Baş
bakan Yardımcısı ve
Devlet Bakanı Bülent Arınç,
anayasa değişiklik paketi içinde en çok tartışılan
Anayasa Mahkemesi ve
HSYK'ya ilişkin değişiklikleri kendilerinin değil, bizzat
Anayasa Mahkemesi üyelerinin istediğini söyledi. Arınç, HSYK ile ilgili değişikliklerin de Türkiye'nin
Avrupa Birliği (AB) kriterlerine uyumuyla ilgili olduğunu kaydetti.
Manisa İnsan Hakları ve Demokrasi Platformu'nun başlattığı "Manisa Buluşması" programının üçüncü konuğu Arınç oldu. Manisalıların hınca hınç doldurduğu Kapalı Spor Salonu'nda konuşan Arınç, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Anayasa Mahkemesi'nin
referanduma yönelik kararını hatırlatan Arınç, "Anayasa'ya aykırılık var diye mahkemeye gidenler, o kadar emindiler ki sandığı getirmeyelim
halk evet diyecek diye korktular. Anayasa ve HSYK'nın yapısını değiştirecekler. Bak sizin kökünüzü kurutacaklar bunu iptal edin dediler. Ama Anayasa Mahkemesi bunun anayasaya uygun olduğuna karar verdi" dedi.
Kendisinin meclis başkanı olduğu dönemde Anayasa Mahkemesi'nin o dönemdeki başkanı Mustafa Bumin'in mahkemenin ihtiyaçlarını sunan bir raporla kendisine geldiğini, kendisini hükümete yönlendirdiğini dile getiren Arınç, "Hükümete de gitti. Bugün yaptığımız değişikliklerin bir kısmı Mustafa Bumin'in bize getirdiği dosyanın içinde var. Sonra sayın Tülay Tuğcu,
Haşim Kılıç, anayasa mahkemesi iş göremez halde, üye sayısını artırın, meclisin de üye seçmesini de temin edin diye bizzat talepte bulundular. Anayasa Mahkemesi kendi taleplerine aykırı karar alabilir mi?" diye konuştu.
Arınç, HSYK'nın 7 olan üye sayısını 22'ye çıkarılmasının AB kriterlerinin gereği olduğunu ifade ederek, "AB
Venedik Komitesi diyor ki 5 kişilik hakimle olmaz. Kürsüde 15 bin hakim ve savcı var, onların temsilcileri yok. Tabanı genişleteceksin, çoğulcu bir yaklaşımla HSYK'yı yeniden kuracaksın diyor. AB bunu istiyor. Buna gerçekten ihtiyaç var diye yapıyoruz. Bu bir standarttır. Al gülüm ver gülüm hesabını sona erdikecek,. Ferhat Sarıkayalar'ın meslekten atılmasını önleyecek ve bir
takım TSE standartlarının Yargıtay'da hakim olmasını sağlayacak" diye konuştu.
Elimizdeki anayasanın kullanma tarihinin çoktan geçtiğini, 80
darbesinin ürünü olan anayasanın yarısından fazlası değişmiş olduğunu hatırlatan Arınç, kendisinin bir demokrat olarak 80 anayasasından utandığını vurguladı. 1960'dan 2010'a kadar 'a kadar elli sene geçtiğini, Türkiye'nin bu elli yılda iki darbe anayasası ile yönetildiğine dikkat çeken Arınç, "Yok mudur
TBMM'nin yeni bir anayasa yapma imkanı ve ihtiyacı. Anayasa Mahkemesi'nin öyle kararları var ki, TBMM iradesine, kurucu asli
iktidar yetkisine sahip görünüyor. Darbeler sonucu bir anayasa yapılırsa kurucu meclis veya danışma meclisinde değişiklik olabilir diyorlar. Utanıyorum, yüzüm kızarıyor ama bu Türkiye'nin bir gerçeği. Mademki tamamını yapamıyoruz o halde maddeler üzerinde değişiklikler yaparak daha demokrat ve çağdaş hale getirebiliriz" dedi. Arınç, değişikliğin kabul edilmesi halinde, millet iradesinin önünde hiçbir müdahale olmayacağını, darbeler ve cunta faaliyetlerinin tarihe gömüleceğini, açık gizli müdhalaleler, muhtıralar döneminin kapanacağını söyledi. Arınç, "İşin özü şu: Eğer bir ülkede
demokrasi varsa tankla tüfekle demokrasiye balans ayarı yapılmayacak, balans ayarı sandıkla seçimle olur" şeklinde konuştu.
"BİZİ DÖVECEKSE MİLLET DÖVSÜN"
Türkiye'de, 87 yılda 60 hükümetin geldiğini, en uzun süreli hükümeti AK Parti'nin kurduğunu, diğer hükümetlerin ortalama ömrünün bir yıl olduğunu aktaran Arınç, "Bu sekiz yılı bir de gelin bize sorun. Neler çektiğimizi. Neler düşündüklerini, neler planladıklarını, ne hesaplar kitaplar yaptıklarını. Kafamızı balyozla vurup, kafese tıkmak için neler planladıklarını herhalde tefrikalar halinde gazetelerde, diziler halinde televizyonlarda izliyorsunuz. Allah'a çok
şükür başımız dik alnımız açık. Siz bizi bir defa iktidara getirdiniz. Topla tüfekle bizi yıkamıyorlar. Bundan sonra da yıkamayacaklar. Darbelerin cuntaların dönemi artık bitti. Biz ancak milletin git demesiyle gideriz.
Millet git demesini de bilir. İş yapamazsak, vaatlerimizi tutamazsak millet bizi niye tutsun. Bizi dövecekse millet dövsün, başkasına yanağımızı uzatmayız" dedi.
"GÜMÜŞ YÜZÜKLE REJİM ÇÖKER Mİ, BÖYLE ÇÜRÜK REJİM Mİ OLUR"
Türkiye'de
fişleme olaylarının sıradan bir hale geldiğini, her memur hakkında, kanaat önderi hakkında şu veya bu şekilde fişlemeler yapıldığını hatırlatan Arınç, "Bazen apartmanın kapıcısı aracılığıyla, bazen
jandarma polis, bazen de
muhtar aracılığıyla insanları fişlediler. Bu adam ne yer ne içer, namaz kılar mı, eşinin başı örtülü mü, çocuğu hangi okula gidiyor, hangi televizyonu seyrediyor, hangi gazeteyi okuyor diye. Ben meclis başkanı olduğumda bir soytarı yazdı, bunun
gümüş yüzüğü var diye. Aman ha, dikkat Cumhuriyeti yıkmak için yeterli bir sebep gümüş yüzük. Rejim tehlikede,
laiklik elden gitti. Adam gümüş yüzük takıyor. Ben de birileri korksun diye inadına takıyorum. Rejim, gümüş yüzükten dolayı yıkılacaksa çekiver gitsin. Böyle
çürük rejim mi olur? Yüzüğüne, bileziğine bakarak insanlar fişlenirse vay halimize ama bu ülkede fişlendi. Ama bu referandumla bunların hepsi tarihe karışacak" diye konuştu.
Her partinin tabanında evet diyen milyonlarca insan olduğunu anlatan Bakan Arınç, kararı millete bırakmak varken bazılarının milleti korkuttuklarını, yalan söylediklerini ve
iftira attıklarını kaydetti. "Bazı yalanlarını güzel bir gazetemiz başlığa taşıdı ve yalan rüzgarı dedi" diyen Arınç, "Evet çıkarsa, doğuda
Kürdistan kurulacakmış. Böyle bir şey olabilir mi? Bu toprakları böldürmek kimsenin cesaret edebileceği bir şey değil. Bu iftira geçmişten bu yana yapılır. Ama son kullanma tarihi geçmiş yalanlardan birisi. Mayınlı araziler İsrail'e verilecekmiş. Niye İsraillilere verecekmişiz.
Emeklilik primi 7 bin günden 9 bin güne çıkarılacakmış. Aklı sıra vatanperverlik yapılıyor. Vatanseverlik ülkeyi sevmekle olur. TL'nin değerini yükseltmekle olur" şeklinde konuştu.
Konuşmasının ardından Manisa İnsan Hakları ve Demokrasi Platformu Başkanı Abdullah
Polat Bakan Arınç'a bir plaket sundu. Konuşma öncesi yapılan skeç ise Bakan Arınç ve seyircilerden alkış aldı.