Ankara'dan diplomasi atağı

Türkiye, Çin Halk Cumhuriyeti'nin Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki şiddet olayları karşısında sesini yükseltmeye başladı. Saldırıları 'vahşet' olarak tanımlayan Başbakan Tayyip Erdoğan, 'olayların bir an önce son bulmasını' istedi.

Ankara'dan diplomasi atağı

Ankara, Sincan için diplomasi atağı başlatıyor Başbakan, vicdanları sızlatan gelişmeleri 'kaygı, endişe ve üzüntü' ile takip ettiklerini söylerken, Ankara da sorunu uluslararası platformlara taşıyor. Konu Birleşmiş Milletler, Avrupa Güvenlik-İşbirliği Teşkilatı ve İslam Konferansı Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşların gündemine getirilecek. ABD, Almanya ve İngiltere başta olmak üzere Batılı ülkeler- le de temas kurulacak. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da "Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi Dışişleri Bakanları Toplantısı" için Türkiye'de bulunan konuk bakanlara verdiği yemekte yaptığı konuşmada sert ifadeler kullandı. Uygur Türklerine yönelik saldırıları 'vahşet' olarak tanımlayan Başbakan, olayları 'kaygı, endişe ve üzüntü' ile takip ettiğini söyledi. Görüntülerin 'vicdanları sızlattığını' anlatan Erdoğan, "Beklentimiz, vahşet boyutlarına ulaşan bu olayların acele olarak, ivedi olarak son bulması, sağduyunun hakim olması, sorumluların hesap vermesi ve gereken tedbirlerin, evrensel insan hakları çerçevesinde bir an önce alınmasıdır. Türkiye'de yaşayan Uygur kardeşlerimizin ve bu acıyı yüreğinin derinliklerinde hisseden halkımızın da haklı olarak bu olaylara tepki verdiğini, endişe içinde olduğunu görüyoruz" dedi. Erdoğan, Türkiye'nin 2009-2010 dönemi Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi daimi olmayan üyeliğine de işaret ederek, "Burada da insanlık adına üzerimize düşen aynı tür görevlerdir. Bunun gereğini bizler de bu platformda da gündeme getirmek durumundayız ve getireceğiz." ifadesini kullandı. TBMM Başkanı Köksal Toptan da Sincan'daki olayları 'dehşet verici' olarak niteleyerek, ''Öyle diliyorum ki bu olay bu kadarla kalır ve olayın müsebbibi durumunda olanlar, konumu ne olursa olsun bunun hesabını vermek zorunda kalırlar.'' dedi. Toptan, Urumçi'de ne olup bittiğinin aydınlatılması ve insan hakları ihlallerine bir an evvel son verilmesi gerektiğini dile getirdi. DAVUTOĞLU'NDAN TELEFON DİPLOMASİSİ Dışişleri Bakanlığı da, konuyla ilgili olarak dün bir kez daha açıklama yaptı. Bakanlık açıklamasında, "Türkiye'nin konunun takipçisi olması doğal görülmeli." ifadesi dikkat çekti. Çinli yetkililere, "düzeni sağlamak için gösterdikleri çabalar sırasında sivil halkın can güvenliğini en ön planda tutarak ve uluslararası insan hakları norm ve prensiplerini ihlal etmeyecek bir dikkatle hareket edecekleri ümit edilmektedir." çağrısı yapıldı. Ankara, olayların çıktığı ilk andan itibaren bölgeden sağlıklı bilgi almaya çalışıyor. Hem Çin ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün haziran ayında yaptığı ziyarette ortaya çıkan kazanımları kaybetmemek için hem de bölgedeki Uygur Türkleri'nin zarar görmemesi için dikkatli bir dil kullanıyor. Gül, Uygur Türklerinin iki ülke arasında 'köprü' olduğunu vurgulamıştı. Zaman'a bilgi veren bir yetkili, konunun uluslararası platformlarda gündeme getirileceğini aktardı. Aynı yetkili, "Konu, AGİT'e taşındı. Dışişleri Bakanı'mız, AB dönem başkanı İsveç, Fransa, İngiltere ve İran ile bu konuyu ele alan görüşmelerde bulundu. BM'nin insan haklarıyla ilgili platformlarında da yaşananlar gündeme getirilecek." bilgisini verdi. Alınan bilgiye göre Davutoğlu, muhataplarına, uluslararası toplumun konuya daha fazla ilgi göstermesi gerektiğini aktardı. Gelişmeler, İstanbul'daki Körfez İşbirliği Konseyi üyesi dışişleri bakanlarının katıldığı toplantıya da taşındı. Bakan Davutoğlu: Türkiye yaşananlara sessiz kalamaz Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da, yaşananlara Türkiye'nin sessiz kalamayacağını söyledi. İstanbul'da konuya ilişkin soruları cevaplandıran Bakan Davutoğlu, Türkiye ile Uygur Türkleri arasındaki 'kültürel bağlar'a işaret etti ve, "Orada yaşananlar bir insanlık ayıbıdır. Bu olayların bitmesi en büyük temennimiz. İnsanlık dışı bu olay bir an önce durmalıdır ve sorumlular da bir an önce tespit edilmelidir. Bu noktada yapılacak çalışmaları yakından takip ediyoruz. Uygurlar, kaderleriyle yakından ilgilendiğimiz topluluklardandır." diye konuştu. Konunun insanî açıdan uluslararası toplumu da ilgilendirdiğini anlatan Bakan, Çin yönetiminin de olayları şeffaf bir şekilde yatıştırması gerektiğinin altını çizdi. İhsanoğlu: Uygurlar, korku ikliminde yaşamaya zorlanıyor Uygur Türklerinin maruz kaldığı saldırı, İslam Konferansı Teşkilatı'nın (İKT) da gündeminde. İKT Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, giderek kötüleşen durum hakkında derin endişe taşıdığını söyledi. Uygurların bir korku ikliminde yaşamaya zorlanmalarından duyduğu derin üzüntüyü dile getiren İhsanoğlu, Pekin yönetimine, sivil nüfusun normal yaşamlarına geri döndürülmeleri için barış ve huzur ortamını yeniden tesis etmeleri çağrısında bulundu. İhsanoğlu, Uygur halkının, bölgenin yerlisi olan, dinî kimliklerini ortaya koyma ve tartışılmaz ekonomik ve sosyal haklarına sahip çıkma çabası içindeki bir toplum olduğundan işaretle buradan kaynaklanan sorunların yalnızca diyalog yoluyla çözülebileceğini anlattı. Türkiye'den tepkiler çığ gibi büyüyor Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki şiddet olaylarına Türkiye'den tepkiler çığ gibi büyüyor. İstanbul, Ankara, Adana, Bursa, Afyonkarahisar, Kayseri, Mersin gibi birçok ilde düzenlenen protesto gösterilerinde, Urumçi'deki şiddet olayları sivil toplum örgütlerince kınandı ve Çin mallarına karşı boykot çağrısı yapıldı. İstanbul Ülkü Ocakları üyesi bir grup, Sincan Uygur Özerk bölgesindeki olayları, Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu önüne siyah çelenk bırakarak protesto ederken, Ankara Ülkü Ocakları ve Memur-Sen Ankara İl Başkanlığı üyeleri de, Çin'in Ankara Büyükelçiliği önüne siyah çelenk bıraktı. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı'ndan (TİHV) yapılan açıklamada ise Çin'in Sincan Uygur bölgesinde yaşanan olaylar nedeniyle "Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'ni acilen toplantıya çağırması'' istendi. Türk Sağlık-Sen Başkanı Önder Kahveci ve Türkiye Kamu-Sen üyesi bir grup, Çin mallarının boykot edilmesi çağrısı yaptı. Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Dinç de, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşanan olayların hesabını, Çin mallarına yönelik kapsamlı bir boykotla sormaya hazırlandıklarını söyledi. NURULLAH KAYA İSTANBUL Urumçi'de sular durulmuyor 1Şiddet olaylarının patlak verdiği Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki gerginlik sürüyor. Müslüman Uygur Türkleri ile Han Çinlileri arasında etnik çatışmanın yaşandığı bölgenin başkenti Urumçi'de dün de protesto gösterileri düzenlendi. AFP'nin bildirdiğine göre, Çinlilerin yaşadığı mahalleleri ayırmak için polisin kordon altına aldığı yerin yakınlarında toplanan Uygurlar, Hanları protesto etti. Göstericilerden biri, önceki gece 300 kadar Han'ın güvenlik kordonunu geçerek evlere saldırdığını ve bir lokantaya zarar verdiğini, 50 yaşındaki bir kişiyi dövdüğünü ve bu yüzden protesto gösterisi düzenlediklerini söyledi. Yeni çatışmalar patlak vermesini önlemek amacıyla, Urumçi sokaklarında binlerce Çinli milis ve polisin konuşlandırıldığı bildirildi. Haberleşme imkanlarının kısıtlandığı bölgeden gelen bilgilere göre, Urumçi'ye 20 bin takviye asker gönderildi. Urumçi'deki BBC muhabiri güvenlik tedbirlerinin son derece sıkı olduğunu ve adeta sıkıyönetim uygulamasını hatırlattığını kaydetti. Bölgede devam eden gerginlik üzerine Çin Cumhurbaşkanı Hu Jintao, dün başlayan G8 Zirvesi için İtalya'ya yaptığı geziyi kısa keserek ülkesine döndü. Çin Komünist Partisi Urumçi Komitesi Sekreteri Li Cı, hükümetin, olaylarda ölümlerin arkasındaki kişilerin idama mahkûm edilmesine çalışacağını açıkladı. GÖZALTILAR SONRASI İDAMLAR GELİYOR Li, dün düzenlediği basın toplantısında cinayetten suçlanan çok sayıda kişinin gözaltına alındığını ve bunların çoğunun öğrenci olduğunu söyledi. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Çin Gang, Urumçi'de patlak veren şiddet olaylarına karşı alınan önlemlerin yasal ve haklı olduğunu dile getirirken, Çin'in Ankara Büyükelçiliği'nden yapılan yazılı açıklamada da Sincan'daki durumun normale dönmeye başladığı duyuruldu. Ölenler arasında Uygur Türklerinin yanı sıra Çinlilerin ve polis memurlarının bulunduğu ifade edilerek, "Biz Çin'de soykırım yapmıyoruz." denildi. Açıklamada 5 Temmuz'da başlayan olaylarda 156 kişinin öldüğü, 1080 kişinin yaralandığı bildirildi. Ancak Çin yönetiminin olayları kışkırtmakla suçladığı Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabia Kader, ölü sayısının 1000'i aştığını ileri sürdü. NTV'ye konuşan Kader, "Çünkü yaralılar var. Bu rakam Çin hükümetine göre 800 ve bunlar ölüme terk edilmiş durumda. Ben, 2000-3000 ölü sayısını abartılı bulmuyorum." ifadelerini kullandı. Kader, tutuklanan Uygur Türk'ü sayısının ise 5 bini geçtiğini kaydetti. Bağımsız Doğu Türkistanlılar Birliği Genel Başkanı Abdulmecit Avşar da bölgeden gelen son haberlerin çok kötü olduğunu belirtti. Avşar, uydu telefonları ile kendilerine ulaşan görgü tanıklarının, önceki gece sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen Çinlilerin, Uygur Türklerinin evlerini basarak katliam gerçekleştirdiğini aktardıklarını kaydetti. Avşar ayrıca Çinli yetkililerin, televizyonlarda sürekli Uygurların barışçıl gösterilerini, Çinlilere yönelik saldırı şeklinde vermeye çalıştığını ve Çin halkını kışkırttığını savundu. OSMAN EROL PEKİN CİHAN Uygurlar, Batı'nın 'cılız' tavrına tepkili 1İran'da cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında sokaklara dökülen muhaliflerin bastırılmasını sert bir şekilde kınayan Batı'nın Sincan'daki şiddet olayları karşısındaki tavrı tepki çekiyor. Dünyadaki insan hakları ihlalleri ile yakından ilgilenmesi ile bilinen Avrupa Birliği, resmi rakamlara göre 150'den fazla kişinin hayatını kaybettiği, binden fazla kişinin yaralandığı olayları "esefle" karşılamakla yetindi. ABD de konuya ilişkin Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki etnik çatışmalardan 'derin endişe' duyduğunu kaydetti. Rusya ise Urumçi'deki şiddet olaylarının Çin'in "iç işleriyle" ilgili konu olduğunu açıkladı. İngiliz Independent gazetesine Batı'nın bu cılız tavrını eleştiren bir yazı yazan Washington'da Uygur Türklerinin hakları için çalışan avukat Nuri Türkel, "Batılı liderler niçin Uygurları yüzüstü bıraktı?" diye sordu. Türkel, "Batılı liderler, İran'da ulusal çıkarları tehlikede olduğunda, baskıcı bir rejimin eylemlerini kınama şansını kaçırmadılar. Fakat Çin'de, ulusal çıkar hesapları insan haklarının değerine ağır bastı. Devlet adamlarının düşüncelerini açıkça söylemelerini bekledik, bizi yüzüstü bıraktılar." ifadelerini kullandı.
<< Önceki Haber Ankara'dan diplomasi atağı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER