Demokrasi ve medyaya darbe operasyonu ardından yorumlar gelmeye devam ederken Zaman gazetesi yazarı Abdülhamit Bilici 'Türkiye'yi dünyaya rezil etme operasyonu' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Bilici düne kadar Erdoğan'ı savunan demokrat Batılıların bile artık Erdoğan'ı savunamadığını aksine gelinen noktanın 'Erdoğan sizi hain ilan etmediyse demokrat değilsiniz' olduğunu belirtti.
İşte Abdülhamit Bilici'nin o yazısı:
"Hak ve özgürlük mücadelesi tarihinde önemli bir yere sahip olan “Kızıl Danny” unvanlı siyasetçi Daniel Cohn-Bendit, 10 yıl önce adeta yükselen bir demokrasi yıldızını andıran ülkemiz için ne kadar umutluydu. “Boğaziçi mucizesi” adını verdiği Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinin başarıyla tamamlanması için en büyük destek veren isimlerin başında geliyordu.
AKP iktidarının bu yolda yaptıklarını sessiz devrim olarak görüyor; Avrupa ve Türkiye’deki bağnaz düşmanlarına karşı Erdoğan’a büyük destek verirken şöyle diyordu: ‘’Boğaziçi mucizesini gerçekleştirmek sadece bir düş değil. Hem siz, hem de biz çok çalışmak zorundayız ve umut ediyorum ki, bunu 10 yıl içinde başaracağız.’’
Peki 10 yıl sonra nereye geldik? Türkiye’nin nereye geldiğini en iyi anlatan da aynı isim oldu. Birkaç ay önce yaptığı açıklamada, Türkiye’de Erdoğan’ı desteklemeyen herkesin ‘hain’ ilan edildiğini söyleyen Cohn-Bendit, “Bugün şayet Erdoğan tarafından hain ilan edilmiyorsanız demokrat değilsiniz.” diyordu.
Pazar günü Genel Yayın Müdürümüz Ekrem Dumanlı’yı gözaltına almak için gazetemiz basılırken, 10 yıl önce ve sonra dile getirilen birbirine zıt bu sözleri düşündüm. Türkiye’de ve dünyadaki birçok demokrat gibi, sözü edilen mucizenin gerçekleşmesi, ülkemizin Avrupa standartlarında bir demokrasi olması için Zaman olarak biz de büyük heyecan duymuştuk. Erdoğan’ın liderliğinde atılan demokrasi adımlarına destek vermiş, demokrasiyi raftan kaldırmayı hedefleyen düşmanlarına karşı göğsümüzü siper etmiştik.
Gazetemiz “Özgür basın susturulamaz” sloganlarıyla inlerken, 10 yıl önce Erdoğan aleyhine dünyada dile getirilen “Aslında değişmedi”, “Gizli gündemi var” suçlamalarına karşı yazdığım yazılar, yaptığım konuşmalar geçiyordu zihnimden.
Demokrasi yönünde atılan adımları desteklediğim veya parti kapatmadan darbe girişimlerine antidemokratik muamelelere maruz kaldığında Erdoğan’ı desteklediğim için pişman mıydım? Hayır. O gün demokrat olmak bunu gerektiriyordu. Nitekim Kızıl Danny de, Hasan Cemal de, Şahin Alpay da, Ergun Özbudun da, Haşim Kılıç da, Ahmet Altan da, Bülent Keneş de, Nazlı Ilıcak da, Hidayet Karaca da, Murat Belge de, Ekrem Dumanlı da o gün aynı tavrı sergiledi. O gün demokrat olmanın gereğini yerine getiren bizler, Erdoğan’ın eline güç geçirince hukuku ve özgürlükleri askıya almaya kalkacağını, ülkenin rotasını AB’den baskıcı rejimlere çevireceğini, yanlışları söyleyen herkesi hain ilan edeceğini, medyayı susturmak için patronlarını telefonla arayıp ağlatacağını, habercilik görevini yaptığı için gazete ve televizyonlara polis baskını düzenleteceğini, yolsuzlukları örtmek için Sayıştay’dan yargıya tüm denetim mekanizmalarını etkisiz hale getireceğini, Türkiye’yi AB standartlarına taşıma sözü vermiş olmasına rağmen antidemokratik adımları eleştiren AB’ye “kendi işine bak” deme noktasına geleceğini nereden bilebilirdik? Ne yapabiliriz, hep beraber aldatıldık!
5 yıl önce büyük bir öngörüyle “sivil istibdat” uyarısında bulunan Nuray Mert’i anlamaya çalışmak yerine birçok yerde eleştirdiğim için pişmanım. Kendisinden ve demokrasi mücadelesi verdiğimiz inancıyla bile olsa yazı ve sözlerimle hakkında yeterince empati yapamadığım herkesten af diliyorum.
Son süreçte kişi ve kurumlar olarak maruz kaldığımız hakaret, iftira ve zulümler çok acı olsa da sineye çekilebilir. Acımızı daha da büyüten, hukuk ve demokrasiyle asla bağdaşmayan bu saçmalıklar yüzünden güzel ülkemizin tüm dünyaya rezil ediliyor olması. Aydınlık Gazetesi ile aynı çizgide yayın yapan zift medyasının paralel saçmalıklarına dünyada kimse inanmıyor. Yaşananların, AKP-Cemaat kavgasıyla alakası yok. Türkiye demokrasi ve hukuk devleti olmaktan çıkıyor ve herkes bundan payını alıyor ve maalesef alacak. Ülkelerin demokrasi karnesini tutan Freedom House’un son raporu ortada. Türkiye artık medyanın özgür olmadığı ülkeler kategorisinde.
En büyük teselli ve paha biçilmez ders ise gazetemize yapılan baskın sonrası aynı fikirleri paylaşmayan insanların demokrasi adına bize verdiği destek. Zaman, İpek, Samanyolu yayın gruplarının dik duruşu, korku içindeki medyaya cesaret verir ve hepimizin demokrasi bilincine katkı sağlarsa inşallah kriz altın bir fırsata dönüşür."