Toplantı sonunda bir sonuç bildirgesi açıklandı. Vatandaşlık konusunda, sadece 'Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı' kavramı üzerine odaklanılması istendi.
Sonuç bildirgesinde; yer isimleri orijinal haline iade edilmesi istenirken, olumsuz tarihi çağrışımları olan yer isimlerinin de değiştirilmesi gerektiği vurgulandı, Türkiye'nin çok kültürlü yapısının tanınması talep edildi. Bölgedeki gelişmelerden dolayı Kürt sorununun çözümünün aciliyet kazındığına dikkat çekilen bildiride, Türkiye'nin, Suriye çözümü konusunda uluslararası işbirliğine devam etmesi gerektiği belirtildi. Başkanlık sistemi tartışmalarının ise yeni bir anayasa için gerekli olan mutabakatı tehlikeye atmaması gerektiğine dikkat çekti.
ABANT PLATFORMU'NUN SONUÇ BİLDİRGESİ
- Hiçbir resmi belgede, Türk vatandaşlığının sosyslojik bir tanımı olmamalıdır. Bunun yerine, sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kavramı üzerine odaklanılmalıdır.
- Devlet, herhagi bir üst kimlik tasarlama girişiminde bulunmamalıdır.
- Türkiye'nin; farklı mezhep, din ve etnisiteleri içeren fakat bunlarla sınırlı olmayan çok kültürlü yapısı, devlet ve toplum tarafından tanınmalıdır.
- Devlet, tüm inançlara ve inançsızlığa eşit mesafede olmalıdır.
- Yerel nüfusun talebi halinde, yer isimleri orijinal haline iade edilmelidir ve olumsuz tarihi çağrışımları olan birtakım yer isimleri değiştirilmelidir.
- Eğitim müfredatı, yukarıda sözü edilen hususları yansıtmalıdır.
- Arap İsyanı, Türkiye dış politikasının en büyük meselesini oluşturmaktadır.
- Türkiye-Irak-Suriye üçgenindeki bölgesel dinamik, Türkiye'deki Kürt sorununun çözümünü acil kılmaktadır.
- Türkiye, reelpolitik gerçekler ve idealist taahhütleri arasında bir ahenk kurmalıdır.
- Türkiye'nin Suriyeli sığınmacılara gösterdiği hassasiyet her türlü takdire şayandır. Türkiye, Suriye'de barışçıl bir çözüm için uluslararası toplumla işbirliğini sürdürmelidir.
- Avrasya'daki önemli bölgelerin kesişim noktasında ve hızlı bir değişim ve jeopolitik yapılanma döneminde bulunan Türkiye, ortaya çıkmakta olan çok kutuplu dünyada önemli bir rol oynamaktadır.
- Tutarlı bir dış politika güden istikrarlı bir Türkiye, Avrupa'nın güvenliği için hayati öneme sahiptir ve İslam dünyası ile Batı'nın barış içinde birlikte var olması için vazgeçilmezdir.
- AB tam üyelik süreci her iki taraftaki ciddi güven kaybından ötürü sekteye uğramaktadır. Her iki tarafta da yönetimsel eksiklikler söz konusudur ve siyasetçiler, üyeliğin getirileri hakkında kamuoyunu bilgilendirmede ve kamuoyu oluşturmada başarılı olamamışlardır.
- Avrupa'daki birtakım önyargılar, yükselen İslamofobi ve bazı Avrupalı liderlerin hasmane tavırları, Türkiye'de ciddi öfkeye neden olmuştur.
- Mevcut ayrımcı vize politikalarını sona erdirmeye yönelik olan yol haritası, yeniden güven inşası ve tam üyelik sürecini canlandırmak için önemli bir fırsattır.
- AB, ortak değerler ve demokratik standartlar üzerine kurulu bir barış projesidir. Bu nedenle Türkiye'nin geleceği için sahip olduğu önemi korumaktadır. Türkiye'nin, farklı uluslararası işbirliği seçenekleri araması normal olmakla birlikte, AB, süreçteki tüm sorunlara ragmen Türkiye için hala vazgeçilmezdir.
- Haziran 2010'dan bu yana hiçbir müzakere başlığı açılmamıştır ve mevcut durum bu haliyle sürdürülemez. Bazı başlıkların açılması sürece hız kazandıracaktır. Türkiye hükümeti, müzakere başlıklarının açılması ve üyelik sürecinin hızlanması için Kopenhag Kriterleri'ni sağlama yönünde çaba göstermelidir.
- Yeni anayasa, vatandaşların genel beklentileri kadar Türkiye'nin demokratikleşme, insan hakları, eşit yurttaşlık, hukukun üstünlüğü, devletin hesap verebilirliği, ordunun sivil denetimi ve merkeziyetçiliğin azaltılması gibi konularda imzaladığı uluslararası anlaşmaların gereklerini de yansıtmalıdır.
- En son genel seçimlerden önce tüm siyasi partilerin söz verdiği şekilde, mevcut anayasa bir dahaki genel seçimlerden önce yeni bir anayasa ile değiştirilmelidir.
- Hükümetin, Kürt sorununun barışçıl çözümü yönündeki son girişimi desteklenmelidir. Bu, yeni anayasada eşit yurttaşlık garantisini de içermelidir.
- Başkanlık sistemi tartışmaları, yeni bir anayasa için gerekli olan siyasi mutabakatı tehlikeye atmamalı ve geciktirmemelidir.
- Devlet, tüm din ve mezheplere eşit mesafede olmalıdır. Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalı veya statüsü tarafsızlık ilkesi ışığında yeniden tanımlanmalıdır.
- Kadınların kamusal hayata ve siyasete katılımı teşvik edilmelidir. Bu, pozitif ayrımcılık yönünde stratejiler içerebilir.
- Güçlü ve bağımsız bir sivil toplum, muhalefet hakkı, örgütlenme ve ifade hürriyeti, basın özgürlüğü, kapsayıcı katılım, akademik özgürlük ve devleti eleştirme hakkı gibi konularla da bağlantılı olması dolayısıyla demokratikleşme kurumsal reformlarla sınırlı olmamalıdır.
- Mevcut siyasi partiler ve seçim yasaları, yerel siyaseti güçlendirme istikametinde demokratikleştirilmelidir. Yüzde 10 seçim barajı, demokrasinin kapsayıcı karakterini yansıtacak şekilde belirgin olarak düşürülmelidir.
- Türkiye'de daha fazla sosyal adaletin temini ve demokrasinin güçlendirilmesi için çalışanların hakları güçlendirilmelidir. Adil olmayan gelir dağılımının demokrasi için önemli bir tehdit olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.
- Eğitim müfredatı, yukarıda belirtilen hususları yansıtmalı ve yurttaşları eleştirel düşünce yoluyla sivil topluma aktif olarak katılmaya hazırlamalıdır.