İzmir'de yayın yapan Gazete 9 Eylül yazarı Serdar Öztürk, İzmir merkezli casusluk, KCK ve yolsuzluk operasyonlarını yürüten polislere yönelik gerçekleştirilen hukuksuz gözaltıları ve tutuklamaları yazdı. Tutuklamaların yapıldığı adliye önüne giden Öztürk, bir polisin isyanını köşesine taşıdı...
İşte o yazı
***
Yakamdaki el
Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davalarını izledim. İçeridekilerin çok olmayabilir ama dışarıdakilerin yaşadıklarına tanıklık etme fırsatım oldu.
Aynı duygu...
Adaletsizlik...
Bu yüzyılın temel sorunu.
Vicdan sahibi olmak...
Haksızlığa ses çıkarmak...
***
Önceki gece geç saatlerde İzmir Adliyesi'ne uğradım.
Benzeri davaların benzeri kalabalıkları.
Analar, bacılar, eşler ve çocuklar...
Çoğu sessiz, ürkek ve korkulu.
Erkekler öfkeli, hırçın ve şaşkın.
Canlı yayın araçları,
Kameraların beyaz ışıkları.
Sallanan bayraklar,
Arada atılan sloganlar...
En çok da “Türkiye sizinle gurur duyuyor” sesleri.
***
Bir anlık hareketliliğin ardından,
Sevinenler ve üzülenler.
Tutuklanmayanlar merdivende göründüğündeki ürkek sevinç.
Tutuklananları ve yakınlarını üzmemek adına saklanan mutluluklar.
Sonra çeşitli değerlendirmeler,
Sonuç çıkarımları...
***
O arada iki el yakama yapıştı.
Gazeteci olduğu öğrendiğinden sanırım.
Korkutmak ya da şiddet gösterisi değil.
İsyanını gömleğimden alıyordu.
Sesi gittikçe yükseldi,
İsyanı büyüdü ve gözyaşları aktı.
“Kimseler bilmez... Tutukladıkları Hasan Ali Okan var ya... İşte o İzmir'in yarısını havaya uçuracak patlayıcıları bu şehre sokanları yakaladı. Sonra onlardan biriyle aynı masada karşılıklı karpuz yedi. İkram etti... Terörist bile şaşırdı. Rüyada olduğunu, gerçekten polis olup olmadığını sordu. Eve gitmeden tam 9 gün çalıştı. Sonuç: Kendisine ajan dediler, şimdi de cezaevine yolladılar...”
***
Arkadaşları koluna girdi.
Yakamı bırakıp karanlığın içinde kayboldu.
Merak ettim, kim olduğunu sordum.
Belli ki bir yakını diye düşündüm.
Değilmiş...
Daha önce birlikte çalışmış bir memur.
Yeni ameliyat olmuş, duyunca yataktan kalkıp gelmiş.
Kime sorsanız benzeri bir hikaye...
Bir başkası, başka öykü anlattı.
Cenazesi İzmir'den kalkmış bir bayram günü.
Başsağlığına Diyarbakır'dan Batman'dan onlarca insan gelmiş.
Başka hikayeler de dinledim elbette...
***
Sözün özü şudur;
Adalet ve hukuk herkesin hakkı.
Aynı şeyleri düşünmesek,
Aynı şekilde giyinmesek,
Aynı şekilde davranmasak bile.
Eğer içimizde vicdan varsa, insanlığımızı kaybetmemişsek.
Analar, bacılar, evlatlar daha çok üzülmesin,
Evler sessiz kalmasın,
Adliye önleri dolup taşmasın diye daha yürekli olmalıyız.
***
Adalet bir lütuf değil, insan hakkıdır.
Hakkımızı alana kadar koşturmaya devam...