1. “Amerika'nın North Carolina eyaletinde bir
mahkeme şahit ya da jüri üyelerinin
yemin ederken
İncil haricindeki kutsal kitaplara da el basabileceğine karar verdi.
Amerikan Sivil
Özgürlükler Birliği'nin (ACLU) başvurusunu değerlendiren Wake County Yüksek Mahkemesi'nden Yargıç Paul Ridgeway, mahkemelerde İncil haricindeki kutsal kitaplar üzerine de yemin edilebileceğine karar verdi. 2003 yılında görülen bir davada, davacı Seyyide Metin'in Kur'an'a el basarak yemin etmesine izin verilmemişti.
Eyalet kanunlarına göre yemin eden şahitler; 'kutsal kitaplar' üzerine el basabilecekleri gibi yalnızca 'Tanrı yardımcım olsun' diyerek ya da hiçbir dini referans kullanmadan doğru söyleyeceklerini ikrar edebiliyordu. ACLU, 2005 yılının
Aralık ayında açtığı davada, kanunun tüm kutsal kitaplar için geçerli olacak şekilde anlaşılması gerektiğini, aksi halde Hıristiyanlığı diğer dinlerden üstün tuttuğu için anayasaya aykırı olacağını savunmuştu. ABD'de 7
Kasım 2006 seçimleriyle oluşan yeni kongrede yer alan ilk
Müslüman milletvekili
Keith Ellison da Kur'an-ı Kerim üzerine yemin ederek görevine başlamıştı.” (Zaman, 26
Mayıs).
Mahkeme
Türkiye'yedeki bazı hukukçulara göre kamusal alandır ve kamusal alanların dinden arındırılması, laikliğin olmazsa olmaz şartı. Dinden arındırmak için –yine bu hukukçulara göre- herkesi bağlayan kanun çıkarma ve uygulamada dini referans olarak almamak yetmiyor, ayrıca insanların inançlarına göre –başkalarını mecbur etmeksizin- davranmalarını da içine alıyor. Açıkçası Türkiye'de, bir müslümanın mahkemede veya mecliste Kur'an'a el basarak yemin etmesi laikliğe aykırıdır ve irticadır.
2. Her yıl 42 bin kişinin
alkol yüzünden hayatını kaybettiği Rusya'da, Parlamentonun alt kanadı olan
Duma, sokaklarda, parklarda ve meydanlarda alkol kullanmayı yasaklayan bir kanunu onayladı.
Mayo reklamına sınır getirmeyi ve alkolün kullanılabileceği alanları belirlemeyi/sınırlamayı “şeriat geliyor, hayat tarzımız değiştiriliyor, irtica
egemen oldu” sloganlarıyla yayan, manşetlere çıkaran Türkiye'nin bazı okumuş yazmışlarına (bunlara aydın da deniyor) göre Rusya'nın yaptığı, su katılmamış bir irticadır, hayat tarzına müdahaledir.
Şimdi onlar bu yazıyı okuyunca
vakit geçirmeden meşhur argümanlarını dile getirecek, “Burası Türkiye, bizim özel şartlarımız var, Rusya'da ve ABD'de şeriat tehlikesi yok, bizde var, rejim tehlikede, biz böyle bir
laiklik anlayışına ve genel ahlak, genel sağlık gerekli kılsa bile “
modern hayat tarzı”na müdahale edilmesine izin veremeyiz.” diyeceklerdir.
Biz de diyoruz ki, ülkemizde “insanlara din dayatacak” bir rejimin gelmesi tehlikesi yoktur, var diyenlerin ellerinde bunu ispat edecek bir
delil mevcut değildir; tabii düzmece belgeler, abartılmış münferit olaylar dışında.
Bu böyle olduğu halde laikliği ve özgürlüğü bahane ederek, asılsız irtica tehlikesini yayarak “her yerde içmeye, bilmem nerelerini açarak sokaklarda gezmeye” devam edeceklerse, bunu modernlik ve laikliğin gereği sayıyorlarsa ortada bir uzlaşma noktası kalmamış demektir.
Bundan ötesi ya
demokrasi,
özgürlük, farklılığa tahammüldür veya gerçek manada irtica olan bir
vesayet rejimine dönmektir.
Halkımızın birinci şıkkı hayata geçirmek üzere kaderine sahip çıkması hayati bir önemi haiz hale gelmiştir.
Hayrettin
Karaman / Yeni
Şafak