Ankara'nın First Lady'si

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in eşi Nevin Gökçek, emekli matematik öğretmeni. Pek öne çıkmasa da tam 12 yıldır Ankara’nın ‘First Lady’si.

Ankara'nın First Lady'si

Yaşadığı polemikler karşısında bazen “Bulaşma bunlara” demeden edemiyor; ama desteği 30 yıllık hayat arkadaşının hep arkasında. Eşinin kavgalı olduğu ilçe belediye başkanları Turgut Altınok ve Muzaffer Eryılmaz’ın eşleriyle görüşüyor. “Eşlerimizin polemiği bize engel değil.” diyor. Eşi Refah Partisi’ne geçtiğinde günlerce yanında başörtüsü taşımış Nevin Hanım, “başörtülü cumhurbaşkanı eşi” tartışmalarına girmiyor. Ancak, tavrını net koyuyor: “Kimsenin başörtüsüne karışmasınlar, insanlar böyle mutlular.” Bu arada, “başbakan eşi olmayı hayal etmediğini” de ekliyor. Bolu Akçakoca doğumlu olan Nevin (Gürel) Gökçek, 4 çocuklu bir esnaf ailesinin ferdi olarak dünyaya gelir. Liseyi bitirdikten sonra üniversiteyi kazanır ama olaylar sebebiyle gidemez. Bir süre amcasının yanında, Gaziantep’te kalır. Subay lojmanlarının bahçesinde otururken Melih Gökçek’in halası, bir yeğeninin olduğunu söyler. Nevin Hanım, henüz evlenmeyi düşünmediğini belirtse de, Gaziantep’e çağrılan Melih Gökçek’le tanışır. O güne kadar evlenmeyi düşünmeyen genç kız, ‘evet’ der. Gökçek’in ‘kararlı’ kişiliğinden etkilenmiştir. Melih Bey’in renkli hayatı onu Ankara’ya sürükler. Gazetecilik, danışmanlık ve siyaset. Keçiören Belediye Başkanlığı, milletvekilliği, üç dönemdir de Başkent Ankara’nın Büyükşehir Belediye Başkanlığı... Yanı başında, hep destekçisi olur 30 yıllık hayat arkadaşının. Artık, ‘siyasi mücadele ve polemiklerin” odağındadır; dert etmez. “Melih mutluysa o da mutludur.” Kapıya dayanan polislerin eşini götürmesinin üzüntüsüyle bir gecede bütün dişleri dökülse de. Binlerce öğrenciyi okuturken oğulları Ahmet ve Osman’ı büyütür ayrıca, küçük Melih’in babaannesidir. Şimdilerde yardım faaliyetleriyle gündeme gelen Nevin Gökçek, eşinin polemiklerinden başörtüsüne, ‘first lady’likten çocuklarına kadar birçok konuyu ilk kez Aksiyon’a konuştu. -Evlenmeyi düşünmeyen biriydiniz. Melih Bey sizi nasıl ikna etti? Melih, o zamanlar parlamento muhabiriydi. İleride politikaya atılacağını, benim de bir politikacı eşi olacağımı söyledi. Bu sorumluluğu kaldırıp kaldıramayacağımı sorduğunda, bu kadar ağır bir yükün altına gireceğimin farkında olmadan ‘evet’ dedim. Melih Gökçek’in kararlı olması beni çok etkiledi. Üniversiteyi okumamı istediği için o sene sınava girdim. Gazi Üniversitesi Matematik Öğretmenliği bölümünü kazandım. İkinci sınıfta nişanlandık, üçüncü sınıfta da evlendik. Melih mutluysa ben de mutluyum -O zamana kadar hayalleriniz neydi? Başarılı bir öğrenciydim, okumak istiyordum. Ailem de bunu destekliyordu. Babam bana düşkündü; ben de babama. Hava soğuk olduğunda babam yatağımı ısıtır beni öyle yatırırdı. O yüzden evlenmek istediğim kişinin babam gibi olmasını hayal ettim. Melih’te de babama benzeyen çok yön vardı. -Neydi mesela? Melih Bey hayatta haram yemez, toplu iğne ucu kadar yalan söylemez. Yalandan, dedikodudan nefret eder. Biri telefonla arayıp evde olmadığını söylesem bile “Niye yok diyorsun, müsait değil de” diye uyarır. Bu konuda o kadar hassastır. Ailem de dedikoduyu sevmezdi. Öyle yetiştirildim. Bu özelliklerin Melih’te olması beni etkiledi. -Bu hayattan sıkıldığınız, “Keşke normal bir memur ailesi olsaydık” dediğiniz oluyor mu? Gecekondulara gidip halkın dertlerini dinlediğimde bazen şöyle diyorum: “Allah’a şükür eviniz var, hiç olmazsa kocanız, çocuklarınız sağlıklı. Her akşam bir aradasınız; biz de o da yok.” Şaşırıyorlar. Bizi çok lüks yaşıyor zannediyorlar. Yaşantımı anlatıyorum. O zaman, “İstemeyiz o hayatı. Bizimki daha iyi.” diyorlar. Çünkü bu çekilecek bir şey değil. Çok özveri istiyor. Ben en çok şundan yanayım: Eşim sağlıklı olsun, mutlu olsun, sabahlara kadar çalışsın. Melih Bey’e karşı bir zaafım var. O üzüldüğü zaman çok kızıyorum, “Böyle bir yaşantı olmaz” diye. Ama, o mutlu olursa ben de mutluyum. -Eşiniz iyi bir aile babası mı, iyi bir politikacı mı? Bana göre, Melih Bey çok iyi bir politikacı. Çok da iyi bir baba; ama çocuklara biraz daha fazla zaman ayırsa daha iyi olacağını düşünüyorum. -Melih Gökçek maç seyretmek istiyor, siz dizi film. Bu anlamda çakıştığınız noktalar oluyor mu? Keşke Melih evde olsa da, öyle bir çakışmamız olsa (gülüyor). Melih’le iyi anlaşıyoruz, çakıştığımız nokta hiç yok. Melih sabahları saat 8-11 arasında evden çıkar. Gece sabaha karşı 5’te yatar. Herkesi mutlu etmesi lazım. Hem siyasileri hem vatandaşı. Her şeyin Ankara’da olması daha büyük yük veriyor insana. O da bunun için çalışıyor. Polemiklere bulaşma ne yaparlarsa yapsınlar -Gökçek genellikle polemikleriyle anılıyor. Bunlara karşı sizin tepkiniz ne oluyor? Hatalarını söylüyor musunuz? Melih Bey çok büyük hatalar yapmaz, ama hatalarını söylerim. Onlar da çok küçük hatalardır. Mesela yanından biri geçmiştir, görmemiştir. “Neden selam vermedin?” diye uyarırım o kadar. Polemikleriyle ilgili olarak bazen “Bulaşma onlara, ne yaparlarsa yapsınlar” dediğim zamanlar oluyor. Ancak, gerçekten haklıysa mücadele etmesini isterim. Bizim çocukların dayak olayı olmuştu, onda göstermiş olduğu sabır müthiş bir şeydi. Haklı olduğumuz halde bu konuda hiçbir demeç vermedi. Melih Bey çok akıllı bir insandır, nerede ne yapacağını bilir. Haksız yere saldıranları asla affetmez. Emin Çölaşan’ın (Hürriyet yazarı) başına bir şey gelse biz sevinecek bir aile değiliz yani. Semra Sezer ve Emine Erdoğan’la sık sık görüşüyorum -Melih Gökçek’in en sevdiğiniz yönü hangisi? En sevdiğim yönü mütevazı ve alçakgönüllü olması. Melih o kadar mütevazıdır ki, tencerede pişir kapağıyla ikram et, teşekkür eder. Peynir ekmek versen bile sesini çıkartmaz. Ama işinde hiç mütevazı değildir. İş ve özel hayatı çok farklıdır. Özel hayatında çok mütevazıdır ama işiyle ilgili hiç affetmez. Alır sizi yerden yere çarpar. İşinde çok sert bir mizaca sahiptir. Dalavere çevireni, hile yapanı, yalan söyleyeni yerden yere vurur. -Eşiniz için en çok üzüldüğünüz an neydi? Melih Bey, büyükşehir belediye başkanıydı. Bir sabah kahvaltı yaparken, ansızın polisler evi basıp Melih’i götürmüştü. Hiçbir şeyden haberimiz yokken 50-60 basın mensubu kapımıza dayanmıştı. Sebebi ise ihalelerin irticacı vakıflara verilmesi iddiasıydı. Böyle bir şey de söz konusu değildi. Kapıya gelip polislerin Melih’i götürmesi beni çok üzdü. Olayı televizyondan öğrenen babam felç geçirdi. Bu, içime sindiremediğim, kabul etmediğim bir şeydi. O gün ağzımdaki bütün dişlerim döküldü. İlk defa o gün beddua ettim ve beddualarım tuttu. “Allah’ım! Onları da öyle bir imtihana tut ki, içinden çıkamasınlar.” dedim. -Örnek aldığınız bir politikacı eşi var mı? Nazmiye Demirel, Rahşan Ecevit... Onlar eşlerine destek oldular. Ben de elimden geldiği kadar destek olmaya çalışıyorum. Hepsine saygı duyuyorum, ama örnek aldığım kimse yok. -Siyasilerin eşlerinden kimlerle görüşüyorsunuz? Kayınpederim sağken, Süleyman Demirel ve Nazmiye Demirel’le sık sık görüşürdük. Şu anda çok sayıda bakan ve milletvekilli eşiyle görüşüyorum. Fakat protokol ve resepsiyon görüşmeleri haricinde en sık Emine Erdoğan ve Semra Sezer’le görüşüyorum. Yapılacak bir şey varsa, onlarla ilgili konuşuyoruz. -Eşinizin Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok ve Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz’la polemikleri sürüyor. Onların arasındaki husumet bayanlara yansıyor mu? Ben Turgut Altınok’un eşiyle de Muzaffer Bey’in eşiyle de görüşüyorum. Eşlerimizin sorunu bizi hiç ilgilendirmez. -Hiç başbakan eşi olmayı hayal ettiniz mi? Böyle bir şey düşünmedim. Bu halimden çok memnunum. Belediye başkanlığı çok güzel. Halkla daha çok bütünsünüz. Başbakanlık daha çok sorumluluk istiyor. Kız çocuğumun olmasını çok isterdim -Oğlunuz Osman, Keçiören belediye başkanlığına hazırlanıyor. Aileye bir politikacı yemez mi? Evet, o politikayı seviyor. Ahmet bana, o babasına çekmiş. Gönlünden geçeni yapsın. Tabii ki, desteklerim. -Çocuklarınız sizi hiç üzüyor mu? Onlara ‘bir ekmek alın da gelin demiş’ bir anne değilim. Aslında bu çok kötü bir huy. Eğer bir daha çocuğum olsaydı, her şeyi kendisinin yapmasını isterdim. Erkek çocuklarını her zaman el bebek gül bebek büyütmemek lazım. Ama çok şükür beni üzmüyorlar. -Peki, bir de kız ister miydiniz? Çok isterdim. Kız çocuğu hasretim var. Her annenin bir kızı olmalı bence. Erkeklerde bağlılık oluyor ama el kızı araya girince bağlılıklar çözülüyor. Kızlarda bu bağlılık kopmuyor. Melih de çok isterdi ama olmadı. -Siz siyaseti düşünüyor musunuz? Ben siyasete girmeyi düşünmüyorum. En güzel siyaset halkın sizi sevmesi. -Hayatta en mutlu olduğunuz an neydi? Hayatta o kadar çok mutlu olduğum an var ki. Yiyeceği bulunmayan aileye bir lokma ekmek götürmek, çöpten ekmek çıkarıp yiyen insanlara yardım etmek. Onların yüzündeki ışıltıyı gördüğünüz an sizden daha mutlu kim olabilir? Yardımları alet olarak kullananları sevmiyorum. Bizim de, kameralarla gittiğimiz yerler olmuyor değil. Amacımız, yardım kuruluşlarına kıvılcım olmak. En doğrusu habersiz yapmak. -Hayatta neye öncelik veriyorsunuz? Kendimden önce eşim derim. Bu benim zaafım. Eşim, çocuklarım, ailem, çevrem... Sonra ben gelirim. Yaşantımı on parçaya bölersem onda birini kendime ayırmam. Mesela bu yıl umreye gidecektim rahatsızlandım, havaalanından geri döndüm. Doktorum, “Beyniniz hep pozitif düşünmüş, ama vücudunuz negatife geçmiş.” dedi. Ankara’da bütün gecekonduları gezip ağlamıştım. Çok ağlamaktan vücudumda bir şeyler çıktı. Yasakladılar bana halkla muhatap olmayı. Bu sefer, yardım eli uzatamadığım için hastalandım. Yaşam tarzım bu; birilerine yardım ettiğim zaman mutlu oluyorum. -Manevi direnç noktalarınız güçlü o zaman... Maneviyata çok düşkün bir insanım. Çok sıkıldığım zaman manevi yerlere gidip dua ediyorum, kendimi çok rahat hissediyorum. Her şeyi herkese anlatabilirsiniz ama konuştuğunuz bir yer var. O’na anlatınca huzur buluyorsunuz. Önce başkaları için dua ederim, sonra ailem, sonra da kendim için. Yoksa dua riyaya giriyor, bereketi azalıyor. Günlerce yanımda başörtü taşıdım -Sizce başörtülü biri first lady olabilir mi? Bu soruya cevap vermek istemiyorum. -Peki başörtüsü meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Ben başörtüsü örtmüyorum, bu nedenle günaha giriyorum. Allah’ın emrettiği şeyi terk etmiş durumdayım. Daha doğrusu yapamıyorum. Ama toplumun kabul ettiği tarzda giyinmeye çalışıyorum. Başörtülü insanlara çok büyük saygım var. Onlar Allah’ın emrini yerine getiriyor. ‘Bu da benim eksikliğim’ diye düşünüyorum. İnsanları örtülü veya örtüsüz diye ayırt etmenin hiçbir manası yok. Örtülü olanlar içinde de mükemmel insanlar var, örtülü olmayanlar içinde de. İnsanlar böyle mutlu, karışmasınlar bence. -Başörtülü olmamanız eşinizin siyaset yaptığı partiler tarafından yadırgandı mı? Melih Bey belediye başkanı seçildiğinde bana çok söylediler, “Artık başınızı kapatırsınız” diye. Bunun nedenini hiçbir zaman anlamadım. Milletvekiliyken sormadılar, belediye başkanı iken sordular. Çok saçmaydı bence. Eşim Refah Partisi’nde iken yanımda günlerce başörtü taşıdım. Acaba arkadaşlarımdan biri bana bir şey söyler mi, yadırganır mıyım diye. Ama asla böyle bir durum olmadı. Ben nasıl onlara saygı gösteriyorsam, onlar da bana saygı gösterdiler. 5 SORUDA NEVİN GÖKÇEK Ankara’da olmasaydı nerede yaşardı: Ayvalık En son izlediği film: Gerçek Dedikodu En sevdiği müzik türü: Türk Sanat Müziği En beğendiği sanatçı: Muazzez Abacı Tuttuğu takım: Eşi gibi, Fenerbahçe.Şimdi Ankaraspor eklendi. NEVİN GÖKÇEK'E GÖRE MELİH GÖKÇEK En sevdiği yemek: İçli köfte En sevdiği yönü: Mütevazı olması Hayatta en nefret ettiği şey: Dedikodu, yalan ve iftira MELİH BEY ÇOK GÜZEL YEMEK YAPAR -Mutfakla aranız nasıl? Yemekleri kim yapıyor? Mutfakla aram çok iyi. Bütün yemekleri kendim yapıyorum. Bugün için yalancı paça çorbası, ev makarnası ve tavuk yaptım. Evlendiğimde yumurta bile kıramıyordum. İlk zamanlar öğrendiğim yemekler vardı, her gelen misafire onu yapıyordum. Daha sonra komşularımızdan, kitaplardan ve kendi kendime öğrendim. Kayınvalidem Yugoslavya göçmeniydi, o da çok güzel yemek yapardı. -Melih Bey yemek yapar mı? Melih Bey Antepli olduğu için çok güzel yemek yapar. Önceleri çiğ köfteyi çok yapardı, ama artık vakit bulamıyor. -Ailece, haftada kaç kez beraber yemek yiyorsunuz? Çocuklarla pek bir araya gelip yemek yiyemiyoruz. Eşimle de sadece kahvaltılarda beraberiz. Eğer benim ve onun bir programı yoksa tabii. Ben sadece onun giysilerini hazırlarım. Nereye gideceğini sorar, her şeyini hazır eder, öyle çıkarım evden. -Projeleriniz neler? Hayatta en çok yapmak istediğim şey özürlülerin ve yaşlıların barınabileceği yerler yapmak. Ayrıca sosyal güvencesi olmayan kadınlar için kadın sağlık merkezi açmayı düşünüyorum. Şu anda da Onkoloji Hastanesi’nin bahçesine cami, gasilhane ve taziyehane yaptırıyorum. AKSİYON
<< Önceki Haber Ankara'nın First Lady'si Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER