Taslak raporda yer alan “Temel haklar konusunda karışık bir tablo söz konusu” tespiti, AB’nin son dönemdeki Türkiye’ye bakışını özetliyor. AB, son bir yılda Türkiye’nin bazı alanlarda ilerleme kaydettiğini düşünse de raporda, yargının bağımsızlığı, yolsuzlukla mücadele, basın özgürlüğü gibi konulardaki endişe vurgusu dikkat çekiyor.
Hürriyet'in haberine göre taslak belge, belli alanlarda ilerleme kaydedilmesine yaptığı vurgunun yanı sıra yargı alanındaki düzenlemelerin ve yolsuzluk iddialarının da aralarında bulunduğu bazı konulara ilişkin endişe vurgusuyla dikkat çekiyor. Belgede öne çıkan konu başlıkları ve tespitler şunlar:
Yargı sistemi: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Yasası’na yönelik değişiklikler ve sonrasında yargıç ve savcılara yönelik görevden almalar ile yeniden atamalar, yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve kuvvetler ayrımı konusunda ciddi endişelere neden oldu.
Yolsuzlukla mücadele: Özellikle Aralık 2013’te başlatılan yolsuzlukla mücadele soruşturmalarını takiben yolsuzluk suçlamaları Türkiye’deki siyasi tartışmanın önemli bir bölümünü oluşturdu. Bu suçlamaların ele alınış biçimi suç ithamlarının ayrımcılık yapmayan, şeffaf ve tarafsız bir şekilde ele alınmayacağı yönünde ciddi endişeye neden oldu.
Seçimler: Cumhurbaşkanlığı seçimleri düzenli bir şekilde gerçekleşti, ancak kampanya döneminde, devlet kaynaklarının başbakanın yararına kullanıldığı ve medyanın yetersiz tarafsızlığı konularında endişelere neden oldu. Seçimlere rekor sayıda itiraz ülkedeki belirgin kutuplaşmanın belirtisi niteliğinde.
Basın özgürlüğü: Devlet görevlileri tarafından yapılan açıklamalar medya ve basın üzerinde sindirici etki yarattı ve savcıların editörler ile gazetecilere soruşturma açmasına neden oldu. İnternet sitelerine getirilen yasakların orantısız boyutu ve süresi devam etti.
Gezi eylemleri: Yetkililerin 2013’teki Gezi eylemlerini ele alış şekline yönelik soruşturmalara, kanıt kaybı, engelleme ve cinsel taciz iddialarının soruşturulmasının reddedildiğine yönelik haberlerle engel olundu. Tüm iddialara yönelik bağımsız, hızlı ve etkili soruşturmaların güvence altına alınması ihtiyacı var.
Temel haklar: Temel haklar konusunda karışık bir tablo söz konusu. Kötü muamelede azalma eğilimi sürdü. Bununla birlikte gösterilerde sıklıkla aşırı güç kullanımı ve tutuklamalar endişe konusu. 4’üncü Yargı Reformu Paketi’nin uygulanması ifade özgürlüğüyle ilgili iyileşmiş yasal çerçeve oluşmasını sağladı. AİHM’ye yapılan başvurularda belirgin düşüş oldu. Zorlu bir ortamda adalet, özgürlük ve güvenlik alanında iyi ilerleme sağlandı. Türkiye, ağır yüke rağmen göç ve sığınma politikaları alanlarında önemli adımlar attı.
Güneydoğu’daki durum: Çözüm süreci arada sırada yaşanan gerilimlere rağmen devam etti. Genel anlamda pozitif bir atmosfer hâkim oldu.
ŞEFFAFLIĞA İHTİYAÇ VAR
Yasa yapım süreci: Yasa yapmada kapsayıcı ve danışmaya dayalı yaklaşım kural olmaktan ziyade istisna olmayı sürdürüyor. Yasal sürecin şeffaflığının ve tüm paydaşlarla danışmanın düzenli bir uygulama haline gelmesine ihtiyaç var.
Parlamento: Yolsuzluk suçlamaları bağlamında parlamenterlerin geniş kapsamlı dokunulmazlığında değişiklik olmadı. Önemli yasal düzenlemelerin onaylanması öncesinde yetersiz hazırlık ve danışma durumu sürdü. İnternet, yargı, dershanelerin kapanması ve MİT’le ilgili yasal düzenlemeler düzgün parlamento tartışması ve uygun danışma olmaksızın kabul edildi.
Sivil–asker ilişkileri: Genelkurmay, çözüm sürecine ilişkin bir istisna dışında profesyonel yetkisinin ötesindeki siyasi konuları yorumlamaktan kaçındı. Vicdani ret konusunda adım atılmadı.
YARGIYA MÜDAHALE ENDİŞE VERİCİ
Hükümet: Yılın büyük bölümünde dikkatler 17 ve 25 Aralık 2013’teki yolsuzluk suçlamalarındaydı. Hükümet suçlamalara, devlet içinde Gülen hareketi tarafından kontrol edilen bir paralel yapının yargı darbesi girişiminde bulunduğu suçlamasıyla karşılık verdi. Hükümetin yolsuzluk ithamlarına verdiği, yargının bağımsızlığına, tarafsızlığına ve etkinliğine karışma anlamına gelen karşılık ciddi endişeye neden oldu.
Dış politika: Türkiye ile AB arasında dış politika ve güvenlik alanında siyasi diyalog genişledi ve yoğunlaştı. Türkiye’nin politikalarını AB açıklamaları ve AB Konseyi kararlarıyla uyumlu hale getirmesinde önceki yıllara oranla belirgin düşüş yaşandı.
Ekonomi: Türkiye’nin 2001’den bu yana süren sağlam büyümesi ekonominin temellerinin geliştiğini ve dayanıklılığının arttığını onaylıyor. Lakin geniş yapısal cari açık ve nispeten yüksek enflasyon ekonomideki dengesizliklerin sürdüğüne işaret ediyor.