Şimdi
CHP'liler oylarını arttıracak “sihirli” bir çözüm arıyorlar.
Baykal'ın “
kaset meselesinde” hükümeti suçlamasından ya da Baykal'ın yerine gelecek birisinin “halkla” daha sıcak ilişki kurmasından medet umuyorlar.
Çeşitli “sıfatlar” takarak aşağıladıkları halkın “akılsızlığından” dolayı AKP'ye oy verdiğini ve bu “akılsızları” tavlayacak bir iki lafla bir iki
jest bulmaları halinde o oyları kendilerinin alabileceğini sanıyorlar.
Çocukların beslediği
küçük sincapların kafeslerinde minik fırıldaklar vardır, sincap onu çevirerek eğlenir, CHP'liler için de
siyaset sanki o “renkli” fırıldak”, onu güzel çeviren galip gelir sanıyorlar.
Siyaset öyle bir şey değil.
Siyaset, temelini gerçek hayattan alan gerçek bir iş.
Lafla, sözle, tavırla, jestle yürümüyor; lafın, sözün de önemi var elbette ama asıl önemli olan “siyasetle hayat” arasında kurulan bağın sağlamlığı.
CHP'lilerin ciddi yanılgılarından biri de “dinle siyaset” arasındaki bağı “olduğundan” daha önemli sanmaları, AKP'nin oylarının büyük bir kısmının “dinî” nedenlerle verildiğini düşünüyorlar.
Din meselesinde AKP'den daha da vurgulu davranan Saadet Partisi'nin neden
iktidara gelemediğini ise pek açıklayamıyorlar.
Arada bir CHP'lilerle konuşuyorum.
Bugüne dek, AKP'nin aldığı oylarla, izlediği “sağlık politikası” arasında bir bağ kuran CHP'liye rastlamadım.
Sadece CHP'nin değil, bu bağı kuramayan hiçbir siyasi partinin bugün Türkiye'de iktidar olma şansı yok.
“Irkçı sloganlarla”, “dinci sloganlarla”, “laik sloganlarla” alacağınız oyların miktarı bellidir.
Asıl “oylar”, siyasetin hayata değdiği yerde ortaya çıkar.
AKP'yi yenmek isteyen parti varsa önce rakamlara bakmalı.
Bu parti iktidara geldiğinde “adam başına düşen
milli gelir” neydi şimdi ne, yolların durumu neydi şimdi ne,
hastane sayısı neydi şimdi ne, sağlık hizmetlerinin kalitesi neydi şimdi ne...
Bu somut verilerden baktığınızda, CHP halkın
yaşama düzeyini “daha iyi yapacak” ne
öneriyor?
Böyle bir öneri duyan var mı?
CHP'nin “sağlık politikası” hakkında bir bilginiz bulunuyor mu?
Bizim anamuhalefet partisi, bütün enerjisini “statükonun” muhafazasına harcayan “tutucu” bir parti.
Halkla değil devletle ilgili.
Devlete sahip olan “gizli iktidar” değişmesin diye uğraşıyor.
Hem halkı aşağılayan bugünkü “statükoyu” savunup hem de halkın yaşam koşullarını geliştirmek pek mümkün değil.
Çünkü ordunun, yüksek yargının, bürokrasinin çıkarlarıyla halkın çıkarları örtüşmüyor.
CHP'nin AKP ile çatıştığı noktalara bakın.
AKP, “
Kürt açılımı” başlatmak istiyor, CHP karşı çıkıyor.
AKP, anayasayı değiştirmek istiyor, CHP karşı çıkıyor.
AKP, yargı
reformu yapmak istiyor, CHP karşı çıkıyor.
Peki, AKP ile hangi konularda anlaşıyor CHP?
YÖK'ün kaldırılmamasında anlaşıyor,
seçim barajının düşürülmemesinde anlaşıyor,
ihale yasasının değişmemesinde anlaşıyor, Kürt açılımının durmasında anlaşıyor,
Avrupa hamlelerinin yavaşlamasında anlaşıyor.
AKP'nin her değişim hamlesine karşı çıkıyor, AKP'nin “tutucu” her tavrını destekliyor.
CHP'nin AKP'yi zorlayan hiçbir değişim önerisi yok, CHP'nin halkın yaşam kalitesini yükseltecek hiçbir projesi yok, CHP'nin bu ülkede “ezilen” kesimlerin çektiği acıları iyileştirecek hiçbir gerçekçi vaadi yok, işsizlik derdine deva olacak hiçbir yaklaşımı yok.
Böyle bir parti, “başkanını” değiştirerek oylarını arttırabilir mi?
CHP'nin halktan oy alabilmesi için “başkanını” değil “kendisini” değiştirmesi gerekir.
Her şeyden önce halkın “aptal” olduğu inancından vazgeçmeli CHP.
Yoksa sadece “halkın aptal olduğuna” inananlardan oy alır, onların sayısı da belli işte.
Her zaman CHP gibi bir partiye oy verecekler çıkacak ama onların sayısı hiçbir zaman iktidar olmaya yetmeyecek.
CHP “tek parti” anlayışını temsil ediyor, “demokrasisiz” bir cumhuriyeti temsil ediyor, “koskoca” generallerle valilerin çok önemli olduğu günleri temsil ediyor, kısacası CHP “geçmişi” temsil ediyor, onun için de kaybediyor.
İnsanlar, geleceğe bakıyor çünkü.
AHMET ALTAN-TARAF