Sivil anayasa taslağını hazırlayan
Bilim Kurulu'nun başkanlığını Prof.
Ergun Özbudun (en solda) yürütüyor. Kuruldaki diğer isimlerse (saat yönünde) Prof.
Yavuz Atar, Prof. Zühtü
Arslan, Doç.
Serap Yazıcı, Prof.
Levent Köker ve Prof.
Fazıl Hüsnü
Erdem.
Cumhurbaşkanının veto yetkisi de tırpanlandı
Yeni anayasa çalışmalarına esas oluşturacak
taslakta,
cumhurbaşkanının yetkileri tırpanlanırken, başbakanın yetkileri artırılıyor. Hükümetin
kanun hükmünde
kararname (KHK) çıkarma yetkisi genişleten taslak önerisinde başbakana kanunla düzenlenecek konularda da KHK çıkarma yetkisi getiriliyor.
Hukukçular komisyonu tarafından hazırlanıp AKP'ye sunulan yeni anayasa taslak önerisinde egemenlik hakkının yalnızca yasama, yürütme ve yargı organlarınca kullanılabileceği belirtilerek, bunların dışındaki organların güç kullanmalarına kapı kapatıldı. Yasama yürütme ve yargı organlarının oluşumu, çalışma görev ve yetkileri de yeniden düzenlendi.
Savaş yetkisi başbakanda
Taslakta başbakanı, cumhubaşkanı karşısında güçlendiren halen ona ait olan kimi yetkileri paylaşma noktasına getiren diğer
düzenleme savaş hali ilanı ve silahlı kuvvetlerin kullanılmasına ilan vermekle ilgili. Mevcut
Anayasa,
TBMM tatildeyken
ülkenin ani saldırıya uğraması halinde silahlı kuvvetlerin kullanılmasının kaçınılmaz olması halinde Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin (TSK) kullanılmasına cumhurbaşkanının karar vereceğini düzenliyor. Taslakta ise bu konuda başbakana rol biçiliyor ve cumhurbaşkanının TSK'yı kullanılmasına karar verme yetkisi 'başbakanın teklifi üzerine' şartına bağlanıyor. Düzenlemeye neden ihtiyaç duyulduğu şöyle anlatıldı:
"Anayasa'nın aynı başlıklı 92. maddesi bazı düzeltmelerle korunmuş, ancak TBMM'nin toplantı halinde olmadığı bir dönemde ülkenin ani bir silahlı saldırıya uğraması ve bu sebeple silahlı kuvvet kullanılmasına karar verilmesinin kaçınılmaz olması halinde, cumhurbaşkanının Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin kullanılmasına karar verebilmesi ülke savunması bakımından da siyasî sorumluluğu bulunan başbakanın teklifi şartına bağlanmıştır. Bu düzenleme, parlamenter rejimin ilkelerine uygun olarak cumhurbaşkanının hukukî durumunun yeniden belirlenmesinin gereğidir."
Başbakanı düşürmek çok zor
Taslağın içerdiği en önemli yeniliklerden biri de
gensoru yoluyla hükümeti düşürmekle ilgili. Bakanların tek tek
hedef alınması ve güvensizlik oyuyla düşürülmesine ilişkin düzenlemeyi koruyan taslak, hükümetin topluca düşürülmesini ise zorlaştırıyor. Buna göre yeni başbakan bulamamış muhalefet hareketi hükümeti düşüremeyecek. Taslaktaki ifadeye göre bakanlar yine 276 oy bulunarak düşürülebilecek. Ancak hükümeti düşürebilmek için önce
Meclis içinden 276 oy bularak bir başbakan seçmek gerekecek. Başbakan seçilmeden hükümeti düşürmek mümkün olmayacak.
Cumhurbaşkanına tırpan
Taslağın anayasa değişikliğine ilişkin hükmüyle TBMM'ye de anayasa değişikliğini halkoyuna sunma yetkisi veriliyor. Buna göre cumhurbaşkanı 367 oyla kabul edilen anayasa değişikliklerini onaylamak zorunda olacak. Meclis isterse bunu da halkoyuna götürebilecek. Meclis 330 ile 366 arasında oy alan anayasa değişikliklerini doğrudan halkoyuna sunabilecek. böylece cumhurbaşkanına ait olan referanduma götürme yetkisi Meclis'e geçecek. Cumhurbaşkanı yasalarla ilgili kararını 15 gün içinde verecek. Bu süre içinde onaylamaz ya da Meclis'e göndermezse TBMM başkanı yasayı Resmi Gazete'de yayınlatıp yürürlüğe sokabilecek. Taslakta TBMM'nin geri gönderilen kanunu aynen kabul etmesi halinde ise cumhurbaşkanına bu kanunu üç gün içinde yayımlama yükümlülüğü getiriyor. Ve bu kıstas KHK'lar için de getiriliyor. Cumhurbaşkanının yalyımlanmasını uygun görmediği KHK'ları 15 gün içinde geri gönderebileceği, ancak hükümetin geri gönderilen KHK'yı kabul etmesi halinde cumhurbaşkanının bunları da üç içinde yayımlamasını şart koşuyor.
Kararnameler yönetimi
Taslakta, TBMM'nin hükümete KHK çıkarma yetkisi vermesi konusu 68. maddede düzenleniyor. Buna göre hükümetlerin sıralanan temel hak ve hürriyetlerle ilgili KHK çıkarma yasağı ve TBMM'nin yetki kanunu konusunu geçerlilik süresini belirleyeceği esasları korunurken, hükümetin KHK ile yapabileceği düzenlemeler çoğaltılıyor. Taslakta, bu yetkinin genişletilme ihtiyacı şöyle gerekçelendiriliyor:
Mahkeme engelini aşmak için: Karmaşıklaşmış ve uzmanlık gerektiren devlet hayatı içinde görevini gereği gibi yerine getirebilmesi için Bakanlar Kurulu'na, pozitif bakımdan kanunlarla aynı güçte olan kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmektedir. 1982 Anayasası dönemindeki KHK uygulaması
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarında getirdiği yeni ölçütler sebebiyle sürekli sıkıntılara yol açmış ve çok sayıda yetki kanunu ile kanun hükmünde kararname hakkında verilen iptal kararları sebebi ile bu müessese uygulanamaz hale gelmiştir. Uygulamadaki bu sorunların giderilmesi için öncelikle 6. maddeye eklenen bir hükümle KHK'lere ilişkin hükümler saklı tutularak, bu müessesenin yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesi ile çelişmediği açıklığa kavuşturulmaktadır. (6. madde: Yasama yetkisi, Türk Milleti adına, TBMM'nindir. Bu yetki devredilemez. Kanun hükmünde kararnamelere ilişkin hükümler saklıdır).
KHK ile
bakanlık kurulabilir: Anayasanın ikinci kısmının birinci, ikinci ve üçüncü bölümlerinde yer alan temel hak ve hürriyetler ile
bütçe dışındaki her konu için KHK'ler düzenlenebilecektir. Bu çerçevede, anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda da, yukarıda belirtilen istisnalar dışında KHK'ler çıkarılabileceği açıktır. Böylece, örneğin KHK ile bakanlıkların kuruluş ve görevlerinin veya memurların ve diğer
kamu görevlilerinin malî haklarının düzenlenip düzenlenemeyeceği gibi konulardaki tereddütlerin de kaldırılması amaçlanmaktadır.
OHAL ve
sıkıyönetim: Sıkıyönetim ve
olağanüstü hal KHK'leri kaldırıldığından, bunların temel hak ve hüriyetlere ilişkin düzenleme yasağından istisna tutulması konusundaki hükme de yeni düzenlemede yer verilmemiştir. 1961 ve 1982 anayasalarında yer alan ve yetki kanununda, çıkarılacak KHK'nin amacını, kapsamını, ilkelerini ve kullanma süresini belirtmeyi zorunlu kılan hüküm de gerek amacı iyi ifade etmemesi, gerekse uygulamaların da ortaya koyduğu üzere
teknik olarak yanlış olması sebebiyle düzeltilerek yeniden düzenlenmiştir.
KHK her liderin hayali
Hükümetlerin ülkeyi KHK'yla yönetme arzusu son olarak
Bülent Ecevit döneminde Anayasa Mahkemesi engeline takılmıştı. Ecevit'in başkanlığındaki
koalisyon, TBMM'den kapsamı geniş bir yetki yasası çıkarmış, buna bağlı olarak da çok sayıda KHK hazırlamıştı. Anaysa Mahkemesi, 'kamu kurum ve kuruluşlarının
teşkilat, görev ve yetkilerine, memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bunların emeklilerinin mali ve sosyal haklarına ve kamu mali yönetimine ilişkin konularda' Bakanlar Kurulu'na KHK çıkartma yetkisi veren yasayı, amaç, kapsam ve süre yönünden Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmişti.
Ecevit hükümeti, Yetki Yasası'na dayanarak 20 KHK çıkarmış, bunlar da iptal edilmişti. Bu KHK'lardan bazıları şu düzenlemeleri içeriyordu:
Vakıfbank'ın özelleştirilmesi,
Gülhane Askeri Tıp Akademisi yasasında değişiklik,
TSK
personel yasasında değişiklik,
Afet Bölge Koordinatörlüğü'nün kaldırılması,
Olimpiyat şampiyonlarının
spor müşaviri olarak kamuda çalıştırılması,
Yeni fakülteler kurulması,
KiT'lerin anonim şirket olarak yapılandırılması,
Emniyetteki atama ve terfilere yeni düzen,
Hâkim ve savcıların atamalarındaki kriterlerin değiştirilmesi,
Zorunlu deprem sigortasının ertelenmesi,
İnsan Hakları Bakanlığının kuruluşu,
Mobil elektrik santrallarının ihaleye çıkılmaksızın alımı.
* * * * *
Rüşvet ve zimmete dokunulacak
Taslak ile millet
vekili dokunulmazlığında, mevcut Anayasa'dan farklı olarak getirilen yeni ve önemli esaslar şöyle:
Milletvekilleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Meclis'te
ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki
başkanlık divanının teklifi üzerine Meclis'ce başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamayacak. Seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclis'in kararı olmadıkça tutulamayacak, sorguya çekilemeyecek, tutuklanamayacak ve yargılanamayacak.
Ağır ceza
mahkemesinin görevine giren suçlarda suçüstü hali,
dokunulmazlık kapsamı dışında olacak (ilk alternatif).
Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlarda suçüstü hali ile zimmet, irtikâp, rüşvet,
hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, hileli iflas,
kaçakçılık,
ihaleye fesat karıştırma ve edimin ifasına fesat karıştırma suçlarından dolayı bir milletvekilinin sorguya çekilmesi ve yargılanması için Meclis'in kararı aranmaz (ikinci alternatif).
Hakkında suç isnadı bulunan milletvekili, Meclis Başkanlığı'na başvurmak suretiyle, isnat edilen suçla ilgili olarak dokunulmazlığından feragat edebilir.
Dokunulmazlık kapsamında olmayan suçları işleyen, dokunulmazlığı kaldırılan veya dokunulmazlıktan feragat eden milletvekillerinin yargılanmaları, tutuksuz olarak ve yasama çalışmaları engellenmeyecek şekilde yürütülecek.
Milletvekilleri hakkındaki ceza davaları, sıradan vatandaşların yargılandıkları normal ilk dereceli
adliye mahkemeleri yerine
Yargıtay'da görülecek. Ve bu davalarla ilgili
hazırlık soruşturmasının yürütülmesi, kamu davasının açılması, hükmün temyizi ve diğer yargılama esasları kanunla düzenlenecek. Oysa bugüne kadar dokunulmazlığını kaybeden miletvekilleri normal adliyelerde yargılanıyordu.
* * * * *
Adaylık için istifaya gerek yok
Sivil anayasada milletvekili
adaylığı için memuriyetten istifa zorunluluğunun kaldırılması da ilginç düzenlemelerden biri. Artık memurlar
milletvekili adayı olmak için görevlerinden istifa etmek zorunda olmayacak. Ancak,
adaylık için görevlerinden istifa etme zorunluluğu hâkim, savcı, askerler, polisler, valiler, büyükelçiler ve rektörler için bundan sonra da geçerli olmaya devam edilmecek. Taslakta
milletvekili adaylığına engel suçlar arasında saıyılan kin ve düşmanlığa
tahrik ve bölücülük gibi ifadeler de metinden çıkarıldı.
* * * * *
Türklük değil vatandaşlık şartı
Siyaseti yeniden şekillendirecek düzenlemeler çerçevesinde, milletvekili olmak için mevcut Anayasa'daki 'Türk olmak' kuralı kaldırılıyor, 'vatandaş olmak' yeterli hale getiriliyor. Mevcut Anayasa da milletvekilliğini düzenleyen maddedeki 'Her Türk' yerine, taslakta 'her vatandaş' tanımı getiriliyor. Taslak ile milletvekillerinin göreve başlamadan önce yaptıkları milletvekili
yemin metni de sadeleştiriliyor. Yemin metnindeki 'Büyük Türk milleti' yerine 'Türk milleti' ifadesi geliyor. Ayrıca 'Devletin varlığı' ifadesi metinden çıkarılıyor ve '
insan haklarına bağlı kalma' ifadesi yemin metnine giriyor.
DTP'li vekillere taslakta iyi haber
DTP'li milletvekilleri haklarında vekil olmadan önce başlatılan soruşturma ve açılan davalarda dokunulmazlık haklarından yararlanamamıştı. Buna mevcut anayasanın 83. maddesindeki "ağır cezalık suçüstü hali ile 'soruşturmasına önceden başlanılmış olmak kaydıyla anayasanın 14. maddesindeki durumların (hak ve hürriyetlerinin devletin bölünmez bütünlüğü ve
laiklik ilkelerine aykırı kullanılamayacağını düzenleyen madde) dokunulmazlık dışında tutulacağı" hükmü gerekçe yapılmıştı.
Yeni anayasa taslağının 60. maddesinde milletvekili dokunulmazlığı yeniden ve iki alternatif halinde düzenleniyor ve DTP'lilerin yargılanmasına neden olan 14. maddeye atıftan vazgeçiliyor. Batı ülkelerinde dokunulmazlıklarla ilgili temel düzenlemelerden örnekler verilen taslakta atıftan neden vazgeçildiği şöyle açıklanıyor:
"1961 Anayasası'nın 79. maddesi yasama dokunulmazlığının istisnasını biraz genişleterek 'ağır cezayı gerektiren suçüstü hali' olarak düzenlemiştir. 1982 Anayasası'nın 83. maddesi 'ağır cezayı gerektiren suçüstü hali'ne, '
seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14. maddesindeki durumlar'ı da eklemiştir. Ancak, 14. maddedeki kötüye kullanma yasağının hangi suçları kapsadığı belirsizdir.
Bu nedenle, üçüncü fıkrada 'ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlarda suçüstü hali' dokunulmazlık kapsamı dışında bırakılarak 1961 Anayasası'na dönülmüştür"
Parti kapatmadan önce ihtar verilecek
Anayasa taslağı, Türkiye'yi 'partiler mezarlığı'na çevirdiği için özellikle AB tarafından çok eleştirilen
parti kapatma koşullarını zorlaştırıyor. Taslakta partilerin tüzük ve programları ile fiillerinin, insan haklarına, devletin bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğüne, demokrasiye, Cumhuriyet'e ve laikliğe aykırı olamayacağı,
yabancı devletlerden, milletlerarası kuruluşlardan ve Türk tabiyetinde olmayan gerçek ve tüzelkişilerden maddî
yardım alamayacakları ve ticarî faaliyette bulunamayacakları esasları korunuyor.
Parti program ve tüzüğünün 'Devletin bölünmez bütünlüğüne, demokrasiye, Cumhuriyet'e ve laikliğe aykırı' aykırı görülmesi halinde parti aleyhine
kapatma davası açma uygulaması ise değiştiriliyor. Yeni düzenlemede kapatma davası açmadan önce,
Yargıtay Başsavcılığı'nın istemi üzerine Anayasa Mahkemesi'nce önce ihtar verilmesi, ancak buna uyulmadığında kapatma davası açılması öneriliyor.
Taslakta, belirtilen temel ilkelere aykırı fiillerinden ötürü partilere
yaptırım uygulanmasına -ihtar, kapatma- ise ancak onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesi'nce tespit edilmesi halinde karar verileceğine yer veriliyor. Taslakta parti kapatma kararına bağlı siyasi
yasaklılık konularında da yeni düzenlemeler var. Hatırlanacağı üzere RP'nin ardından FP de laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle kapatılmış ve
türban kapatmanın önemli gerekçesi olmuştu. FP'den seçilen Merve
Kavakçı'nın TBMM'de türbanıyla yemin etme girişimi çok ses getirmiş ve bu olay kapatma gerekçelerinden de biri olmuştu. Kapatma ile birlikte Kavakçı'nın milletvekilliği sona ermiş, beş yıl süreyle de siyastten yasaklanmıştı. Ancak
Merve Kavakçı, AİHM'de lehine karar aldırmıştı. Taslakta,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de gönderme yapılarak söz ve eylemleri nedeniyle partilerin kapatılmasına neden olanların durumlarının ne olacağı konusunda iki alternatif bulunuyor. İlkinde kapatmaya neden olanların sadece ilk yerel veya genel seçimlerde aday olamaması öneriliyor. İkinci alternatifte ise
siyasetten yasaklamanın tamamen kaldırılması isteniyor.
Anayasa taslağında parti kapatmanın neden zorlaştırıldığı şöyle gerekçelendiriliyor:
Demokrasiye aykırı
Demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurları olan siyasî partilerden ancak çok istisnaî ve zorunlu durumlarda vazgeçilebilmelidir. Bu nedenle siyasî partilerin kapatılmalarının güçleştirilmesi, siyasî hakların genişletilmesi ve demokrasinin pekiştirilmesi için kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu amaçla, öncelikle, uyulmadığı takdirde partilerin kapatılmalarına neden olan esasların sayısı azaltılmıştır.
Buna göre siyasî partilerin tüzük veya programları ile eylemleri insan haklarına, devletin bağımsızlığına, bölünmez bütünlüğüne, demokrasiye, cumhuriyete ve lâikliğe aykırı olamaz. 1982 Anayasası'nda yer alan siyasî partilere yönelik "
sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz" şeklindeki yasak,
soğuk savaş dönemi anlayışını yansıtmaktadır ve artık gereksizdir. Ayrıca, her türlü diktatörlük savunusu, zaten demokrasiyle bağdaşmayacağı için bu tür faaliyetlerde bulunan siyasî partiler birinci fıkra hükmüne tâbi olabileceklerdir.
Beş yıl siyaset yasağı çok fazla
Siyasî partilerin kapatılmalarına neden olan mensuplarının beş yıl süreyle siyasî yasaklı olması, AİHS tarafından ölçülülük ilkesine aykırılık nedeniyle Sözleşmeye Ek Protokolün 3. maddesinde korunan "serbest seçim hakkı"nın ihlâli olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle, kapatmaya neden olan siyasî parti mensuplarının fiilleriyle orantılı olarak bir sonraki genel ya da yerel seçimlere girmekten men edilmesi şeklinde bir düzenleme getirilmiştir. Diğer yandan, kapatmaya neden olan fiiller suç teşkil ediyorsa bu kişilere yönelik cezaî müeyyideler zaten uygulanabilecektir. Bu gerekçelerle, siyasî partilerin kapatılması rejiminde kapatmaya sebep olan parti mensuplarına yönelik olarak milletvekilliğinin düşmesi dışındaki yaptırımlara yer verilmemiştir.
RADİKAL