Radikal yazarı M.Ali Kışlalı yeni yolu gösterdi:
Yargı son çare
Halk oyuna dayanarak, kırsal bölgelerle büyük kentlerin ilgi görmemiş kenar mahallelerindeki fakir fukaradan aldığı oylarla iktidara geliyor. Ama yapılan büyük yolsuzluklar ayyuka çıkınca memnuniyetsizlikler başlıyor. Sokak
gösterilerinin hazırladığı ortamda asker yönetime el koyuyor. Ülkeyi bu hale getiren siyasi parti kapatılıyor. Başkanı
ülke dışına kaçıyor.
Asker iki yıl durumu düzeltmeye çalışarak yönetimde kalıyor. Sonra
seçimler yapılıyor. Kapatılan parti oyları, kaçan liderinin
tayin ettiği bir siyasetçi başkanlığında kurdurttuğu yeni parti vasıtasıyla yeniden kazanılıyor.
Arş-ı ala’ya çıkan yolsuzluklarla müthiş servet kazanmış olan firari lider ülkesine dönüyor. Gene kendisinin seçtiği birini başbakanlığa getiriyor. Her şeyin düzeleceğini düşünüyor. Karısını alıp
Pekin Olimpiyadları’nın açılışına gidiyor. Ama ülkesinde açılan davalarla, özgürlükleri dahil, her şeyin tehlikeye girdiğini görüp, tarafsız olmadığını öne sürdüğü yüksek yargıyı da suçlayarak, demokrasinin en iyi uygulandığını söylediği,
İngiltere’den
sığınma hakkı istiyor.
Bu olaylar son iki sene içinde
Tayland’da cereyan etti. Ama olup bitenlerin hiç olmazsa bir kısmını sanki daha önceden biliyor gibisinizdir.
Çünkü
Türkiye’de yaşıyorsunuz.
Kimi ülkeler şu ya da bu sebepten dolayı çok kötü yönetilince toplumun bilinçli, ‘elit’ diye anılan çevrelerinde büyük rahatsızlık başlıyor. Gerilen hava içinde gösteriler yapıldığı oluyor. Bu hava orduyu da etkiliyor ve
darbelerin geldiği de görülebiliyor. Sonra, gene seçimle, normal yaşama dönüldüğünde, bilinen yöntemlerle sağlanan oylarla aynı grup iktidara gelirse, yasal, kurallar çerçevesinde ne yapılabilir?
Türkiye’de siyasi iktidarın
Anayasal kurallar dışına çıktığını
Cumhuriyet Başsavcısı saptayıp ortaya bir kapama davası çıkınca, Batı dünyası bir değerlendirme yaptı.
“AKP’nin devrilmesi,
Avrupa Birliği ile
Afganistan,
İran,
Irak ve
Suriye gibi bölgesel sorunlu yerlerde AKP’nin desteğine güvenen ABD’nin tepkisine neden olur” dediler. Ama büyük dış baskıya karşın,
Anayasa Mahkemesi 10’a karşı 1 oyla, kapamasa bile AKP’yi mahkûm etti. Dünyanın önde gelen denetim ve danışmanlık firması
Ernst&Young Türkiye’nin ‘
Rüşvet ve
Yolsuzluk Uygulamaları’nda sınavı geçemediğini ilan etti. Bunun neyi değiştirdiğini göreceğiz.
Tayland’da, hakkında açılan sayısız suistimal davaları, 2006 askeri darbeden sonra kaçan
Başbakan Taksin’i, yeni kurdurduğu partinin seçim kazanmasına karşın, kurtaramadı.
Önce
Bangkok’ta Yüksek Mahkeme, Taksin ve yandaşlarının aleyhine ceza kanununa göre açılmış davalara bakmaya başladı.
Anayasa Mahkemesi, Taksin adına tayin ettiği başbakanın kurduğu
koalisyon hükümetinin
Kamboçya ile yaptığı bir anlaşmayı iptal etti. Bu da
Dışişleri Bakanı’nın istifası ve tüm kabinenin ceza alabileceği bir yeni davanın açılmasına sebep oldu.
Aralık ayındaki seçimleri kazanan Taksin yanlılarının çoğunlukta olduğu hükümet artık eski başbakana nefes aldıracak derken, değişen havaya Tayland yüksek yargısının cesur adımları sebep oldu.
Taksin başbakan iken karısına ait bir araziyi devletin fahiş fiyatla alınmasını sağlayan üç hukuk danışmanı tutuklandı. Seçim komisyonu yeni partinin parayla oy sağladığını araştırmaya başladı. Yargıya bu konuda parti kapama davası için müracaat edebileceği öne sürüldü.
Taksin ve eşi açılan davalardan dolayı ancak 400 bin dolar kefalet ile ülke dışına çıkma izni alabildiler. Ama durumun umutsuz olduğunu görüp hem bu teminattan, hem de Tayland’da dondurulmuş olan 2 milyar dolarlık mallarından vazgeçerek İngiltere’ye sığındılar.
Tayland Yüksek Mahkemesi ise bu durum karşısında haklarında hem tutuklama hem de teminatların tahsili kararı çıkarttı.
Tayland’da bile, yüksek yargının askeri darbelerden daha etkili olduğu böylece görülmeye başlandı.