Yaşına rağmen tarlada
zeytin toplayan
Öztürk, haftada bir de
hatim indirmeyi
ihmal etmiyor.
Gaziantepli Aviş Öztürk Hanım, torunun torununu görmüş. Yaşına rağmen dinç görünen Aviş Öztürk, sağlıklı yaşamı maneviyata ve çok çalışmaya bağlıyor. Asırlık
çınar, gençlere de
tavsiyelerde bulunuyor: "Çalışın, çalışın da hem dünya hem de ahretlik için çalışın. Her ikisine de çalışın. Çalışan adam
hasta olmaz, çalışan
demir pas tutmaz."
Sabah abdest alıp namaz kıldıktan sonra kahvaltı yapıp yola koyulan Aviş Öztürk, çalışmayı çok seviyor. Yaşına rağmen tarlada zeytin toplayan Öztürk, bıkmadan usanmadan çalışıyor. Çalıştığı için de sağlıklı olduğunu belirten Öztürk, annesinin uzun yıllar yaşadığını dile getiriyor. Annesinin 114 yaşında
vefat ettiğini hatırlatan Öztürk, "Benim anam 114 yaşında öldü. Cenazesine katılamadım.
Hocaefendi talkın verirken susmuş, köylüler 'niye susuyorsun' dediklerinde de, 'Susun, ben 50 yıllık hocayım buna rast gelmedim' demiş. '
Hacı teyzemin de sesini mi hissediyorum diye sustum demiş'." diye konuşuyor.
TORUNUN TORUNU VAR
Tarladan topladığı zeytinleri, zeytinyağı fabrikasına gönderdiğini belirten Aviş Öztürk, çıkan zeytinyağını da çocukları ve torunlarına dağıttığını ifade ediyor. Öztürk, "2 oğlum 3 kızım var. Oğlumun birinin 5 oğlu, 1 kızı var. Birinin de 2 oğlu 2 kızı var. Torunlarımın da çocukları var, torunumun torunu da var. Bu duygu çok güzel. Torunumun torunu şimdi Almanya'da. Çok hoşuma gidiyor, seviyorum. Yanıma geliyorlar." diyor.
95 YAŞINDA OKUMA-YAZMAYI ÖĞRENDİ
Bazen 4 günde bir, bazen 10 günde bir hatim yaptığını anımsatan asırlık kadın, 3 yıl önce de bir kursa giderek
okuma-yazmayı öğrendiğini dile getiriyor. 27 gün gittiği kursta,
okuma-yazma öğrenen Öztürk, Harf İnkilabı'ndan sonra babasının kendisini okula göndermediğini anımsatıyor. Daha sonraki yıllarda da fırsat bulup okuyamayan Aviş Öztürk, herkesin okumasını istiyor.
Öztürk, "Babam, kızların erkeklerle beraber okumasına razı olmadığı için beni okutmadı. Bundan 3 yıl önce bir hacının ziyaretine gittim. Baktım, kitap, defter hazırlığı yapıyordu. O ne dedim, '
Türkçe okuyorlar, gidelim' dedi. Benim kitabım, defterim yok dedim. 'Oradan veriyorlar' dedi. Gittiğim kursta da eğitim verdiler. 27 gün okula devam ettim. Yetkililer herkesi dinledi. Benim ne zamandan beri kursa devam ettiğimi sordu, aldığı cevaptan sonra adımı, kendisinin adını, kocamın adını da yazdırdı. Yazdı, çizdi gitti. Ankara'ya gitmiş o. Birkaç gün sonra bir yere gitmemi istediler. Gittiğimde benim okuma-yazmama sevinmişler. Ben de, bu kadar insan fakülte okuyor, okuyanlara bir şey yok da benim 4
harfim mi Ankara'ya gitmiş dedim. 'Canını sıkma hacı, bu yaşta bunu öğrenmen iyi bir şey' dediler." şeklinde konuşuyor.
Yaşı müsait olsaydı, tekrar okula gidip yükselene kadar okumaya hayal eden asırlık Aviş Öztürk, okumanın güzelliğine dikkat çekiyor. "Şimdi ben bu uşaklara (çocuklara) durmayın da okuyun diyorum." ifadelerini kullanıyor. Okuma-yazma bilmeyenlerin de bir an önce okuma-yazma öğrenmelerini tavsiye eden Öztürk, "Ne var gününde okusalardı, hiç yoktan neyin ne olduğunu bilirlerdi. Şimdi bir
gazete alıyorsun, ne
kaza olmuş, kim ne olmuş, nasıl gelmiş, nasıl gitmiş, onları biliyorsun. Bir gazete okuduğun zaman. Ama okumuşluğun olmasa onu okuyabilir misin? O haberi kimden alacaksın. Okumuşluk güzel bir şey. Hem dünyana hem ahretine.
Allah,
çürük çaput gibi yüzlerimize vurmaya." diye kaydediyor.