Habertürk Gazetesi, tüm gücüyle
emekli Genelkurmay Başkanı
Org. Hilmi Özkök'ü hedefine oturtmuş durumda. Hem de “saçmalıyor” “kimler genelkurmay başkanı olmuş” “Öcalan'ı aratmayan” gibi nitelemelerle.
Özkök'e yüklenen metinler
gazetede hem haber olarak yer alıyor hem de Yayın Yönetmeni
Fatih Altaylı ve
Ankara Temsilcisi
Muharrem Sarıkaya'nın köşelerinde.
Terör Örgütü Elebaşısı Abdullah Öcalan'ın açıklamalarını en büyük gören gazete Habertürk oldu. Bu durum büyük tepki de çekti. Çoğu gazete, hatta örgütle
işbirliği içinde olmakla suçlanan Hükümete yakın, “
yandaş” gazeteler bile açıklamaları iç sayfalarda,
küçük ve sıradan verdiler.
Habertürk Öcalan'ı çok önemsedi ve açıklamaları manşete çekti. Altaylı köşesinde bugün, “İstanbul'daki
Kürt çalıştayına katılanlar okusun diye koyduk” gibi saçma sapan bir açıklama getirse de, kimse bunu yemedi. Habertürk bu konuda açığa düştü.
Gelelim viraj alıp Org. Özkök'e savaş açma boyutuna. Altaylı köşesinden ve gazetesinden Org. Özkök'e, Kürt sorunuyla ilgili yaptığı açıklamalar nedeniyle yükleniyor gözükse de olay farklı.
Altaylı, Org. Özkök'ün “
Türkiye” ismini tartışmaya açtığını iddia ediyor ve buradan yükleniyor. Oysa Özkök'ün Milliyet'ten Fikret Bila'ya yaptığı açıklamalara
bakan orta düzey okur yazar kişi, Türkiye ismini tartışmaya açmadığını anlardı. Altaylı da anladı elbet ama uzun süredir Org. Özkök'ü dövecek bir fırsat aranıyordu.
Bunun sebebi de
Ergenekon Savcıları'na yaptığı açıklamalar. Özkök'ün her şeye rağmen savcılara “üç maymunu” oynaması hesaplanıyordu. Ancak öyle olmadı, Özkök bildiklerini “devlet adamlığı sınırları içinde” ve delilsiz suçlayıcılık noktasına kaymadan anlattı. Bu ipi koparan noktaydı.
Madem Org. Özkök konuştu, o halde klasik olarak ve mecburen ikinci aşamaya geçildi. Daha önce pek çok örneğinde en çok da Ergenekon Davasında gördüğümüz aşamaya. “Konuşanı itibarsızlaştırma” aşamasına.
Org. Özkök konuşmuştu ve artık yapacak bir şey yoktu. İlk fırsatta sözleri itirabsızlaştırılmalıydı. İddianamenin didik didik edilip, sözlerinde bu yönde bir açık bulunamadığı aşikar. Beklenen fırsat, çarpıtma yöntemiyle Fikret Bila'ya yaptığı açıklamalarda bulundu.
Saldırı en ağır ve hiçbir paşaya yapılmadık ölçüde suçlayıcıydı:
“Belli ki, artık PKK'dan gelecek öneriler doğrultusunda bir açılım yapmak mümkün değil. Öcalan'ın sözleri bunu ortaya koyuyor. Zaten onu aratmayan eski Genelkurmay Başkanı'mız var”
Tırnak içi cümleler Fatih Altaylı'nın “Kimler Genelkurmay Başkanı Olmuş” başlıklı köşesinden. Kimler bu ülkede yayın yönetmeni oluyor, dedirtecek kadar ölçüsüz ifadeler.
Özkök'ün herkesi
eşek yerine koyup kendisini uyanık zannettiği gibi edep sınırının altında nitelemeler de var yazıda.
Karşısında bir
çavuş görse, donunun bağının çözüldüğünü 28 Şubat'ta ve 27
Nisan Muhtırası'nda canlı olarak yaşadığımız Fatih Altaylı nasıl oldu da eski bir Genelkurmay Başkanı hakkında sınır tanımaz noktada?
Ne demiş eskiler; Söyleyene değil söyletene bak!
Aktif Haber