Eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı'nın, İstanbul'da, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yapan polislere karşı başlatılan operasyon kapsamında gözaltına alınmasıyla birlikte, Zaman gazetesinden Nuriye Akman'a verdiği röportaj ve meydan okuması hemen akıllara geldi. Yakub Saygılı, yaptığı işlemleri hukuka uygun olduğunun altını çizip,"Ya 500 tane müfettiş gönderin, 5 bin tane uzman getirin. Getirin, yaptığım işlemler içerisinde gerçekten usule, hukuka aykırılık varsa kesinlikle sonucuna razıyım. Cezaevinde bin yıl yatmaya razıyım." şeklinde çarpıcı ifadeler kullanmıştı.
İşte o röportajın ilgili bölümü:
"* Peki bu polislerin tamamı mı “yaş”, içlerinde hiç “kuru”yok mu ?
İçlerinde yaş da kuru da olabilir. Bu ihtimal bence gözlerden uzak değil. Ben bu soruşturmalar niye açılıyor diye isyan modunda değilim. Hukuk sistemimizi defalarca test etme imkanım oldu. Kanun uygulayıcı bir insandım. Başkalarının eşleri çocukları yakınları hakkında kanunla ilgili işler yaptım ben. Belki o insanlar buradan mağdur oldular. Şimdi de bu sistemin mağdur ettiği bir isim gibi oldum ben. Şikayet etmeye hakkım yok. Neye hakkım var? Bence şuna hakkım var. Bu bir süreç, bu sürecin sonunda bence şunu açıklıkla ortaya koymak lazım. Ya 500 tane müfettiş gönderin, 5 bin tane uzman getirin. Getirin, yaptığım işlemler içerisinde gerçekten usule, hukuka aykırılık varsa kesinlikle sonucuna razıyım. Cezaevinde bin yıl yatmaya razıyım. Başka bir ceza, sürgün mü evet buna da razıyım. Rodos’a giderim sorun değil. Şam’a mı? Defalarca orada eğitim verdim bir daha giderim. Ama gerçekten bunlar yoksa o zaman bu yokluğu da objektif ortaya koyacak insanlar gönderin.
* Bu polisler vaktiyle Ergenekon, Balyoz, KCK soruşturmalarında haksızlık yaptıklar ve şimdi de aynı haksızlığa kendileri muhatap oldular deniyor. Bu konuda bir özeleştiri var mı?
Özeleştiri ihtiyacı her zaman vardır. Bu yaşanan olayların bir faydası var mı diye sorulursa kızgın insanlar evet şu faydasını görüyorum diyemez. Ben kızgın olması gereken birisiyim ama öngördüm bu günleri. Bir adım bile fazlası yaşanmıyor şu anda. Belki bir zamanın mağdurları ile şimdiki mağdurlar birbirini daha fazla anlamaya başladılar. Bu bir artı bence. Barış Güler’le Kaan Çağlayan’ı ben gözaltına aldım savcı talimatıyla. Babalarının devlet görevleri ve devlete yaptıkları hizmetler sebebiyle nezarethaneye atmadım onları. Benim odam gibi bir odada, ofiste oturdular ve yargılanma sürecini beklediler.
"ERGENEKON, BALYOZ, KCK’NIN ZAMANLAMASINA BAŞBAKAN KARAR VERDİ"
* Doğru muydu yanlış mıydı bu?
Yanlışım varsa hesap vermeye hazırım. Ama günümüzdeki konu şöyle: Ben Diyarbakır KCK’da çalışırken İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay’dı. Beşir Atalay Bey Diyarbakır’a sık sık gelir, konularla ilgili görüşmeler yapılırdı. Yani kendisi siyasi otorite olarak bizatihi bu adli operasyonları izlerdi. Zamanlamasında karar alma mekanizmasında bulunurlardı. O zaman şu söylenebilir mi? Zamanın Ergenekon, Balyoz ve KCK soruşturmalarından siyasi iktidarın hiç haberi yok, hiç müdahale etmedi, erkler ayrılığına yüzde yüz saygı gösterdi, adliye işini yapsın diye. Ama Sayın Başbakan, bir zamanlar kendileri onlara insan hakları ihlallerinde bulunmuşlardı, şimdi de onlara yapılıyor diyor. İyi de kendinizin siyasi otorite olarak yüzde yüz takip ettiğiniz bir konuydu bu. Zamanlamasına da siz karar verdiniz.
* Siyasi boyutu böyle de, o sanıkların insan hakları ihlallerine uğradığını Anayasa mahkemesi de saptadı.
Ben Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz’la ilgili verdiği kararı kelimesi kelimesine okudum. Bence çok tarihi, nitelikli, yüzde yüz doğru, çok güzel bir karardır. 70-80 eleştiri var, hepsi adliye ile ilgili. Hiçbiri Emniyet’le ilgili değil. Tamamı yargılanma safhasında yapılan usul eksiklikleri ile ilgili. Artı gözaltına alınan şüpheli rütbeli askerlerin Emniyet’le ilgili şikayeti yok Balyoz kararında. Emniyet yüzde yüz pür-ü pak, kurumsallaşmasını yüzde yüz tamamlamış bir teşkilat denemez. Ama Balyoz kararı tamamen yargıyı eleştiriyor. Kişiler tabii ki özeleştiri yapmalı ve örnek almalı bundan. Ama bence bu rövanşist bir yaklaşımla olmamalı. Zamanında yanlışlar yapıldı diye yanlışları savunmamak gerekir."