türkiye demokrasi açısından farklı bir tepki vermiş olabilir. Ama daha sonra o ülkede geçiş süreci yaşandı. Biz bunun da sağlıksız olduğunu söylüyoruz. Seçimler yapıldı Sisi iş başına geldi. Türkiye hala seçilmiş bir insanın ve hükümetin darbe yoluyla görevden uzaklaştırılmasını prensip olarak kabul etmediğini söylüyor.
Fakat fiili bir durum da var. Bu fiili durumu da bütün dünya adeta normal kabul ediyor. Yani bugün Sisi Amerika’yı da ziyaret edebiliyor, batı ülkelerini de ziyaret edebiliyor. Bu konuda bizim Mısır ile süratle ilişkilerimizi sağlıklı bir zeminde götürmemiz gerekir. Bunun için adım atması gereken belki Mısır olacaktır ilk başta ama, bunu temin etmeliyiz.
Birleşik Arap Emirlikleri ve Haliç ülkeleri bunlar da bizim için çok önemli. Onlarda belki Mısır’da yaşanan olaylara farklı bir açıdan Türkiye ile aynı düzlemde hareket etmiyor görünebilirler. Farklı endişeler olabilir, farklı pencerelerden bakıyor olabilirler. Ama bizim yine Haliç ülkeleriyle geçmişten gelen dostluğumuzu bir şekilde güçlendirmemiz lazım.
Biz bütün bu ülkelerin huzur, güven ve istikrar içerisinde olmasını arzu ediyoruz. Çünkü Türkiye huzur, güven ve istikrar ile çok yol aldı. Biz bir taraftan AB sürecinde müzakere eden bir ülkeyiz. Bu ülkelerde bizim AB’de tam üyeliğimize sıcak bakıyorlar. Halk çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkenin AB’de tam üye olmasını hepsi gönülden arzu ediyor.
Özetle şudur, Türkiye olarak bizim özellikle Mısır'la da, Körfez ülkeleriyle de, Kuveyt ile de, Ortadoğu’daki tüm ülkelerle iyi, dostane, anlayışa dayanan bir beraberliğe, dış politika bakımından ihtiyacımız var.
Madem ki ‘tülbent ıslandı’, bizde tabir odur, en çabuk kuruyacak olan, eski haline gelecek odur, aramızda bir sorun, bir sıkıntı veya bir uzaklaşma durumu varsa, biz Türkiye açısından bunun süratle giderilmesini istiyoruz.
Nasıl olacak bu?
Bu tek taraflı olmaz. Ben de çok iyi biliyorum ki, bu saydığım ülkelerde Türkiye’nin dostluğuna, işbirliğine, Türkiye’nin kendi ülkeleriyle ilgili dostane düşüncelerine çok ihtiyacı var. O yüzden karşılıklı diyaloğu geliştirmek suretiyle - ki bizim ziyaretlerimizin bir amacı budur. Ben Mayıs ayında Katar’ı ziyaret ettim, şimdi Kuveyt’i ziyaret ediyorum, benden sonra Dışişleri Bakanımız gidecek, Dışişleri Bakanımız aynı zamanda Katar’ı ziyaret edecek - Suudi Arabistan, Umman, Bahreyn bütün bu ülkelerle “hadi bakalım şu elimizi daha sıkı tutalım, biz birbirimize muhtacız” dememiz gerekiyor. O ülkelerin yönetimlerine, halklarına da şüphesiz çok büyük ihtiyacımız var.
Katar dışındaki Körfez ülkeleri Sisi'ye açık destek verdi?
Anlayış farklılığının bizi temelde birbirimizden uzaklaştırmaması gerekir. Çünkü demokratik anlamda, Sayın Erdoğan da, hükümetimiz de, Mursi’nin seçilmiş bir cumhurbaşkanı olmasına rağmen, kendi emri ve talimatıyla Genelkurmay Başkanı olarak atadığı Sisi tarafından darbe yoluyla görevinden uzaklaştırılmasını biz demokrasi adına, seçilmiş bir cumhurbaşkanına reva görülen bir muamele olarak kabul edemiyoruz. Buna itiraz ediyoruz.
Siyasi amaçlarla insanların cezaevlerine gönderilmesine, uydurma mahkemelerde yargılanıp, binden fazlasına idam kararı verilmesine de rıza gösteremiyoruz. Bu bizim kalbimizden gelen bir şeydir. Biz bunun çok acısını çektik. Seçilmiş hükümetleri silahlı kuvvetler darbe yoluyla iş başından uzaklaştırdı. Partilerimiz kapatıldı, ben bunların mağduruyum. Benim siyasi hayatımda 4 defa partim kapatıldı. Biz bunun aynısının başka bir ülkede yapılmasını doğrusu hiçbir zaman kabul edemeyiz.
Ancak bu olaylar sebebiyle dahi, Mısır hükümetiyle, Mısır devletiyle aramızda ilişkilerin kötü bir noktaya gitmesini de arzu etmeyiz. Bu yüzden bizim bu itirazlarımızı bir kenara koyarak devletten, devlete, hükümetten hükümete çünkü biz halklarla dayanışma içindeyiz. Ama o halkı temsil eden bir devletin bir hükümetin de Türkiye ile ilişkilerinde iyi bir noktada olmasını bütün bu olup bitenler yanında arzu ederiz. Bunun zemini oluşturmamız lazım.