Alttan alta konuşulmasının sebebi belli: Kimse yüksek sesle '
Hayır, Cumhurbaşkanını
halk seçmesin' diyemiyor. Diyemiyor ama gerginlik üretiyor.
Onun yerine ne deniyor? 'Bu kadar önemli bir konu oldubittiye getirilmesin, yeni parlamento bunu tartışsın ve karara bağlasın' deniyor örneğin.
Esasen, Cumhurbaşkanı'nın yetkilerine ve sistemimizdeki yerine hiç dokunmadan sadece seçme yöntemini değiştirmek bu köşede de eleştirildi.
Bu eleştirilerin ardından da
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, 'Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini de azaltacağız' dedi. Dedi ama bu bir
vaat. Siyasetteki pek çok vaat gibi gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli olmayan bir vaat.
Ben bu eleştirilerimi saklı tutmakla birlikte Cumhurbaşkanını halkın seçmesi önerisini, ortaya çıkmak zorunda kaldığı şartlar nedeniyle
destekleyenlerdenim. Daha önce defalarca yapılmış Cumhurbaşkanı
seçimlerine parlamento dışından bir müdahale gelmiş olmasının ciddi bir kırılma noktası olduğunu düşünüyorum ve bu kırılmayı
tamir için kavgasız gürültüsüz ama
demokrasi içinde çözümün Cumhurbaşkanı'nı halka seçtirtmek olduğunu savunuyorum.
Ama diyorum ya, Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesi olasılığını kendileri açısından neredeyse 'Dünyanın sonu' görenler var ve bunu engellemeye çalışıyorlar.
Bu noktada da, görevine devam etmek zorunda kalan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in üstüne gerçekten çok büyük yük biniyor. Sezer'in de Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesine karşı olduğu biliniyor, Sezer başkalarından farklı olarak bütün gerekçelerini veto metnine de yazdı, yani açıkladı.
Şimdi,
Meclis bugün büyük olasılıkla Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesini öngören değişiklikleri tamamlayacak ve
Anayasa değişikliği yürürlüğe girmek üzere yeniden Cumhurbaşkanı'na gönderilecek. (Değişikliğin
referandumu zorunlu kılmayan 367 ve üstü oyla kabul edildiğini varsayıyorum, değişiklik 330-366 arası bir oyla kabul edilirse zaten referandum zorunlu olacak, konu Sezer'in inisiyatifinden çıkacak.)
Acaba Sezer ne yapacak? Veya, Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesini istemeyenler açısından düşünecek olursak, Sezer ne yapmalı?
Biliyorsunuz, Sezer'in elinde iki ihtimal var: Yasayı doğrudan yürürlüğe sokmak veya bir kısmını ya da tamamını referanduma götürmek.
Geçen gün düşük de olsa Sezer'in yasayı doğrudan yürürlüğe sokma ihtimali olduğunu yazdım, bunun olası gerekçelerini anlatmaya çalıştım.
Ama diyorum ya, bu düşük bir ihtimal. Esas ihtimal Sezer'in yasayı kısmen de olsa referanduma götürmesi.
Şimdi, Sezer yasayı kısmen de olsa referanduma götürürse bunu neden yapacağını anlatmaya çalışayım.
Daha önce referandumun nafile olacağını söylemiştim. Çünkü Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesine destek yüzde 70'in üzerinde. Yani referandumdan kabul çıkacağı şimdiden kesin gibi.
Referandumda alınacak bir yenilginin üzerine bir de 40 gün gibi sıkışık bir takvimde yapılacak
Cumhurbaşkanlığı seçim süreci, yenilgiyi alacak çevreler açısından ikinci bir yenilgiyi daha getirmez mi? Bence getirir ama referandumun faydaları da yok değil.
Daha önce söyledim, Sezer yasayı hemen onaylarsa Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turu 22 Temmuz'a yetişiyor. İki sandığın bir araya gelmesi AKP'ye yarar mı, yaramaz mı? Yapılan
hesap bu.
Oysa Cumhurbaşkanı, yasanın diyelim 184'ün her şart altında toplantı yetersayısı olduğuna ilişkin maddesini yürürlüğe sokar, geri kalanını referanduma sunarsa, ciddi anlamda
vakit kazanabilir birileri.
Yani, referandum ister istemez sonbahara (eylül) sarkar. (Yasasaki 120 günlük referandum süresini kısaltmaktan söz edenler var ama bu değişikliği yapmak Anayasa değiştirmek kadar, hatta zamanlama nedeniyle daha da zor, hatta imkânsıza yakın.)
Ama bu arada parlamento seçilmiş ve göreve başlamış olur. Ve Meclis eylül ayından önce bir Cumhurbaşkanı'nı 276'lık çoğunlukla seçebilir. Cumhurbaşkanı seçen Meclis Anayasa değişikliklerini de rafa kaldırabilir, yani halk seçmez!
Bu, Cumhurbaşkanlığına
Abdullah Gül gibi istenmeyen birinin gelmesini istemeyenler açısından ciddi bir risk. Sezer bu riski alır mı? Bilinmez.
Tabii bir de 184'ü de yürürlüğe sokmadan, paketin tamamını referanduma götürebilir Sezer. O zaman, yeni gelecek Meclis'in öncelikli işinin Cumhurbaşkanı seçmek olup olmadığı tartışmasını yaşarız önce ama Anayasa böyle bir yükümlülük öngörmüyor. Ardından eylül ayında referandumu yaparız, kabul çıkarsa kasım ayında da Cumhurbaşkanı'nı seçeriz.
Bu durumda tek ihtimal, 'istenmeyen' birine karşı adam gibi bir
aday çıkartmak ve seçimi kazanmaya çalışmak olur.
Korkunun ecele faydası yok. Her şeye halk karar verecekse, yapılacak olan gidip halka kendini beğendirmek, başka bir şey değil.
İsmet Berkan/
Radikal