AK Parti, merkezi nasıl alacak?
27
Nisan’da
Genelkurmay’ın web sitesinde yapılan açıklamadan sonra
siyasetin ana ekseninde öne çıkan ‘
demokrasi ve demokratlık’ vurgusu, AK Parti’ye yeni
açılımlar getirdi. Siyasi analistler ve anketörler, önceleri en fazla yüzde 30-34 bandında gördükleri AK Parti için,
Anayasa Mahkemesi kararından sonra cumhurbaşkanlığı
seçiminin
TBMM’de kilitlenmesi ve e-bildiriyi müteakip yüzde 38-44 bandını zorladığı tespit ve değerlendirmeleri yapıyor. Son iki haftada merkez sağ ve solda meydana gelen suni evlilikler adeta yeni bir süreci de dayatıyor. Eğer oy tabanı bu kadar genişliyorsa, herkes AK Parti’nin temsilde de bunu yansıtıp yansıtmayacağını konuşuyor. AK Parti Genel Başkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın demokrasiyi tabana yayma ve sosyal
restorasyon kelimeleriyle son 2-3 yıldır sürekli ifade ettiği merkez sağa açılım, parti politikalarına zaten yerleşmiş bir söylemdi. Seçim sandığı ortaya konunca bunun eyleme dönüşme eğilimi, toplumun her kesimine hitap etme amacı daha da öne çıktı. Üstelik şimdi merkez sağa bir de merkez sol çizgisi eklendi.
Erdoğan’ın 3
Kasım 2002 seçimlerinden hemen önce ‘Milli Görüş gömleğini çıkarttık’ sözleriyle başlayan açılım da aslında partiyi merkeze yerleştirme gayret, niyet ve projesiydi. Dört buçuk yılın gösterdiği o ki, AK Parti bunu başarma yolunda. Son hamle ve değişim 22 Temmuz seçimlerinde kendini hissettirecek.
Mehmet Şimşek,
Reha Çamuroğlu, Zafer
Çağlayan,
Hüsamettin Kavi,
Ertuğrul Günay,
Yücel Sayman gibi isimlerin yanında Ömer
Dinçer,
Veysel Eroğlu,
İdris Güllüce,
Mehmet Müezzinoğlu gibi bürokratların da katılımıyla parti vitrini güçlenecek.
İstanbul’dan
Mustafa Akyol,
Taner Mustafaoğlu, Kenan Torlak gibi yeni
sürpriz isimler de listelerde yer alacak.
DYP-Anavatan vitrinindeki isimlerden daha çok Süleyman
Demirel ve
Mesut Yılmaz kontenjanları merak konusu. MHP’nin de vali ve bürokratlarla sanat ve
spor camiasından katılımlarla zengin bir
aday listesi oluştu: Gündüz
Aktan, Timur
Ulusoy,
Tuğrul Türkeş,
Sabri Uzun, Kemal Çelik,
Serdar Gökhan, Bülent
Haberal, Ertürk Yöndem, Selahattin Alpay, Saffet Sancaklı. Ancak MHP’nin en büyük sıkıntısı son genel kurulla başlayan kopmalar. Bu noktada
Büyük Birlik Partisi’ne geçen milliyetçi isimlerin yokluğu partiye epey sıkıntı yaşatacak. AK Parti, DP ve kısmen
CHP’nin işin içine katıldığı merkez kavgasında MHP belirgin şekilde yok. Peki, nereden çıktı merkeze açılım ve merkez kavgası?
BIYIKSIZ, BAŞÖRTÜSÜZ, MODERN KADIN AÇILIMI
1980 öncesinde siyasette merkez sağ daha bloktu. Adalet Partisi o dönemin ve bu güçlü blokun temsilcisiydi. Sonra Milli Nizam Partisi ve
Milliyetçi Hareket Partisi’nin ayrışmasıyla bu blok bütünlüğü bozuldu. Adalet Partisi daha liberal değerlerin temsil edildiği bir siyasi yapı olarak 1980’e kadar varlığını sürdürdü. Buna rağmen, Ecevit CHP’sinin yüzde 33 ve yüzde 41 oranlarında oy aldığı 1973-1977 genel seçimlerinde bile merkez sağ kitleyi oluşturan AP, MSP, MHP, DP’nin oy toplamı yüzde 60’ların altına düşmedi. Turgut
Özal’ın
Anavatan Partisi ile yüzde 45 ile tek başına yakaladığı seçim başarısının temelinde de ‘dört eğilimin’ birleştirildiği merkez sağ partilerin potansiyeli vardı. 29 Kasım 1987 seçimlerinde DSP-SHP oyları ancak yüzde 32’leri bulmuştu.
ANAP, DYP, RP dağınık olmakla birlikte merkezi ve merkez sağı temsil eden oyların tam da üstündeydi. Bu
yarış dört yıl sonra yapılan 1991 seçimlerinde sol oyların toplamını yüzde 21 bandına sıkıştıran bir noktaya geldi. 1995 seçimleriyle gelen parçalı, koalisyonlu siyasi yapı bile sola yeterli bant genişliğini tanımadı. Bu seçim sonucunda DSP-CHP oyları ancak yüzde 24’leri bulabilmişti.
18 Nisan 1999 seçimleri ise bu pranganın son kez kırıldığı tarih oldu sol için. Terörist başı Abdullah
Öcalan’ın yakalanmasıyla gelen rüzgâr DSP’yi yüzde 22’lere çıkarırken, CHP’yi
baraj altında yüzde 8’lere itti. Solun blok oyu ise yüzde 30’larda kaldı.
Millet, 28
Şubat zihniyetini sol-sağ demeden sandıkta
tasfiye etti adeta. Tabii 1990’lı yıllar dağınık merkez sağ siyasi yapısının 2002’de dibe vurduğu bir sonucu da beraberinde getirecekti. Ancak
seçmen asıl kartını gerçekten 3 Kasım 2002 seçimlerine saklamıştı. AK Parti yüzde 34,4 ile tek başına
iktidara, CHP yüzde 19,4 ile yalnızca muhalefete gelebildi. Yüzde 46’lık kesim ise sırasıyla MHP, DYP, Genç Parti ve diğerlerinden oluşuyordu. Bugünkü merkez tartışmalarını çıkaranlar işte bu yüzde 46’lık seçmen kitlesine bakarak değerlendirme yapıyor. Görünen o ki, 4,5 yıllık iktidar dönemini, istikrar ve
büyüme ile pekiştiren AK Parti, son dönemeçte cumhurbaşkanlığı seçiminde önünün kesilmesiyle bu yüzde 46’lık kesimden de ciddi oylar toplamaya başladı. İşte Erdoğan ve ekibinin merkeze açılım ihtiyacı duyduğu bu büyük seçmen kitlesinin oy potansiyeli önümüzdeki seçimde kimin iktidar olacağı kadar, kimin merkez sağda; hatta merkez solu da içine alan merkezde bulunduğunun belirleyicisi olacak.
Ancak siyasette asıl yarış kadın aday adayları arasında yaşanıyor. KA-DER’in seçim sürecinden önce başlattığı bıyıklı kadın fotoğrafları ile öne çıkan
Meclis’te daha çok kadının temsil edilmesi isteği başta AK Parti olmak üzere DYP, ANAP, CHP ve MHP’de de yükselen bir trend olarak gözleniyor. Tabii iktidar partisi olması nedeniyle AK Parti’ye kadın aday müracaatı diğer partilerin hepsinden çok daha fazla oldu. AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Edibe
Sözen, Nükhet
Gönül Hotar,
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, millet
vekilleri Fatma
Şahin, Zeynep Karahan
Uslu,
Güldal Akşit, Gülseren Topuz gibi öne çıkan isimlerin bulunduğu mevcut AK Parti kadın kadrosuna yenileri eklenecek. Prof. Mümtaz’er Türköne’nin eşi Özlem Türköne,
Zeynep Dağı, İstanbul teşkilatının yakından tanıdığı Sunay Karamık Özbek, Canan Kalsın,
atom mühendisi Gül Göktepe,
Salih Memecan’ın eşi Sedanur Memecan gibi yepyeni isimlerle kadın vitrini daha da zenginleşecek. Halen 24 olan kadın milletvekili sayısı sadece AK Parti’nin eliyle 35-40’a kadar yükseleceğe benziyor. AK Parti’ye yapılan 4 binin üstündeki müracaatın yüzde 30’unun kadınlara ait olduğunu hesapladığınızda da bu açıkça görülüyor.
Kadın milletvekili aday adaylarının açıkça görmek istedikleri şey ise, gerçekten seçilebilecek yerlerden aday konulup konulmayacakları.
Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Naci
Bostancı, AK Parti’nin kadın eksenli
açılımını başörtüsünün konuşulmadığı ‘
modern kadınların’ vitrine çıktığı, nicelikten çok, nitelikli tercihlerin öne çıkabileceği bir süreç olarak değerlendiriyor. Bostancı, “Başı açık, modern kadınlarla seçmene sembolik mesajlar iletilmeye çalışılıyor. Bu sadece araçsal akılla olmaz. Siyasette de etkisini hissettirecektir. Zaten hemen her parti başörtüsü eksenli siyasi gerilimden uzak durmak adına bu yönde adaylarını bile gündeme getirmiyor, kaçınıyor.” yorumunu yapıyor. Ona göre bu sessiz mutabakatı bozabilecek güçte tek parti CHP, onun da başörtülü bir adaya listelerinde yer açıp açamayacağı cevapsız.
Naci Bostancı, AK Parti’nin merkez sağ çizgisinin temsilcisi gibi gözükmekle birlikte oy aldığı kitleyi tamamen temsil edemediği, icraatlarında ve atamalarında vitrine koyduğu isimlerde ‘öz AKP’lileri’ seçtiği eleştirilerini dikkate alması gerektiğini hatırlatıyor. Bostancı’ya göre parti merkez açılımı yönündeki kararlılığına rağmen iki noktada sıkışıyor. Birincisi ılımlı merkez sağ, ikincisi başörtüsü, YÖK gibi çözülmemiş konularla ilgili beklentileri olan kesimin baskısı. Bostancı’ya göre seçmen nihai kararını ne merkez açılımlarına ne de birleşmelere göre verecek. Oradaki tek ölçü, siyasetin liderlerine, yani Erdoğan,
Baykal, Ağar,
Mumcu ve Bahçeli gibi isimlerin total imajlarına verilen notlarda ortaya çıkacak. Bostancı, yeni söyleyecek sözleri olduğuna inandığı DP için de umutlu olduğuna değiniyor.
27 NİSAN, AK PARTİ’Yİ MERKEZE YERLEŞTİRMİŞTİR
ODTÜ’den Prof. Dr.
İhsan Dağı, “AK Parti sanki
27 Nisan’ın etkisiyle merkeze yaklaşma gerekliliğine inanmış gibi. Bu noktada partinin birkaç katmana açılması lazım. Birincisi merkez sağ, yani Milli Görüş geleneğinden olmayan liberal, demokrat, muhafazakâr çizgiyi birlikte barındıran isimler ve seçmen kitlesi. İkincisi milliyetçi sağ.” diyor. Dağı, vitrin isimlerin doğru ve yerinde kararlar olduğuna inanıyor. AK Parti’nin son yerel seçimlerde yakaladığı yüzde 42’lik oy oranının, Erdoğan’ın ‘Biz siyasetin merkezindeyiz’ sözlerini haklı çıkardığını düşünüyor. Çünkü belediye seçimlerinde AK Partiye oyların büyük çoğunluğu merkez sağ seçmenden geldi. Dağı,
Ertuğrul Günay,
Yücel Sayman gibi isimlere atıfla, “Anlaşılan o ki AK Parti sadece merkez sağa değil, merkez sola da ulaşabildiğini, siyaseten onları da kucakladığını göstermek ve açılımını bu yönde sürdürmek niyetinde.” diyor. Reha Çamuroğlu ismine de
Alevi kesimin dertlerine çözümler üretecek gözüyle bakıyor. Dağı’ya göre bu ‘demokrasi’ sınavından geçemeyen CHP, DYP, Anavatan partilerine rağmen toplumsal mutabakatın sağlanabileceğinin sandıkta sergileneceği yeni bir argüman ve durum ortaya koyacak. Bu yüzden AK Parti’nin zaten yüzde 40’ları gören
oy oranları ile değil, MHP ve DYP-Anavatan ikilisinin oy oranlarıyla ilgilendiği, hatta bunların daha da düşük olması için yeni açılımlar yapacağı kanaatinde.
AK Parti adaylığı gündemde olan Ertuğrul Günay ise daha çarpıcı bir tespitte bulunuyor: “Demokrasi zemininde, toplumun bütününü kucaklayan bir siyaset diline ihtiyaç var. Bu açılımları böyle değerlendiriyorum. Henüz kesin kararımı vermedim. Ancak demokrasi, eşitlik,
adalet tanımlarının hakkını vermek için demokrasi zemininin korunması gerekiyor.” Aynı vurguyu yapan AK Parti
MKYK üyesi
Hüseyin Tanrıverdi, buna bir de ilave yapıyor: “Yaptığımız merkezi genişletme değil, demokratik katılımı artırma girişimidir. Muhafazakâr demokrat kimliğimizden vazgeçmedik. Ancak AK Parti’ye olan teveccüh gösteriyor ki, demokratik katılımın her kesimde artması gerekiyor. Millet çözümsüzlüğün tek çıkış yolu olarak AK Parti’yi görüyor.” Tanrıverdi; Van,
Hakkari gibi
doğu illerinin milletvekili aday adaylarının
temayül yoklamalarından da sorumlu olan isim. Bu ilgiye iki örnek veriyor: “Van’da 7 milletvekili seçilecek. Herbiri birbirinden kıymetli 71 aday var. Hakkari’de iki vekil seçilecek, 18 aday var. Bu teveccüh her türlü demokratik açılımı, halka
özgürlük ve hakkı teslime mecbur bırakır.”
Merkez sağa yeni soluk getirdiği iddiasıyla DYP-Anavatan birleşmesi
Demokrat Parti adıyla geçen hafta açıklanmıştı. CHP-DSP seçim
işbirliği de perşembe günü duyuruldu. Ancak gerek merkez sağ, gerek merkez solda olduğunu söyleyen partilerde tam anlamıyla ‘27 Nisan sendromu’ yaşanıyor. AK Parti de siyasetin ve demokrasinin alanının daraltılmasında üstüne düşen vazifeleri ‘bihakkın’ yerine getiren bu partilerin tabanlarına hitap edecek,
Türkiye’nin geneline hâkim olacak kadroların arayışını sürdürecek. Her şey 4 Haziran’dan sonra daha net olarak konuşulacak.
Aksiyon