Tahliye olan sanıkların Cemaat’le ilgili Başbakan Erdoğan’a ihbar mektupları gönderildiğini belirten Görmüş, “Yeni bir soruşturma ve dava bombardımanıyla karşılaşılacak bir dönem olacak.” tespitinde bulundu.
Hizmet Hareketi, 17 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere bakanlar ve hükümet medyası tarafından hedef tahtasına konuldu. Hükümet medyasının iftira içerikli haberleri ardı ardına tekzip edilirken, Başbakan Erdoğan’ın iddialarının doğruluğu da ispatlanamadı. AKP hükümetine, son olarak azami tutukluluk süresinin 5 yılla sınırlandırılması sonucu tahliye olan Ergenekon sanıkları el uzattı. Doğu Perinçek, “Cemaat’i bitirmek için Tayyip Erdoğan’la beraber olacağız.” derken, Tuncay Özkan, “Hükümet bize güvence versin, elimizdeki bilgi belgeleri sunacağız, bu çeteye karşı birlikte savaşacağız.” ifadelerini kullandı. Ergenekon silahlı terör örgütü sanıklarıyla hükümet arasındaki işbirliğini, ‘darbe günlüklerini’ yayımlayan gazeteci-yazar Alper Görmüş gözler önüne serdi.
Türkiye Gazetesi’nden ayrıldıktan sonra El Cezire Türk’te editör danışmanlığı yapan Görmüş, burada ‘Hükümet ve Ergenekon Cemaat karşısında’ başlıklı bir yazı kaleme aldı. Erdoğan’ın her vesileyle tekrarladığı ‘Cemaat’le hesaplaşmanın’ bir kolunun, Ergenekon sanıklarının ihbar ve şikâyetleriyle başlatılan soruşturmalar olduğunu kaydetti. Ergenekon sanıklarının Cemaat’le ilgili olarak Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) üzerinden Başbakan Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektupların ve çeşitli ihbarların soruşturmaya dönüştüğünü belirterek, “Önümüzdeki dönem, Ergenekon davası sanıklarının ihbarcı ve şikâyetçi, Gülen Cemaati’nin devlet içinde ‘paralel bir yapı’ oluşturmakla itham edilen bağlılarının ise ‘şüpheli’ ve ‘sanık’ konumunda yer alacakları yeni bir soruşturma ve dava bombardımanıyla karşılaşılacak bir dönem olacak.” ifadesini kullandı.
Görmüş, bu iddiasını ise şu örneklerle ortaya koydu: “2 Nisan’da Sabah gazetesinin ‘Yılmazer’e kumpas soruşturması’ başlığıyla verdiği habere göre son tahliyelerle serbest kalan Ergenekon hükümlüsü emekli Albay Fikri Karadağ, BİMER’e bir mektup gönderdi. Mektupta Karadağ, 2008’deki sorgusu sırasında eski İstanbul İstihbarat Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in kendisini Başbakan aleyhinde ifade vermeye zorladığını söylüyordu. İhbar dilekçesi BİMER tarafından Adalet Bakanlığı’na, oradan da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi ve soruşturma başlatıldı... 16 Nisan’da çeşitli gazetelerde yer alan bir başka haber, yine bir Ergenekon sanığının şikâyeti ve ihbarı üzerine başlatılan bir Cemaat soruşturmasına ilişkindi. İhbarın sahibi, Ergenekon davasında 6 yıl tutuklu kaldıktan sonra geçtiğimiz ay tahliye edilen avukat Kemal Kerinçsiz. Kerinçsiz, henüz cezaevindeyken, 28 Ocak 2014’te BİMER’e gönderdiği dilekçede, Başbakan’ın ‘devlet içinde paralel bir yapı oluşturulduğu’ şeklindeki tespitine atıfla, bu yapı içinde yer aldıklarını iddia ettiği bazı polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Başbakanlık yetkilileri, tıpkı Fikri Karadağ’ın başvurusunda olduğu gibi bu dilekçeyi de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Başsavcılığın görevlendirdiği Cumhuriyet Savcısı Mesut Erdinç de Kerinçsiz’in dilekçesinde tek tek isimleri sayılan bazı polisler hakkında soruşturma başlattı.”
Alper Görmüş, üç ayrı davadan toplam 36 yıl hapse mahkûm edilen emekli Albay Ahmet Zeki Üçok’un 14 Nisan’da Akşam gazetesindeki söyleşiye de dikkat çekti ve şu tespitte bulundu: “Yine de onun daha 5-6 yıl önce askerî başsavcı olarak ‘Karargâh evleri’ ve ‘Işık evleri’ gibi soruşturmaları yürüttüğünü hesaba katarsak, savcıların Üçok’un sözlerini ihbar kabul edip soruşturma başlatabileceklerini düşünebiliriz.”
Görmüş, yazısını şöyle noktaladı: “Geçtiğimiz günlerde, her ikisi de Ergenekon sanığı olan Doğu Perinçek ve Tuncay Özkan, Cemaat’e karşı yürütülecek hukuk mücadelesinde hükümete destek verebileceklerini açıklamışlardı. Bütün bunlar, Cemaat’e karşı hükümetin başlatacağını söylediği mücadelenin önemli bir parçasının da Ergenekon sanıklarının lojistik desteği üzerinden yürüyebileceğini gösteriyor. Şimdilik bölük pörçük bir görüntü arz ettiği için kamuoyunun dikkatini çekmeyen gelişme yakın bir zamanda sistemli bir biçime bürünebilir ve bu fazla şaşırtıcı olmaz.”