Ama bugün mutlaka yazacaktım.. Uzun zamandır yazmıyordum ve kelimeler beynimde cirit atıyordu. Memleketin hali ahvaline veyahut kendi aymazlıklarımıza, vurdumduymazlıklarımıza dokunduracaktım yine kuvvetle muhtemel..
Ki malzeme fazlasıyla vardı:
Danıştay 8. Dairesi’nin
katsayı değişikliğini iptalinin ardından, bir çok aydın tarafından yapılan yanlış analizleri bir imam hatipli olarak yorumlayacaktım; bu noktadan hareketle de son dönemde başörtüsünün; dahası dini bir çok ritüel’in nasıl reklam malzemesi yapıldığını tek tek anlatacaktım sizlere.
İşte neye niyet neye kısmet.. Akşamüzeri gittiğim bir film bütün yazınsal planlarımı alt üst etti.
Filmin adı 2012..
Yönetmeni felaket filmleriyle ünlü Roland Emmerich.. Yıldız Geçidi, Yarından Sonra’yı bilmeyeniniz yoktur. Milattan öncesini anlatan 10,00 BC ise geçtiğimiz yıl tam da moralimin bozuk olduğu bir gün tek başıma gittiğim bir filmdi..
İşte bu muhteşem sinema eserlerinin yönetmeni ve yapımcısından yeni bir şaheser daha..
Hani güzel bir filme gitmeyi düşünüp de “Hangisine gitsem” diye kararsız kalanlar için, kesinlikle önereceğim müthiş bir film.. Roland Emmerich denilince, kurgusal efektlerin yaşamsal gerçekliğe nasıl dönüştüğünü tahmin edebiliyorsunuzdur zira..
Hayata dair birçok
ders çıkarabileceğiniz mesajlar içeren bu filmden, adeta değişmiş, başkalaşmış,
dolmuş olarak çıkıyorsunuz.
Özellikle bir şeyi aynı anda ve iliklerinize kadar hissederek çok iyi anlıyorsunuz.. Paranın hem çok önemli olduğunu, hem beş para etmediğini. Yaşamımızda bir çok kapıyı açan o sihirli gücün, dünyanın yerle bir olduğu, adeta kıyametin yaşandığı o günde tek bir canı kurtaramadığına şahit oluyorsunuz. Aile, sevgi, ahlak, insan hayatı, merhamet,
adalet, asalet, gibi değerlerin insanlığın inşasında ve devamında tıpkı bir tutkal işlevi gördüğünü bir kez daha aklediyorsunuz..
İnsanlığın asıl birbirimiz için çalışmaktan vazgeçtiğimiz gün öleceğini bir zenci bilim adamının ağzından duyarken, Amerika’yı kurarken binlerce
siyah insanı katleden beyaz insanın nasıl bir evrimden geçtiğini anlıyorsunuz.
İstanbul’un ünlü
Vatan Caddesi’nden yürürken evime, işte böyle yol boyu konuştum kendi kendime..
Sonra bakınırken etrafa, yazı sonbahara çeviren; bir ağacın yaprağını yere düşüren; ve o ağacın hemen altında silahı elinde
nöbet bekleyen polisi ayakta tutan gücün ne olduğunu düşündüm.. Öyle ki o güç karşısında para gibi, insan gibi tüm yaratılmış aciz ve çaresiz..
Varlığımız gibi yokluğumuz da o güce bağlı..
”İlahların İlahı” olduğunu söyleyen
Firavun da, katliamlarıyla ünlü Lenin de, milyonları fırınlarda yakan
Hitler de, hep aynı gücün yazdığı sona
boyun eğdiler..
Bir kez daha anladım ki; adı her dinde ve her insanda başka olsa da o güç aynı güç..
Bendeki adı:
Allah!
Not: Bu bayramı daha eğlenceli daha keyifli olduğu kadar daha anlamlı geçirmeniz dileğiyle… Bayramınız
mübarek olsun..
Nergis Kavalcı - Haber Form