İngiltere’de yayımlanan haftalık ekonomi ve
siyaset dergisi The
Economist, AB-
Türkiye ilişkilerinde "havanın alışılmadık düzeyde kötüye döndüğünü" savunurken, "Türkler kızgın,
Avrupalılar kararlı ve müzakerelerde askıya alınan başlıkların nasıl olup da yeniden görüşüleceğini anlamak zor" diye yazdı.
Türkiye’nin AB’ye üyelik çabalarının belli bir gidişatı olduğu, her iki-üç ayda bir kavganın kopmasına ve bunun da
Kıbrıs üzerine olmasına alışıldığı belirtilen Economist’in makalesinde, "Bunun sonucunda
kriz zirveleri toplanır, anlaşmalar sağlanır, belki kimse mutlu olmaz, ama kimse kapıyı da çarpmaz" denildi.
"Böylece hayat bir sonraki kavganın kopuşuna kadar sürerdi" diye devam edilen makalede, geçen hafta da olayların büyük ölçüde beklentilere uygun geliştiği belirtildi. "Ancak daha sonra havanın alışılmadık düzeyde kötüye döndüğü, Türklerin kızgın, Avrupalıların ise kararlı göründüğü" kaydedilen makalede, "Aslında kavganın sebebi Kıbrıs değil, olayda Avrupa’nın gerçekte Türkleri kulübüne almayı isteyip istemediğine dair kuşkular etkili" denildi.
Türkiye-AB ilişkilerinin her zaman zor olduğu öne sürülen yazıda, bu ilişki biraz
Meksika-ABD ilişkilerine benzetildi. Türkiye’nin kalabalık, fakir ve Avrupa’ya kadar uzanan sınırlarıyla potansiyel bir göçmen kaynağı olarak görüldüğünü yazan Economist, Türkiye’nin komşuları, enerji kaynaklarına yakınlığı, ekonomisi ve demokrasisiyle bölgesinde örnek oluşturduğuna dikkat çekti.
"Ama Avrupa nedense her zaman Türkiye’nin destekleyicisi değil" denilen makalede, Türkiye’nin 1963 yılında Avrupa
Ekonomik Topluluğu ile
ortaklık anlaşması
imzaladığına, 1999 yılında ise resmi
aday ülke konumunu kazanabildiğine işaret edildi.
AK Parti hükümetinin iktidara gelmesiyle birlikte sürecin daha makul görülmesine çalışıldığını kaydeden Economist, geçen 4 yıl boyunca
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın etkili bir reformcu olarak pek çok reforma imza attığını kaydetti. Türkiye’de yapılan reformların AB’ye üye pek çok Avrupa ülkesinin yaptığına denk ya da onun ötesinde olduğuna işaret edilen makalede, kimsenin Türkiye’nin üyelik sürecinin hızlı olmasını beklemediği, en yakın tahminin 10 yıl sonrası için olduğu belirtildi.
HATANIN BÜYÜĞÜ AVRUPA’YA AİT
Economist’in makalesinde,
Ekim 2005 tarihinden bu yana ilişkilerin baş aşağıya gittiği iddiasına da yer verilerek, "Bazı hatalar Türk tarafına ait, reformlar yavaşladı. Ancak hatanın büyüğü Avrupa tarafında yatıyor,
Almanya’da
Hristiyan demokrat bir başbakanın göreve gelmesi ve
Fransa’da yeni bir
cumhurbaşkanı seçilecek olması, Türkiye’ye iki önemli destekçisini kaybettiriyor" denildi.
Makalede
Avusturya, Fransa ve Almanya’da seçmenin gönülsüz tutumunun Türkiye’de de reformların yavaşlamasına ve milliyetçi bir havanın doğmasına yol açtığı kaydedilerek, "Pek çok Türk artık kendilerini kulüplerinde görmek istemeyen Avrupalıları memnun etmemek adına değişimi de istemiyor" iddiasına yer verildi.
Müzakerelerin askıya alınan maddelerinin yeniden görüşmeye açılmasının oy birliği gerektirdiğine işaret edilen makalede, Kıbrıs üzerinde tipik bir çekişmenin sürdüğü görüşü dile getirildi. Türkiye’nin limanlarını Rumlara açmak gibi bir yasal yükümlülüğü bulunduğu belirtilen makalede, AB’nin de
KKTC’nin üzerindeki ambargoların kaldırılması sözünü verdiği, ancak Rumların vetosu yüzünden bunun gerçekleştirilemediği hatırlatıldı.
RUMLARA BASKI YAPILMALI
"Avrupalılar şimdi Rumlara ambargoların kaldırılmasına olanak vermeleri için
baskı uygulamalı" görüşü vurgulanan makalede, "Türkiye ile müzakerelerin bir kısmının dondurulması anlaşmazlığın aşılmasına
hizmet etmeyecektir" uyarısı yapıldı.
Makalenin son bölümünde, "Avrupa’nın ve Batının
Akdeniz’deki
küçük bir ada yüzünden
Müslüman bir demokrasinin örneği olan Türkiye’yi kendisinden uzaklaştırması felaketle eş değerde jeostratejik bir başarısızlık olacaktır" denildi.
Economist’te yer alan başka bir makalede genişleme sürecinin sancıları ve bu çerçevede Türkiye ile gelinen noktada yaşananlar ele alındı.
Derginin bir başka sayfasında yayımlanan analizde ise Türkiye ile
Irak Kürtleri arasındaki ilişkiler ve bu ilişkilerde ABD’nin etkisi irdelendi.
Analizde, ABD’nin Türkiye ile Kürtler arasında kaldığı iddiasına yer verildi.
Milliyet