Yazısında yandaş medyada yaşanan güç zehirlenmesinin tehlikeli boyutlara ulaştığını belirten Hüseyin Özay, bunun üzerine AKP'nin yandaş medyada “ince ayar” yapılmasına karar verdiğini ifade ediyor.
Hüseyin Özay'ın dikkat çeken o yazısı:
17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının ardından başlatılan “algı operasyonu”, medyada Susurluk benzeri ilişkilerin ortaya çıkmasına neden oldu. Algı operasyonu sürecinde; muhalif işadamları, gazeteciler ve bürokratlar hakkındaki gizli bilgiler, yandaş gazeteci ve yazarlara aktarıldı. Sözkonusu yandaş gazeteci ve yazarların bir kısmı ise bu durumu ranta çevirdi ve şantaj ile patronlardan para “koparmaya” başladı. Bu konuda gelen şikayetlerin artması üzerine, şimdiye kadar algı operasyonunda kullanılan gazetecilerin tasfiye edilmesi kararlaştırıldı. Yeni dönemde, algı operasyonunun daha kaliteli gazeteci ve yazarlarla yönetilmesi planlanıyor. Bu durum, Ankara’da, “yandaş medyada level atlama vakti” olarak özetleniyor.
Yandaş medyada yaşanan “Susurluk” skandalının hikâyesi şöyle:
Cumhuriyet tarihine, “ayakkabı kutuları” ile geçen 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu, Türk medya sektörüne de ağır darbe vurdu. Özellikle bu süreçte yürütülen algı operasyonu, medya sektöründe yasadışı oluşumların da kapısını araladı. Operasyonların ardından AKP Hükümeti, tüm birimleri ile birlikte adeta “algı operasyonu” seferberliği ilan etti. Bu süreçte, hükümete yakın medya organları da etkin şekilde kullanıldı. Algı operasyonunu yürütmek için, bir güvenlik teşkilatında “psikolojik harekat birimi” oluşturuldu. Dönemin Başbakanlık danışmanları ile koordineli şekilde çalışan birim, medya kuruluşlarında yer alan haberleri izleyerek, nasıl bir yayın politikası izleneceğini belirledi. Bu yayın politikası da hükümete yakın medya kuruluşları tarafından hayata geçirildi.
SİLAH İLE GEZEN GAZETECİLER
Devletin, bir dönem PKK ile mücadelede kullandığı Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’a benzer oluşumlar bu kez yandaş medyada ortaya çıkmaya başladı. Devletin güvenlik birimlerinden aldıkları bilgiler, yandaş medyada adeta yeni “yeşillerin” ortaya çıkmasına neden oldu. Hâlen, yandaş gazetelerde çalışan gazeteci ve yazarlar, güvenlik birimlerinden, bazı gazeteciler hakkında “teknik takip” hatta “fiziksel takip” talebinde bulundular. Yandaş gazetecilere sağlanan devlet imkanı bununla da sınırlı kalmadı, “dik duran“ gazetecilere, silah ve koruma da verildi. Ayrıca bu gazetecilerin, gelirlerinin üzerinde harcama yapması da dikkat çekti.
MUHABİRİ İÇİN TEKNİK TAKİP İSTEYEN YANDAŞ CEO
17 Aralık operasyonu sonrasında yandaş medyada yaşanan güç zehirlenmesi, muhabirden gazetenin yöneticilerine kadar herkesi etkiledi. Bu esnada, “paralel” veya “muhalif” olduğundan şüphe edilen bazı gazeteciler için, “Şuna bir bakar mısınız, kimlerle görüşüyor” diyerek listeler gönderildi. Bir gazetenin CEO’sunun, muhabirleri için bile örtülü olarak teknik takip talebinde bulunduğu dilden dile konuşuluyor.
Yandaş bazı gazetecilerin devlet birimlerinden aldıkları gizli bilgilerle, iş adamlarına şantaj yapmaları, güç zehirlenmesinde son nokta oldu. Bu süreçte, iş dünyası ile ilgili gizli kalması gereken ticari sırlar da, “paralel ile mücadele” adı altında yandaş kalemlere servis edildi. Bilgilerin bir kısmı haberleştirildi. Ancak, bazı bilgiler dosya hâline getirilerek, iş adamlarından kaba tabirle “para koparma” aracı olarak kullanıldı. Devletin güvenlik birimlerine ve hükümet üyelerine bu konuda birçok şikâyet gitti.
YANDAŞ MEDYADA TASFİYE
Yandaş medyada yaşanan güç zehirlenmesi, tehlikeli boyutlara ulaştı. Bunun üzerine AKP, yandaş medyada “ince ayar” yapılmasını kararlaştırdı. Bu durum Ankara’da, “yandaş mahallede level atlama vakti” olarak nitelendiriliyor. Bazı gazetelerin CEO’larının değiştirilmesi, bazı yazarların da başka kurumlara kaydırılması öngörülüyor. Yeni dönemde, daha kaliteli, kamuoyunda güvenilen isimlerle çalışılması planlanıyor. AKP yönetimi, yandaş gazeteci ve yorumcuların, yaptıkları hataların partiye zarar verdiğini düşünüyor. Bu nedenle, geçtiğimiz günlerde bazı televizyon yorumcularının parti yönetimi tarafından fırçalandığı öne sürüldü. Parti yönetiminin, “Televizyonda boş boş konuşuyorsunuz. Programa katılmadan önce, SETA’daki uzmanlardan bilgi alın” diyerek bazı yorumcuları uyardığı konuşuluyor. Özellikle 17 Aralık yolsuzluk dosyasının kapatılmasının ardından yandaş medyada tepki çeken isimlerle ilgili olarak bir operasyon yapılması gerektiği dillendirilmeye başlandı.
İSTİHBARATÇILAR DA RAHATSIZ OLDU
17 Aralık operasyonun ardından başlatılan “fişleme” çalışmalarıyla anılan MİT’in içinde rahatsızlık başgösterdi. Ankara’da dolaşan iddialara göre, paralel ile mücadele konusunda yapılan çalışmaların tümü MİT tarafından gerçekleştirildiği sanılıyor. Oysa bu kapsamdaki operasyonlar, emniyet ve diğer birimlerle paslaşarak yürütülüyor. Dolayısıyla, burada tüm birimlerin sorumluluğu bulunuyor. Kulislerde, algı operasyonları konusunda tek sorumlu olarak MİT’in gösterilmesinin teşkilatta rahatsızlığa yol açtığı da konuşuluyor. AKP Hükümeti döneminde ise, teşkilata alınan kişi sayısının toplam personelin sadece yüzde 1’i düzeyinde olduğu belirtildi.
AYDIN DOĞAN’A NİYE ‘AYAR’ VERİLDİ
Hükümete yakın bir gazetenin yazarının, geçtiğimiz hafta Aydın Doğan ile bazı köşe yazarlarına yönelik yazdığı “tehdit” niteliğindeki yazı medya sektöründe büyük yankı uyandırdı.
Konuyla ilgili dolaşan iddialara göre, son olarak Yılmaz Özdil ile yollarını ayırmak zorunda kalan Doğan Grubu’na yönelik “baskılar” sürüyor. Özellikle AKP Hükümeti, gazetenin etkili isimlerinden birkaç kişinin daha yazılarına son verilmesini istiyor. Grup ise, “simge isimlerin” kaybedilmesi hâlinde, gazetenin çok büyük imaj kaybına uğrayacağını düşünüyor. Bu durum, hükümeti ve “algı operasyonu yöneticilerini” rahatsız etti.
HAPİS İLE?KORKUTULACAK
Aydın Doğan ile grup yönetiminde olan kızlarının, bazı konularda görüş ayrılığına düştüğü bilgisini edinen “algı operasyon timi”, bu bilgiyi kullanmaya karar verdi. Sağlık yönünden bazı rahatsızlıkları olan Aydın Doğan’ın, hapis ve vergi cezası ile korkutulması kararlaştırıldı. Söz konusu yazı, Ankara’da “ince ayar” olarak nitelendiriliyor.