Bugün biz de onların anısına AKSİYON dergisinin geçmiş sayılarındaki Şehit analarıyla ilgili bir haberi tekrar yayınlıyoruz...
PKK terörü yüzünden en az 30 bin kişi hayatını kaybetti. Kayıplar hâlâ devam ediyor. Birkaçı hariç, siyasî söylemler şimdiye kadar çözümün bir parçası olmanın hayli uzağında kaldı. Muhtemelen, yakında başlayacak
Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik müzakereleri öncesindeki siyasî söylemler de
ümit verici olmayacak. Ama siyasî gelişmeler hangi zemine sürüklenirse sürüklensin, hiç bitmeyen ve değişmeyen bir gerçek var ortada. Evlatlarını terör eylemlerinde kaybeden binlerce annenin kalplerindeki büyük acının yıkıcı etkisi.
Aksiyon, bu kez yıllardır içlerindeki evlat acısını dindiremeyen Güney
doğu ve Doğu illerindeki annelerle konuştu. Zira terör, olayların yoğun yaşandığı bölgelerdeki annelerle birlikte,
Karadeniz,
Marmara, İç
Anadolu, Ege ve
Akdeniz bölgelerindeki anneleri de vurmuştu. Bu annelerden kimi Türk, kimi ise
Kürt kökenliydi. Kimi de Arap.
Çocuklarını mürüvvetlerini göremeden toprağa vermişlerdi. Bir defa daha gördük ki, gerçekten, ateş düştüğü yeri yakıyor. Yaşadıkları yerler farklı olsa ve bazı konularda ortak düşünmeseler de, ağızlarından hep aynı feryat yükseliyordu: Yavrumuzu içimize gömdük, bu acılar artık bitsin.
Oğlu
İlhan Koçak 10 yıl önce şehit olan 51 yaşındaki
Asya Koçak, kuzum dediği evladını zaman zaman
rüyasında görüyor. Son rüyasında oğlu gelincik tarlasında vuruluyor. Şehit annesi Koçak, gördüklerini anlatırken âdeta o anı yaşıyor ve gözyaşlarına boğuluyor. Her rüya sonrasında acısının biraz daha perçinlediğini belirterek, “Oğlumu rüyamda görüp hasret gideriyorum ama uyandığımda gerçekle karşılaşınca acım daha da artıyor. Rüya gördüğüm gecelerde sabah olsun istemiyorum.” diyor. Şehit
piyade er İlhan Koçak’ı annesinden ayıran
hain kurşunlar, vatanî görevini yaptığı
Ağrı yakınlarındaki Tendürek civarında kalbine isabet etmiş. Acı haber tez elden, daha önce eşini kaybeden ve diğer oğlu da 5 aydır asker olan annesine ulaştırılmış. Aynı dönemde askere gönderdiği iki oğlundan birini PKK’nın vurduğu Asya annenin hayatı çilelerle dolu. Eşi
genç yaşta kanserden ölmüş. Nice mücadelelerle, saçını süpürge ederek üç oğlunu tek başına büyütmüş. İlhan’ı kaybedince dünyası kararmış; ama öte taraftan
şehit annesi olmakla gurur duyuyor. Hasretini oğlunun fotoğraflarına bakarak gideren Koçak, Van’da yaşayan bir Türk.
Vatanı kimsenin bölemeyeceğini vurguluyor ve ardından şunları söylüyor: “Kuzum artık yok. Ama bizler varız. Oğlum bu vatan için şehit oldu. Ben ve diğer iki çocuğum bu vatan için gerekirse canımızı veririz. Van’da şehit annesi olarak yaşamak o kadar kolay değil. Ama her şeye rağmen oğlumun
şehitlik şanını yere düşürmeyeceğim.” Şehit annesi, maddî
yardımın sürmesinden memnun; fakat manevî desteğin eskisi gibi olmamasından yakınıyor.
Diyarbakır’da yaşayan Kürt anne Hevrize
Işıkçı da, tıpkı Türk anne Asya Koçak gibi acılar içinde. Batman’ın
Sason ilçesi Derince Köyü Karakolu’nda askerliğini yapan oğlu Mahmut Işıkçı’yı 3 yıl önce şehit veren 42 yaşındaki Hevrize Işıkçı, şahadeti günler öncesinde hissetmiş aslında: “Rüyamda oğlumu gördüm.
Anne seni çok özledim, diyordu. Bu rüyayı iki üç defa görünce babasıyla birlikte ziyaretine gittik. Bana anne dizlerim artık tutmuyor dedi. Ben acı haber ne zaman gelecek diye beklerken, 3 gün sonra, oğlumun şehit olduğu haberini bir asker bize ulaştırdı.” Mahmut’u kaybettiği sırada hamile olduğu oğluna, hatırasını yaşatmak için onun adını vermiş. 7 çocuk annesi Işıkçı, bir şehit annesi olmaktan mutlu; ama yüreğindeki acının onu her gün parçaladığını söylemekten geri durmuyor.
Rüyamda bir görsem
Mardin’in Şenköy beldesinde yaşayan Arap asıllı Makbule
Bozkurt da bir şehit annesi. Kars’ın
Kağızman ilçesi Değirmendere beldesinde vatanî görevini yapan oğlu piyade er Hıdır Bozkurt, PKK ile girilen bir çatışmada 7 arkadaşıyla birlikte şehit düşmüş. 60 yaşındaki acılı anne haberi duyunca sağlığından da olmuş. Oğlunu düşündüğünde baygınlık geçiriyor. Rüyasında hiç göremediği oğluna hasretini, oturma odasına astığı fotoğraflarıyla gidermeye çalışıyor. Onu rüyasında görse her şeyi feda etmeye hazır: “Çok istiyorum, ama onu rüyamda hiç göremiyorum.
Allah bana
sabır versin. Artık dayanacak gücüm yok.” Anne Bozkurt, ikamet ettiği yerin terör açısından tehlikeli olmasından korkmuyor. Çünkü o bir şehit annesi, en değerli varlığını vermiş vatan uğruna. O da, manevi
destek bekliyor. Özellikle Doğu’da yaşayan şehit annelerinin sahipsiz bırakılmamasını istiyor.
Eşiminkinden çok oğlumun acısı yakıyor
PKK teröründe,
korucular da can verdi. Şehit korucuların anneleri de acı içinde. Bu acılı annelerden biri Van’ın
Gevaş ilçesi Koçak köyünde yaşayan 60 yaşındaki Sakine Yılbur. 12 yıl önce oğlu Ferhat’ı (25) ve eşi 55 yaşındaki İbrahim Yılbur’u bir PKK baskını sonucunda kaybetmiş. Ve 6 çocuğu ile birlikte kalakalmış. Tarlalarda çalışarak çocuklarını büyüten acılı anne şimdi devletten yardım istiyor. Bir evladının işe yerleştirilmesini talep ediyor.
Eşinin acısını içine gömen, ama oğlunun hasretini bir türlü dindiremeyen Yılbur, teröre öfkeli: “Ben iki taraftan acı çekiyorum. Çocuklarımı yalnız başıma büyük zorluklarla büyüttüm. Eşimin yokluğuna biraz olsun dayanabiliyorum; ama oğlumun acısı yüreğimi yakıyor, canımı acıtıyor. Terör, ocağımı söndürdü. Allah da onların ocağını söndürsün. Devlet, başka annelerin ağlamaması için gerekeni bir an önce yapsın.” Vakit buldukça, oğlunun askeriye tarafından yaptırılan mezarına uğrayıp dua ediyor. Oğlunun hemen yanı başında ise eşi yatıyor. Koçak köyü,
terör örgütünün hâlâ etkili olmaya çalıştığı bir bölgenin ortasında. Güvenliği korucular sağlıyor. Ferhat Yılbur’un kabrinde şunlar yazıyor: “Korucu Ferhat Yılbur. 23
Ekim 1993 günü Koçak köyüne saldıran
Ermeni uşağı PKK terör örgütü grubuyla girdiği çatışmada şehit düşmüştür. Ruhu şad olsun…” Mezarda yaz kış
Türk bayrağı dalgalanıyor.
PKK terörü maalesef çocukları aydınlatmak için ücra yerlere gidip görev yapan öğretmenleri de
hedef aldı. Şehit öğretmen sayısı hiç de az değil. Aydın Acun, 18 yıl önce Mardin’e bağlı Dargeçit’in Kuşluca köyünde
vekil öğretmenlik yaptığı sırada PKK militanlarınca kurşuna dizilerek şehit edildi. O, eğitim camiasının ilk üç kahraman şehidinden biri. Acun’un 62 yaşındaki annesi Latife Acun, oğlu için hâlâ
gözyaşı döküyor. Söz oğlundan açılınca fenalık geçiriyor. Sakinleşip tekrar anlatmaya başlayınca aynı sahne yeniden yaşanıyor. Oğlu vekil öğretmen olduğu için devletten hiç yardım alamamış. Mardin’in Şenköy beldesindeki bir
ilköğretim okuluna Şehit
Öğretmen Aydın Acun adının verilmesi ise tek teselli kaynağı.
Oğlumun öldüğünü bilmek bile yetecek
Acıyı belki de en fazla hisseden annelerden biri Ağrı’nın
Patnos ilçesinde yaşayan 55 yaşındaki Besrail Beder. Onun acısı diğer şehit annelerininkinden biraz farklı. Belki de en zor olanı. O 13 yıldır oğlundan haber bekliyor. Oğlunun hayatta olup olmadığını bilememekten dolayı kahroluyor. Hakkâri’nin
Çukurca ilçesi Sivritepe Karakolu’nda vatanî görevini yaparken PKK’nın kaçırdığı İrfan Beder’in akıbetini öğrenmek için başta
Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere bütün birimlere başvurulmuş. Ancak sadece” bulmaya çalışıyoruz” cevabını alabilmişler. Beder ailesi uzun uğraşlara rağmen bir sonuç elde edemeyince ümidini kaybetmiş. Acılı anne yıllar önce bir televizyon kanalında yayımlanan PKK’nın
esir kampı görüntülerinde oğlunu fark etmiş. Besrail Beder, devletin oğlunun ölüsünü ya da dirisini getirmesi için yetkililere yalvarıyor: “Oğlum hayatta mı? Öldü mü? Bunu bilmiyorum. Bu acının tarifi yok. Her sabah kahroluyorum. Oğlumun öldüğünü bilseydim acımı içime gömer, onun için dualar okuyup yaşardım. Ama şimdi ne yapacağımı bilmiyorum. Bir gün kapıyı çalacak diye her zaman hazır bekliyorum. 13 yıldır her gün bu acı ile yaşıyorum.”
Anneler ağlamasın
Terörün es geçilmemesi gereken bir sonucu daha var kuşkusuz. Acı sadece evlatları şehit olan annelerin yüreğini yakmıyor. Evlatları bölücü terör örgütü PKK tarafından kapılan ve bir çatışmada ölen annelerin içi de kan ağlıyor. Oğlunu PKK’ya kaptıran ve evladının
ölüm haberiyle sarsılan Kevi Işık (50) da bu annelerden biri. ‘Ateş düştüğü yeri yakıyor’ diyor acılı anne oğlunu anlatırken. “Ben ağlıyorum, başka anneler ağlamasın. Devlet artık bir çözüm bulup terörü bitirsin.”
mesajının ise ciddiye alınmasını istiyor.
Kevi Işık üniversiteye giden oğlu Hamit’in dağa çıktığını ilk duyduğunda şok geçirmiş. Nasıl ve niye gittiği hakkında bir bilgisi yok. O günleri şöyle anlatıyor: “Okula gitmişti. Bir gün arkadaşları gelip Hamit’i sordular. Okula gittiğini söyledim. O gün eve gelmedi. Aradan birkaç gün geçti yine gelmedi. Uzun zaman deliler gibi aradım. Daha sonra dağa çıktığını öğrendim. Onu büyüttüm, yanlış şeyler yapmasın diye üniversiteye gönderdim, yine de engel olamadım. Tek dileğim onun mürüvvetini görmekti. Ama öldüğü haberini aldım. Bir kez daha yıkıldım.” Hiçbir annenin çocuğunun bu duruma düşmesini istemediğini belirten 7 çocuk annesi Işık, “Acım çok büyük. İnşallah başka anneler ağlamaz. Ben şimdi ne yapacağım? İnsanlar hakkımda ne düşünecek, bilemiyorum. Evladımın acısına yanarken, düştüğü durum, bir kez daha yüreğimi dağlıyor. Herkes çocuklarına sahip çıksın. Bu ülkede birlikte ve huzur içinde yaşamak hepimizin hakkı.” diye konuşuyor.
Annelerden Asya Koçak,
Türkçe konuşuyor. Ama diğer anneler kendi dilinden başka dil bilmiyor ya da Türkçeyi çat pat konuşabiliyor. Farklı dillerde konuşsalar da vermek istedikleri mesaj, acıların bir daha yaşanmaması üzerine odaklanıyor. Bakalım yüreği yanan annelerin çağrısı ve feryadı nasıl
cevap bulacak?
GELİP BOYNUMA SARILACAK DİYE BEKLİYORUM
Türkiye’nin her yerinde şehit ailesi ve annesi var. Doğusu ve batısı hiç fark etmiyor. İstanbul’da yaşayan Sevim Oskay’ın (Alus)
küçük oğlu 10 yıl önce şehit düşmüş. Sevim Oskay, aradan yıllar geçmesine rağmen oğlunun yokluğuna hâlâ alışamamış. Geceleri oğlunun hayaliyle uyanıp sabahlara kadar uyuyamadığını söylüyor. Anne Oskay, “Ölüm haberini aldığım gün, sabahtan akşama kadar içimde bir sıkıntı vardı. Sanki olacağını biliyordum. Şimdi her daim, kapıdan içeri girecek, anneciğim deyip boynuma sarılacak zannediyorum. Oğluma hasretimi bir nebze olsun gidermek için fotoğraflarına bakıp şiirler yazıyor, dua ediyorum.” diyor. Oğlu Mehmet Sarper Alus’un isminin bir sokağa verilmesi Sevim Oskay için tek teselli kaynağı olmuş. Yedi yıl önce, PKK ile girilen bir çatışmada şehit düşen oğlu Necmi Ertuğ’u kaybeden anne
Güngör Ertuğ da evlat hasretiyle yanıp tutuşanlardan. Ertuğ, oğlunun şehit olduğu haberini aldığı günden beri bunalımlar geçiriyor, sürekli oğlunun geleceği hayaliyle yaşıyor. Ertuğ ailesi şehit oğullarının fotoğraflarını, mektuplarını, başarı belgelerini çerçeveletip duvara asmış. Bayraklarla süslenmiş şehit köşesini özel günlerde açıp dua ediyorlar.