Ahmet Altan: Kalleşçe ve alçakça!

Bir örgüt, kendi halkına böyle bir kalleşliği nasıl yapar?

Ahmet Altan: Kalleşçe ve alçakça!

İlk gelen tepkilere, açıklamalara, maillere bakılırsa “körü körüne PKK’yı destekleyen” bir kitlenin dışında kalan bütün Kürtler şaşkınlık içinde bu sorunun cevabını arıyor. Sanırım şu anda Kürtlerin duyguları, “Kafes planını” yapanların, Koç Müzesi’nde “çocukları öldürmeye” hazırlandığını öğrenen Türklerin duygularına benziyor. Onlar da böyle bir kalleşliğe ve çılgınlığa inanamamış, bunun nedenlerini anlamaya çalışmıştı. Koç Müzesi’nde patlamayan “bombayı” PKK Tokat’ta patlattı ve darbecilerin amaçladığı o kaosu yaratabilmek için üstüne düşeni yaptı. PKK, bunu ilk kez yapmıyor. Ahmet Türk’ün önceki gün vurguladığı “33 asker” rezilliğinde olduğu gibi “barışa” her yaklaştığımızda barışı torpilliyor. Açın PKK’nın eylemlerinin dökümüne bir bakın. Ne zaman bu ülkede “askerî vesayet” sarsılsa, ordu kışlasına doğru çekilmeye başlasa, demokrasi kapıdan başını uzatsa, PKK bir eylem yaparak, silahın, ordunun, baskının güçlenmesini sağlar. PKK, “Kürtlerin özgürlüğü” için hareket ettiğini söylüyor ama nedense hep “baskıyı ve şiddeti” özgürleştiriyor. Baskının ve şiddetin artmasının, ölümlerin çoğalmasının, cinayetlerin patlamasının Kürt halkına yararı ne? Tokat’ta yedi askerin şehit edilmesinden Kürt halkı nasıl bir yarar sağlayacak? Kürt ve Türk halkının önünde çok net iki öneri vardı. Barış ve savaş önerisi. AKP, bir “barış ve demokrasi” açılımı başlatmıştı. Bu açılımı yetersiz mi buluyorsun, eksik mi buluyorsun, art niyetli mi buluyorsun, Kürt politikacılar çıkar eksiklikleri, yetersizlikleri söyler, art niyetli gördüğü gelişmeleri ortaya koyar ve açılımın doğru yolda ilerlemesine yardımcı olurdu. Konuşarak, tartışarak, eleştirerek ilerlerdik. Ama böyle olmadı. Kandil’den Apo’nun isteği doğrultusunda gelen PKK’lıların özgür bırakıldığı, eve dönmek isteyenlere yolun açıldığı bir dönemde, PKK birden saldırıya geçti, Tokat gibi PKK militanlarının hiçbir tehditle karşılaşmadığı bir bölgede pusu kurarak yedi insanı öldürdü. Barışın ve demokrasinin önünü kesti. Bütün Kürtlerin Türklerle eşit olacağı, bu eşitliğin anayasal güvence altına alınacağı, silahların susacağı, cinayetlerin biteceği bir gelecek hayal ediyorduk. PKK sadece askerleri değil bu hayali de öldürdü. Kürt halkının özgürlüğü, huzuru, refahı savaşla mı sağlanacak? PKK yirmi beş yıldır savaşıyor, bu özgürlüğü savaşla sağlayabildi mi? Bu özgürlük ihtimali kapımıza geldiğinde neden bunun önünü kesti? PKK, bu “eylemi” Apo’nun daha rahat yaşaması için yaptığını söylüyor, aklı başındaki her hangi biri bu saldırıdan sonra Apo’nun hücresinde daha rahat bir hayat süreceğine inanıyor mu? Bu eylem, Apo’nun görünebilir gelecekle ilgili bir hayali varsa, onu da öldürdü. PKK, kendi halkına da, önderine de ihanet etti bence. Bana fevkalade “kalleşçe ve alçakça” gözüken Tokat eyleminin Kürt halkının özgürlüğüne, mutluluğuna, huzuruna bir katkısı olup olmayacağına, PKK’nın varlığının ve eylemlerinin bundan böyle Kürt halkının çıkarına olup olmayacağına karar verecek olan Kürt halkıdır. PKK yönetimi, kendi siyasi hesapları için kendi halkının geleceğini feda etmekten kaçınmıyor, Türk darbecileri kendi iktidarları için Türk halkına ne yapıyorsa, PKK da Kürt halkına aynısını yapıyor. Peki, karşılaştığımız bu kalleşlik karşısında ne yapacağız, barış ne olacak? PKK konusunda Kürt halkı kendi kararını kendisi verecek. Ama hükümetin yapması gerekenler var. PKK, bu eylemiyle kendisini artık “bir asayiş” sorunu haline getirip barış denkleminden çıktı, bundan sonra hükümetin PKK’yı da Apo’yu da unutup Kürt halkının eşitliği ve huzuru için adımlar atması gerekiyor. Şimdi açılımın daha da netleşmesinin tam zamanı. Biliyorum Türk halkının büyük öfkesi ve tepkisi varken bunu yapmak çok zor ama bu hemen yapılmazsa “savaş” ortamı çok çabuk gelişir, bütün Türkiye’nin geleceği kararır. At binmeyi öğrenirken attan düşenleri hemen yeniden ata bindirirler, hemen binemezse bir daha binemez çünkü... PKK’nın kanlı çelmesiyle bu ülkenin insanları attan düştü, hemen yeniden ata binmemiz ve yola devam etmemiz gerekir. Barışı daha başından beri yakmak isteyen bencil Türk siyasetçileriyle, kendi çıkarlarını kendi halkından üstün gören bencil PKK yöneticileri için bu ülkenin geleceğinden ve çocukların hayatından vazgeçemeyiz. Bütün bencillere, kalleşlere inat barış yolunda yürümeliyiz. Barıştan başka bir çaremiz, barıştan başka bir umudumuz yok çünkü. AHMET ALTAN-TARAF
<< Önceki Haber Ahmet Altan: Kalleşçe ve alçakça! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER