Darbeye ilk tepki koyan' kişi olarak 13
Ekim 1980'de THY'ye ait ‘
Diyarbakır' adlı uçağı İstanbul'da havalandıktan sonra
kaçırma girişiminde bulunanlardan birisi olan Yılmaz Yalçıner, üç arkadaşıyla birlikte kapatıldığı Diyarbakır
Cezaevi'ndeki vahşeti star'a anlattı. Cezaevinde işkence gören 4 Türk'ten biri olduğunu belirten Yalçıner, koğuş arkadaşlığı yaptığı
Ahmet Türk'ün oy vermeye giderse vereceği oyun ‘
evet' olacağını söyledi.
AHMET'İ KOĞUŞA ÇIRILÇIPLAK ATTILAR
Yazar kimliğiyle bilinen Yalçıner, 12
Eylül öncesinde
Şura ve Tevhid gazetelerini çıkaranlar arasındaydı.
Şubat veya
Mart 1981'de cezaevinde işkencelerin başladığını belirten Yalçıner, işkencelerin yapıldığı sırada yüksek sesle türküler çalındığını hatırlattı. 2-3 ay kapatılan DTP'nin Genel Başkanı Ahmet Türk'le aynı koğuşu paylaşan Yalçıner, “
Gardiyan ana avrat söverek beni çağırdı. ‘Al lan' diyerek Ahmet'i gösterdiler. Bizim koğuşta kalacağını söylediler. Elinde bavul vardı. Çırılçıplaktı. Her tarafı mordu. Ayakta zor duruyordu. Ağzı burnu kan içindeydi. Milletvekilliği yaptığı için daha çok eziyet etmişlerdi” dedi.
KÜRTLER DE ‘EVET' DEMEK İSTİYOR
Koğuştan ayrıldıktan sonra Ahmet Türk'ü bir daha görmediğini ve bugüne kadar da görüşmediğini anlatan Yalçıner, “Diyarbakır Cezaevi'ni yaşamış biri olarak Ahmet Bey, rey vermeye gittiği zaman o
küçük kulubede “Evet” diyecektir.
Kürt halkı da ‘Evet' demek istiyor. Bir yanda devlet bir yanda
PKK. İki tampon arasında kalmış” diye konuşuyor. Yalçıner, Diyarbakır Cezaevi'ni yaşamış biri olarak “O vahşeti gördükten sonra
referanduma bin defa Evet” diyor.
İşkence ve isyanın adresi Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi
12 Eylül darbe rejiminin en vahşi haliyle somutlaştığı yer olarak bilinen Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi, ‘Türkiye'nin Auschwitzi' olarak da tanımlanıyor.
Yüzbaşı Esat
Oktay Yıldıran'ın yönetimindeki cezaevinde kalan
mahkumlara uygulanan sistematik işkenceden dolayı birçok kişinin hayatını kaybettiği 5 No'lu, PKK'nın oluşmasında da en büyük nedenlerden birisi olarak gösteriliyor. Mahkumlara
Türkçe marşların öğretildiği cezaevi, kaba işkence dışında dışkı ve fare yedirme gibi insanlıkdışı birçok uygulamaya sahne olmuş, mahkumlar da tepki olarak cezaevindeki eylemlerini
ölüm orucuna kadar vardırmıştı. Yalçıner de, 35 yaşında girdiği cezaevinde gördüklerini anlatırken yine o günlere gidiyor. Gözyaşlarına hakim olamıyor. “Ömrümde ilk kez, bu cezaevinde bir tabur insanı çırılçıplak avlularda gördüm” diyerek, şahit olduğu ve anlatmakta güçlük çektiği bir olayı naklediyor:”Bir gün mahkemeye götürülürken
araba kenara çekildi. İndirilen bir mahkumun ırzına geçildi ve ben buna
tanık oldum. Olaydan bir hafta sonra Esat Oktay Yıldıran'a görüşmek isteğimi ilettim. Durumu anlattım. İnanmadı, bunu ıspatlayamazsam ölümün buradan çıkacağını söyledi. O kişiyi sesinden tanıyabilirdim. O gün görev yapan askerler koridora dizildi. Ve ben o sesi tanıdım. Mağdur da olayı anlattığı için doğrulanmış oldu.”