Balyoz Darbe Planı:
Arınç, "
Balyoz Planı" iddialarına ilişkin
soruşturma kapsamında yapılan operasyonlarda eski komutanların gözaltına alındığı hatırlatılarak, "Hukuk ve demokrasinin
yerli yerine oturacağı ve kimsenin hukukun üstünde olamayacağı bir süreç mi açılıyor, bu anlamda normalleşiyor muyuz yoksa çok fazla bir altüst oluş sürecinin içine mi giriyoruz?" diye sorulması üzerine, "Son olayları ben de
İstanbul'dan takip ediyorum. Bu gözaltıları ben de televizyon başında geçen haberlerden
izleme imkanım var. Ama iddia edilen konular yani 'Balyoz' deniliyor, bir başka deniliyor...Bildiğiniz gibi geçtiğimiz aylarda gazetelerde tefrikalar halinde neredeyse yayınlandı. 5000 sayfa tuttuğu ifade ediliyor... Ve bunu yayınlayan gazetede bir şekilde elindeki tüm delilleri savcılara ulaştırdı. Hatta bir valizin içerisinde ulaştırdı basından gördüğümüz kadarıyla. Dolayısıyla savcıların inceleme konusu yaptığı bir olayla karşı karşıyayız" dedi.
Arınç sözlerine, "Yani bu belgeler, bilgiler incelenecek, orada ismi geçenlerin ifadelerine müracaat edilecek belki konuyla bilgisi olduğu düşünülen kişiler de sorgulanacak. Sonunda bu olayla ilgili olarak, spesifik olarak bir
dava açılacak veya davasızlıkla bitecek. Şu anda gözaltına almalar varsa eğer bu bir hazırlıktır, soruşturma safhasına ait bir hazırlıktır" diye devam etti.
Bülent Arınç, "
Savcılar hem İstanbul hem Ankara'da hem başka bir yerde ismi geçen kim varsa talimat suretiyle soruşturmayı yapan
savcılık, diyelim ki İstanbul'dur Ankara'ya, İzmir'e,
Manisa'ya, Antalya'ya talimat yazar aldığı kararın uygulanmasını ister. Arama kararları hakim kararıyla olur. Gözaltına almalar daha sonra hakime sevk etmeler de yine yargı süreci içerisinde olur. Bu isimler Türk kamuoyunun yabancısı değil. Bir kısmı Silahlı Kuvvetlerde en üst noktalarda bulunmuş kişiler, bir kısmı daha evvel başka olaylarla ilgili olarak ismi geçen kişiler..." şeklinde konuştu.
Erzurum ve Erzincan'daki yargı krizi:
Erzincan, Erzurum ile irtibatlı olarak İstanbul'a gönderilen bir
dosya olduğunu, son aldığı habere göre de İstanbul'un kendisinin bu konuda yetkili saymadığını ve dosyanın iadesine karar verdiğini ifade eden Arınç, "Yani öncede
senaryo kurarak 'şöyle olacak' diyenler yanılabilir. Aslında hukuk sürecinin işleyişine daha çok dikkat etmek lazım. Çünkü oradan gönderilen dosyanın hukuki ve fiili irtibatı olması halinde ve sanıklarının İstanbul'daki davayla bağlantısı olması halinde soruşturmanın veya yargılamanın İstanbul'a gelmesi mümkün" dedi.
Arınç sözlerine, "Ama oraya ait bir olaysa, oradaki kişileri ilgilendiriyorsa, suç yeri itibariyle orasıysa yargı çevresine dikkat etmek gerekiyor. Bu Erzincan olabileceği gibi, Van da olabilir, Manisa da olabilir,
Niğde de olabilir. Dolayısıyla hukuku bu konuda hiçbir
baskı altına almadan kendi görevlerini yapmasına fazlasıyla imkan tanımak lazım. Ben bugün yapılan bu gözaltıları ve arkasından gelecek olan hukuk sürecini
Türkiye'nin iyi takip etmesi gerektiğini düşünüyorum. Tabii medyanın bu konuda çok önemli bir katkısı olabilir. Senaryolar yazarak o senaryolar içerisine kitleleri hapsetmemeleri gerekiyor" diye devam etti.
Medyaya yönelik "Tuh size" sözleri:
Bülent Arınç'a medyaya yönelik kullandığı "Tuh size" sözleri de soruldu ve bu ifadenin tükürmek anlamına geldiği hatırlatıldı. Arınç bunun üzerine, "Basılma tabiri hukukta olmaz. Ama bu basılma değil. Bu hoş değil ama onların yaptıkları da hoş değil. Ben bir kanalın yaptığı densizlikten bahsediyorum. Bugüne kadar hiçbir şekilde duymadığım bir basın kurumu beni kınamak için
bildiri hazırlıyor. Peki Bahçeli'nin sözlerinden sonra niye bu basın kuruluşu birşey yapmadı?" dedi.
"Yine de daha nazik bir ifade kullanılabilirdi" şeklindeki değerlendirme üzerine, Bülent Arınç, "Olabilirdi ama bu bir hissi şeydir. Çok haklısınız. Tuh, yuh yerine bunların yanlışlığını söylemek de olabilirdi. Sayın
Başbakan'la biraz birbirimize benziyoruz. Çok kızdığımızda, çok dolduğumuzda 'Yeter artık bu yaptığınız' demek zorunda kalabiliyoruz. Onu da dememiş olabilirdik. Keşke demeseydik ancak hakikaten basınımızın bir kısmının, ister yazılı ister görsel basın olarak, bu olaylara bakış açısını çok yanlış buluyorum ve bu yanlışlıkta ısrar da ediyorlar. Bu Türkiye'de bir karmaşaya sebep oluyor ve sizin sorduğunuz sorular akla geliyor: 'Normalleşiyor muyuz, yoksa bir toz
duman bulutu içinde miyiz?" diye konuştu.
Referandum:
Arınç
Anayasa değişikliğine yönelik bir
referandumdan nasıl bir sonuç çıkacağına ilişkin tahmininin sorulması üzerine de şunları söyledi:
"Milletin kararının ben ne olacağını bilemem. Ben milletin oyunun Anayasa değişikliğine
evet çıkacağına inanıyorum.
Yargıyı güçlendirmek için hazırlığımız var. Kısa süre sonra bunu parlamentoya getireceğiz. 1 ay, 3 ay, 5 ay beklenecek süre yok."
"Bağımsız yargı" tartışması:
Başbakan Yardımcısı Arınç, "Yargı cephelerinden gelen baskı eleştirilerine" yönelik olarak da, "
Hükümet hangi yetkisiyle
yargıya müdahale edebilir. Hangi savcı ve hakim üzerinde Adalet Bakanı'nın doğrudan şunu yap, bunu yap deme yetkisi var? Bütün bu yetkiler yargının kendisine tanınmıştır" dedi.
Arınç, "
Danıştay hiç kendisiyle ilgisi olmayan konularda bile açıklama yapabiliyor" ifadesini kullandı.
AK Parti'ye yönelik yeni kapatma davası bekliyor mu?:
Arınç'a "Partisine yönelik bir
kapatma davası açılıp açılmayacağına yönelik hissiyatı" da soruldu. Arınç, "Hep AK Parti hakkında soruluyor bu soru. Niçin başka partiler için değil de AK Parti için konuşuluyor. Yani başkaları için de açılabilir. Bu bir
psikolojik harekattır. Yani Sayın Başbuğ'un söylediği asimetrik harekat sözü AK Parti'yi güçsüzleştirmek açısından da geçerli. AK Parti gitsin de Türkiye ne olursa olsun diye birşey düşünülüyor" dedi.
Arınç, "Bütün mekanizmalar işlerken kapatma davası açılması yargısal
darbe olur" diye konuştu.