O eski sorumun cevabını öğrenince daha da kızdım!
Resepsiyon gecesinin ilerleyen saatleri... Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül gün içinde törenden törene koşturduğu için çoktan uyumuş...
Dışişleri Konutu'nda eşi
Hayrünnisa Gül'ü dinliyorum...
Çankaya Köşkü'nün "halini" anlatıyor.
Ben söylediklerine hiç şaşırmıyorum.
Çünkü Ayça Atikoğlu'nun "Cumhurbaşkanı Eşleri" adlı kitabını okumuşum yıllar önce...
Gül'e kadarki Cumhurbaşkanları ve eşlerinin Köşk'e karşı ne tür tavırlar aldığını biliyorum...
***
Kimi hiç ama hiçbir yerine dokunmadan, şöyle sıkı bir
temizlik dahi yaptırmadan, nasıl bulduysa öyle bırakarak geçip gidiyor Köşk'ten... ("Nasıl bulduysa öyle bırakmak", zaman içindeki olağan yıpranmaya karşı da hiçbir şey yapmamak anlamına geliyor aslında!)
Kimi bulduğunu beğenmiyor, ek bir bina inşa ettiriyor mesela... Diğer taraflara dokunmadan, orada yaşıyor yedi yıl.
Kimi duvardaki tablolardan, kimi yerdeki halılardan hoşlanmıyor. Yeni tablolar, yeni halılar aldırıyor... Ama eskiler de orada durduğu için
estetik açıdan tuhaf, eklektik bir
manzara çıkıyor ortaya...
Kimi oraya bir
tuvalet, buraya bir
banyo, şuraya bir
havuz, beri tarafa bir camekân yaptırıyor.
Özetle tam bir curcuna!
***
Hayrünnisa Hanım nelerle boğuştuğunu anlatırken, laf arasında "İnternet bağlantısı yoktu, biz kurduk" dedi... Şimdi ABD'deki oğluyla internet üzerinden Skype ile görüşüyormuş...
Bir dakika! Bir dakika!
Bu konu beni ilgilendiriyor:
Nasıl yani? "Gerçekten bağlantı yok muydu?"
Hayrünnisa Gül "Evet, yoktu" diyor ve başka konuya geçiyor... Ama ben orada kalıyorum!
Bu köşenin sürekli okurları hatırlar: Eski Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer'in yayınladığı "harcamalar raporuna" kafayı takmıştım.
Bildiğiniz gibi devlet bütçesi hazırlanırken,
Cumhurbaşkanlığı için de para ayrılır.
Sezer'in raporunda elektrikten, sudan, temizlik malzemesinden,
ulaşım giderlerinden filan tasarruf yapıldığı anlatılıyor, kalan paranın Hazine'ye iade edildiği "gururla" ifade ediliyordu.
Sezer yanlısı (ki aynı zamanda tamamı CHP'lidir!) bazı aymazlar, bu duruma bayılmıştı: "İşte arzu edilen CB" diye yazılar döktürdüler, ekranlarda konuştular.
***
Bense o rapora çok kızmıştım:
Kardeşim harcasana! Harca ki para
ekonomik çark içinde dönsün.
Ben sana "parayı çarçur et" demiyorum. Tabii ki gerekli yerlere harca. Geliştirmek için, güzelleştirmek için harca. Ama harca!
O raporda beni asıl kızdıran ise "İnternet harcamalarında da tasarruf edildi" ibaresiydi.
Yahu internetten nasıl tasarruf edilir? Anlaşmayı baştan yapıyorsun. Her ay sabit bir para ödüyorsun. Ondan sonra istediğin kadar bağlan...
İnternetten tasarruf edilmesi için, çoktan demode olmuş, "çevirmeli hat" teknolojisi kullanılması gerekiyordu.
Yani kullandığın kadar ödüyordun.
Ben de bunu dilime dolamıştım: "Köşk'te çevirmeli hat mı kullanılıyor ki tasarruf yapılabiliyor" diye...
Tabii
cevap çıkmadı.
Aradığım cevabı üç yıl sonra buldum:
Meğer Sezer döneminde internet bağlantısı zaten yokmuş. (Herhalde
sistem kurulmaya başlandı ama yarım kaldı.)
Dolayısıyla Köşk için bütçeden ayrılan para, harcanmayıp iade ediliyormuş!
***
Bunu anlayınca daha da kızdım.
Dün değindiğim gibi bazı gazeteler 29 Ekimlerde, "
Cumhuriyet hep
genç kalacak" gibi çocukça manşetlerle çıkıyor ya...
Adamım, senin Cumhuriyetin çoktan yaşlandı! Tozlandı, küflendi, çatladı...
Aynı Köşk gibi: Tepeden tırnağa elden geçirilmesi, yenilenmesi, temizlenmesi, onarılması, şıklaştırılması gerekiyor bu Cumhuriyetin...
EMRE AKÖZ - SABAH