Yaşananlar, özünde demokrasiyle demokrasi düşmanının kavgasıdır!
Eğer AKP’nin gizli
gündem sahibi bir parti olduğuna ve
Türkiye’yi çaktırmadan İslamcı bir düzene götürdüğüne gerçekten inanıyorsanız, o
vakit size söylenecek fazla bir şeyim yok.
Devam edin yolunuza.
Ama unutmayın bu yol, demokrasi ve hukukun köküne kibrit suyu ekecek olan bir yoldur.
Bu konu çok yazıldı bu köşede.
Ben ‘gizli gündem’e inanmıyorum.
Gizli gündem bir ‘zırva’dır.
Saptırmacadır, korkutmacadır.
Gizli gündem diye, irtica diye, “Laiklik elden gidiyor!” diye, bu ülkede demokrasi ve
Avrupa Birliği’nin yolu kesilmek isteniyor.
AB yolu kesilmek isteniyor, çünkü AB’nin birinci
sınıf demokrasi anlamına geldiğini biliyorlar.
Bunun için
Kıbrıs’ta çözümsüzlüğe oynuyorlar.(*)
Bunun için
Güneydoğu’da, yani
Kürt sorununda sertlik ve çözümsüzlük peşindeler.
Bunun için
Kuzey Irak’ta Türkiye’yi maceraya atmak istiyorlar.
Ve yine bunun için AKP’yi kapattırarak Türkiye’nin AB yolunu berhava etmek için can atıyorlar.
Böylesi bir yörüngeye kayacak bir Türkiye’nin AB’ye ve birinci sınıf demokrasiye sırtını dönerek, otoriter bir rejimle (Rusçuluk, Çincilik, Kızılelma’cılık diyerek de) olmadık çalkantılı sulara açılacağını adları gibi biliyorlar.
Bu basit bir oyun değil.
Özünde demokrasi kavgası var.
Malûm, demokrasiyi günahları kadar sevmeyen bu odaklar, AKP’nin bir
takım ciddi yanlışlarından da yararlanarak iyi niyetli bazı kişi ve çevreleri de gizli gündem ve irtica ‘korkutmacası’yla kendi saflarına çektiler.
Ciddi bir kutuplaşma yarattılar.
Kafa karıştırmayı çok iyi bilir bu odaklar. Demokrasinin köküne kibrit suyu ekmeye hazırlanırken, bir bakarsınız demokrasi kahramanı olmuşlar.
Geçmişte yaşandı bunlar.
Ergenekon operasyonları dolayısıyla bazı tepkileri izlerken, yorumları okurken, hâlâ
ders alamayanları ibretle görüyorum.
Kimileri kasıtlı yapıyor bunu.
Kimileri ise bilgisizlikten...
Ve de zihinsel tembellikten...
Hiç olmazsa
Nokta dergisinde çıkan ve ne yazık ki büyük ölçüde ‘medya karartması‘na uğrayan 2003-2004
darbe tertiplerini dişlerini sıkıp şöyle bir okusalar, Ergenekon olayının ne kadar ciddi bir olay olduğunu, köklerinin nerelere uzandığını anlayacaklarına eminim.
Hiç kuşkunuz olmasın:
Türkiye darbe sürecinde!
2002 sonundan beri böyle.
Hedef çok açık:
Ya AKP’yi teslim almak...
Ya da defterini dürmek...
Hiç karmaşık değil, bu kadar basit. Fazla kafa yormaya gerek yok. Baktılar, tam teslim olmuyor, bu kez defterini dürmek için düğmeye bastılar.
Anayasa Mahkemesi’nin bir hukuk skandalı olan 367’si de, askerin 27
Nisan Muhtırası da bu darbe sürecinin dönüm noktaları.
Ama
seçim sandığında yenildiler. Geçen yıl 22 Temmuz’da
halk yüzde 47 oyla karşı muhtırasını
seçim sandığından çıkardı verdi..
Ama darbe süreci devam ediyor.
Şimdi de ‘yargısal darbe’ eşiğinde Türkiye... Ve bu eşikte soruyu doğru sormakta yarar var.
İslamcı-laikçi kavgası mı yaşananlar? İslamcılar ile laik-ulusalcılar mı kapışmış durumda? Ya da
Ergenekon davası, AKP’yi
kapatma davasının rövanşı mı?
Ya darbe ya şeriat mı?..
Bu sorular yanlış sorular
Bu sorularda odak kayması var.
Yazın bir kenara:
Bu ülkede yaşananlar, demokrasi ile demokrasi düşmanlarının kavgasıdır.
Bu konuda benim kuşkum yok.
Evet, AKP’yi eleştirmek için, AKP’den hazzetmemek için bin türlü neden var. Ama AKP’den kurtulmanın yolu ‘seçim sandığı‘dır, askersel ya da yargısal darbe kesinlikle değildir.
AKP’nin kapatılmasına içtenlikle karşıysanız, kapatma davasını demokrasi oyununun içinde göremiyorsanız, o zaman çıkın ortaya, bu demokrasi dışı oyunu anlatın, kapatmanın nelere mal olacağını anlatın.
Yoksa hukuk diyerek, hukuka saygı diyerek askersel ya da yargısal darbelerin aleti olur, sonra belki pişman da olabilirsiniz.
Yine aynı son söz:
Çare demokrasidir, halkın oyudur, demokrasi oyununa bağlı kalmaktır.
HASAN CEMAL/MİLLİYET