Gazeteci Sami Dadağlıoğlu,
Kanaltürk televizyonunda sunduğu Pazar Politika programında
Alman Vakıfları’nın çevrecilik adı
altında
Türkiye'de yürüttükleri kirli oyunları masaya yatırdı. Programa DSP 21. Dönem Milletvekilleri
Erol Al ve Zafer Güler ile Doğa Savaşçıları Derneği Başkanı Zafer Murat Çetintaş katıldı.
PROJEDE KİMLER VARDI?
Sanayileşmenin temelinde madenciliğin yattığına vurgu yapan Erol Al, 2001 yılında Ecevit hükümeti döneminde yeraltı zenginlikleri ile ilgili yaptıkları çalışmayı anlattı. “O dönemde rahmetli Ecevit'in oluruyla Türkiye'deki zenginliklerin nasıl harekete geçirileceği konusunda bir çalışma yapmaya başladık” diyen Al, projede
Uşak Milletvekili Hasan Özgebek ve Yrd. Doç.
Necip Hablemitoğlu’nun da yer aldığını söyledi.
ÇARK DÖNDÜRÜLMEDİ
Yaptıkları çalışma ile “Niçin bazı değerler Türkiye ekonomisine kazandırılamıyor?” sorusuna
cevap aradıklarını ifade eden Al, şöyle dedi: "Baktık ki hemen paraya dönüştürülecek değerlerin başında altın madenciliği geliyor. 1988'de, çalışmaya hazır Bergama'da kurulmuş bir tesis vardı. Biz çalışmasını sağlayana dek -13 yıl bu madene 80 milyon dolar harcama yapılmıştı- altın madenciliği çarkı döndürülemiyordu. Dünyanın neresinde
rezerv varsa altın madenciliği yapılıyor.
Yani yeraltında bir değer varsa
sorgu sual etmeden bunu değerlendiriyorlar. Kendi kaynaklarını kullanmak bir tarafa dünyanın başka bölgelerindeki kaynakları sömürge ya da yarı sömürgeyle kazandıkları bir kapitülasyonlarla kullanmaktalar Biz yapamıyoruz."
KİMSEDEN SES ÇIKMADI
Bu araştırmayı yaparken çok çarpıcı iddialarla karşılaştıklarını ve bu iddiaların sıradan kişiler tarafından dillendirilmediğinin altını çizen Al konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dünyanın her yerinde bu madencilik yapılıyor ama Türkiye'de yapılınca 'insanlar, inekler, kuşlar ölecek,
doğa katledilecek' falan... Siyanürün kötü şöhretinden yararlanılarak bombardımana tutulmuş
toplum, tamamen yanlış bilgilendirildi. Biz bu bombardımanı yapanları tespit edip araştırdık ve bulduk. İlgili
bakanlıklara raporlar yazdık.
Savcı ihbar kabul edip harekete geçmiyor... Devletin kurumları seyrediyor..."
BAKAN’IN RESMİ CEVABI
Al, dönemin
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in kendisine "Alman
vakıfları
Almanya'daki siyasi partilerin esas itibariyle parti kadrolarının, parti eğilimlerine göre kurumsallaşmış yapılardır. Bunları siyasi görüşleri doğrultusunda iş ve dış
politikadan sosyal konuları kapsayan çok geniş yelpazede düşünce alışverişi işlevi görmektedir. Çoğu zaman kamuoyunun oluşmasına katkı sağlamaktadır" cevabını yazdığını söyledi.
PANEL GİDERİ VAKIFTAN
2003 ‘te '
Madencilik Yasa Tasarısının
Çevresel Sonuçları' adıyla
İstanbul Çevre Konseyi'nin bulunduğu panel düzenlediğini anlatan Doğa Savaşçıları Derneği Başkanı Zafer Murat Çetintaş panelin yapıldığı yer ve katılımcılar hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu: "Bu panele katılanların giderlerini Heinrich Böll Vakfı karşılamıştır. Masrafları Alman vakıfları tarafından karşılanıyor. Bu çevrecilerin tümünü tanıyorum."
EN BÜYÜK SİYANÜR ÜRETİCİSİ ALMANYA
Doğa Savaşçıları Derneği Başkanı Zafer Murat Çetintaş 37 yılını çevreciliğe verdiğini belirterek,
Yeşiller Partisi'nin kurulmasıyla birlikte Türkiye'deki çevreci hareketlerin farklı noktalara kaydığını ileri sürdü. Çetintaş şunları söyledi:
"Çevrecilik bir moda olarak algılanmakla birlikte finansal kaynak gibi de görünmeye başladı. Bugün
siyanür konusunda kendilerini yırtarlarken dünyanın tek siyanür üreticisi Almanya'ya hiç sesleri çıkmamaktadır" Konuşmasında turizm alanlarında gizli oyuna da değinen Çetintaş, çevrecileri turizm çevre istismarına sessiz kaldıklarını öne sürdü. Çetintaş şunları söyledi:
"
Turizm bölgelerinde 2003'ten sonra çok yoğun bir faaliyet başlatıldı. Bu bölgelerdeki pek çok otelin, orada doğaya daha büyük zarar verdiğini tespit ettik."
PKK'LI SOYSAL’IN ÜZERİNDEN ALMAN GİZLİ BELGESİ ÇIKTI
Türkiye'nin önünde PKK sorunu bulunduğuna işaret eden Zafer Güler, Alman vakıf ve istihbaratının bölücü
örgüt ile olan ilişkisini değerlendirdi. PKK'nın elebaşılarından Cevat Soysal'ın 1999'da Moldovya'da yakalandığını ve Türkiye’ye getirildiğini hatırlatan Güler, bu kişinin üzerinde Alman Federal Biriminin
gezi belgesinin çıktığını söyledi.
FİSCHER’E GÖSTERİLDİ
Güler, şöyle devam etti: "Aynı şekilde Moskova'ya yakın PKK kamplarında da çıkan militanların üzerinde de Alman Federal
yasaları çerçevesinde tahsis edilmiş belgeler vardı. Bu belgeler 2001'de Alman
Dışişleri Bakanı Fischer'e gösterilince Türkiye Almanya arasında çok ciddi bir gerginlik yaşandı. Almanya o olaydan sonra bile PKK'ya desteğini kesmedi. Bu istihbarat kayıtlarında da vardır."
KIZKULESi’Nİ YILLARCA DEPO OLARAK KULLANDILAR
Türkiye'deki çevre vakıflarının ‘ikiyüzlü’ davrandığını ileri süren Doğa Savaşçıları Derneği Başkanı Zafer Murat Çetintaş, İstanbul Boğazı’ndaki Kızkulesi’nin yıllarca siyanür
deposu olarak kullanıldığını iddia etti. Çetintaş, “Hiç kimsenin haberi bile yoktu. Sonradan orası alınıp güzelleştirildi. Hemen çıkıp feryat ettiler müze olsun diye. Peki o zamana kadar akılları neredeydi" dedi.
Çetintaş, çevreciliğin yükselen değer olduğu için siyasi çevrelerle çevrecilik adı altında kamuoyu yapmaya çalıştığını kaydetti.
NECİP HABLEMİTOĞLU CİNAYETİ BİR MESAJDI
Öğretim üyesi
Necip Hablemitoğlu'nun Türkiye'deki çevre vakıflarının Alman istihbaratıyla olan ilişkileri hakkında çalışmaları olduğunu hatırlatan Zafer Güler, suikaste götüren sürecin en önemli sebebinin ‘altın tezi’ olduğunu ileri sürdü.
DAHA YÜZEYDEYDİ
Suikastle ‘
mesaj’ verilmek istendiğini ifade eden Güler, Hablemitoğlu'nun Alman vakıflarıyla mücadelenin kurbanı olduğunu ileri sürdü. Güler şöyle devam etti:
"Hablemitoğlu Alman vakıflarını derinlemesine araştırmaya başlamıştı. İşin yüzeyindeydi. Daha derine inememişti ama Almanya'da ‘istenmeyen adam’dı. Almanya'ya girişi çıkışı yasaktı. Düşman olarak fişlenmiş bir insandı. Türkiye’de Hablemitoğlu'nun çalışmalarından sonra ciddi bir çalışma yapılmadı. Kimse elini sürmedi. Çünkü insanlara korku verildi. Cinayetle, 'Kamuoyunu bilgilendirir, yönlendirirseniz sizin de başınıza böyle bir sonuç gelir ve
Türkiye Cumhuriyeti devleti bile sizin akıbetinizi öğrenemez' gibi bir mesaj verilmiş oldu. Hablemitoğlu da en az Dink kadar
soruşturma hak ediyor."
VAKIF ŞEMSİYESİNDE
Güler konuşmasında, Hablemitoğlu cinayetinin Alman istihbarat ve vakıflarıyla olan bağlantısına dair önemli ipuçları verdi: "Alman
İstihbarat Teşkilatının ve Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı'ndan
destek alan bir
takım vakıflar Türkiye'de faaliyet içindedir. Bunlar birçok vakıfın şemsiyesi altında 2003'e kadar faaliyet içerisine girmişlerdir. Konrad Adenauer Vakfı, gibi vakıf yöneticilerinin başındaki insanlar hep Alman İstihbaratından gelmedir. Türkiye'deki vakıflarla birlikte siyasi amaca hareket etmektedirler."Bugün