AK Parti Grup
Başkanvekili Bekir
Bozdağ,
HSYK'nın,
Erzurum özel yetkili savcılarla ilgili verdiği kararla, yargı görevi yapanları etkilediğini belirterek, ''Böyle bir karardan sonra bütün
tayin ve terfisi, meslekten uzaklaştırılması HSYK kararına bağlı olan hangi savcı ve hakim, hangi cesaretle, neye dayanarak bu
soruşturmayı yürütecek, kovuşturma olduğunda karar oluşturacak?'' dedi.
Bozdağ,
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı
İlhan Cihaner'in tutuklanması ve daha sonra HSYK'nın Erzurum'daki özel yetkili savcıların yetkisini kaldırmasıyla ilgili olarak gazetecilerin sorularını yanıtladı. Hukuk devleti adına üzgün olduğunu belirten Bozdağ, ''Çünkü bugün hukuk devleti ilkesini en üst seviyede korumakla görevli ve yetkili olanların, maalesef hukuk devleti ilkesini nasıl ihlal ettiklerini, nasıl çiğnediklerini,
yasaları nasıl eğip büktüklerine şahit olduk. Çok üzüldüm. Çünkü herkes bir yerden bakıyor'' dedi.
CMK'nın 250 ve 251. maddeleri kapsamında devam eden bir soruşturma bulunduğuna işaret eden Bozdağ, şöyle konuştu:
''CMK'nın 251. maddesinin birinci fıkrası çok açık; '
250. madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, HSYK tarafından bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar, görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. Cumhuriyet savcıları, Cumhuriyet Başsavcılığınca 250. madde kapsamındaki suçlara
bakan ağır ceza mahkemelerinden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.'
Erzurum'da gündemdeki soruşturmayı yürüten savcılığın yetkisi yine HSYK tarafından verilmiş. Burada yürütülen suçlar da katalog suçlarla ilgili... Bunu özel yetkili cumhuriyet savcısı yürütür. Üçüncü fıkrada bir hüküm var; 'birinci suçlarda belirtilen suçları işleyenler, sıfat ve memuriyeti ne olursa olsun, bu kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır.
Anayasa Mahkemesi ve
Yargıtay'ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile savaş ve
sıkıyönetim halinde askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır.' Soruşturma ile kovuşturmayı yasa ayırıyor. Soruşturma sırasında hakim olsun, savcı olsun ya da herhangi bir sıfatı taşıyan kişi olsun, 250. madde kapsamında yer alan katalog suçlardan herhangi birine dair hakkında herhangi bir soruşturma başlatıldığı zaman, o soruşturma diğerleri gibi yürütülür. Bu noktada bir ayrım yok. Şu anda orada devam eden bir soruşturma var, başlamış bir yargılama yok. Soruşturma devam edip bitti, eğer soruşturmayı yürüten savcılar,
dava açma gereği duydu ve davayı açtığında, o zaman yargılamayı özel yetkili ağır ceza mahkemesi değil de
Yargıtay veya başka yer yargılayacaksa orası yargılar. Çok açık bu hükümler. Ama bütün bunlara rağmen tartışılması mümkün olmayan hükümleri tartışmaya açarak, başka kanunlarla irtibatlandırarak hukuk adına bir çarpıtma var.''
-''YARGI GÖREVİ YAPANLARI ETKİLEMEYE TEŞEBBÜS, SUÇUDUR''-
HSYK'nın kararının yargı bağımsızlığına açık bir müdahale olduğunu savunan Bozdağ, şöyle konuştu:
''Hukuk devleti ilkesinin, hakim ve savcı teminatının açık bir ihlalidir. Çünkü HSYK'nın esas varlık nedenlerinden biri, yargı bağımsızlığı ve yargı görevi yapanların teminatını korumak ve kollamaktır. Ama şimdi bu kararla beraber HSYK, yargı görevi yapanları etkilemiştir.
Adli yargıyı etkilemeye teşebbüs etmiştir. Böyle bir karardan sonra bütün tayin ve terfisi, meslekten uzaklaştırılması, HSYK'nın kararına bağlı olan hangi savcı ve hakim, hangi cesaretle, neye dayanarak bu soruşturmayı yürütecek veya kovuşturma olduğunda karar oluşturacak? Bu resmen ve alenen, devam eden soruşturmaya açık bir müdahaledir, adli yargılamayı etkilemeye açık bir teşebbüs suçudur. Yargı görevi yapanları etkilemeye açık bir teşebbüs suçudur. HSYK gibi yargı görevi yapanların üzerinde her türlü tasarruf yetkisine sahip bir kurulun yapmış olması, bunun vahametini ortaya koyan bir başka yaklaşımdır. Bu nedenle kabul edilemez bir davranış olarak görüyorum.''
-''YARGIDAKİ SİYASALLAŞMA İKTİDARIN MÜDAHALESİ DEĞİL''-
Bozdağ, Türkiye'de yargıya siyasal
iktidarın veya iktidarların müdahale etme ve tasarrufta bulunma imkanı olmadığını belirterek, ''Çünkü yargıyla ilgili tasarruflar, HSYK'da nihai söz olarak söyleniyor. Şimdi devam eden bir soruşturma var. İktidar, bir savcıyı, hakimi görevden alabilir mi, görev yerini değiştirebilir mi? Onların üzerinde böyle bir tasarrufu yok. Bu tasarruf, HSYK'ya ait. Şu anda yargıda bir siyasallaşma olduğu açık. Bu siyasallaşma siyasi iktidarların müdahalesinden değil'' görüşünü ifade etti.
Bozdağ, şunları kaydetti:
''Düşünün
Yargıtay Başkanı, yargının en tepesindeki kişi olarak, '
yandaş yargı' ifadesini kullanabilme yaklaşımını gösterebiliyor. Devam eden bir
takım soruşturma ve davalar temyiz edildiğinde, Yargıtay'a gelecek. Yargıtay Başkanı, eğer 'yandaş yargıdan', şundan, bundan bahsedebiliyorsa, o zaman orada durup düşünmek lazım. Türkiye'de ne oluyor, yargı kendi içinde ne yapıyor? Bu kararlara bakıldığında insan ürperiyor. Hukuk devleti ve Türk demokrasisi adına, işin doğrusu bu yaşananlardan hicap duyuyorum. Olabilir şeyler değil. Bugün eğer Türkiye'de hukuk devleti ilkesi tam anlamıyla hayata geçmiş olsaydı, ne HSYK toplanıp böyle bir karar alabilirdi, ne de Yargıtay Başkanı böyle bir açıklama yapabilirdi. Yargı bağımsız olmalı, amenna ve tarafsız olmalı. Yargı herkese karşı tarafsız, bağımsız olmalı. Ama kendi ideolojilerine, kendi dünya görüşlerine karşı da bağımsız ve tarafsız olmalı. Hukuku, Anayasayı uygulamalı ve hukukun üstünlüğü ilkesini asla zedelememeli. Zedelenmesine imkan verecek yorumlardan da kaçınmalıdır. Ama maalesef bu son olaylar, bizim adli tarihimizi yazanlar yazacaktır. Türkiye'de yargının nasıl hukuk devleti ilkesini, Anayasa ve hukuku ihlal etiğini tarih yazacaktır. Bunlar övünülecek işler değil. Hukukçu olarak hicap duyuyorum. Gelecekte de bunları yazanlar, çizenler bunu Türk adli tarihinin övünülecek sayfaları arasında değil, üzülünecek sayfaları arasında yer alacaktır. ''