İnternette dolaşan ve 200 bin kişiden fazla insanın izlediği görülen 7 Şubat'la ilgili bir videoya dikkat çeken Ünal, videoda Erdoğan ve Fidan'a karşı yapılacağı iddia edilen uydurma senaryonu şu sözlerle çürüttü: "Yalan, çünkü Erdoğan, 7 Şubat’tan 74 gün önce 26 Kasım 2011’de ameliyat oluyor. 7 Şubat günü zaten Ankara’da ve öğleden önce parti grubunda uzun bir konuşma yapıyor. Konuşmasından sonra İstanbul’a geliyor ve ikindi saatlerinde Fatih Camii’nde merhum İbrahim Subaşı’nın cenaze namazına katılıyor. Ertesi günü valiler toplantısında valilere konuşuyor. 10 Şubat saat 21.00’de ikinci ameliyatını oluyor."
Uydurma senaryolarla da böyle aldatıyorlar
Önce “Ortadoğu’nun İmparatoru! İslâm dünyasının halifesi! Dünya başbakanı olsun!” manşetleri attılar.
Sonra, Kurân, Cenab-ı Allah’a evlât isnadı karşısında “Neredeyse gökler üzerinden çatlayacak, yer şak şak olacak, dağlar çökecek.” buyururken (19:90-91), “Allah’ın bütün sıfatlarına sahip liderimiz.” gibi, Erdoğan’ı âdeta -haşa- ikinci bir Allah ilan eden, tarihte başka biri için söylendiğini bilmediğimiz çok daha dehşetli küfür sözler söylendi. Firavun, “Ben, en büyük rabbinizim; benden başka ilâhınız olduğunu bilmiyorum.” demişti. Fakat, dönemin Mısırlıları gibi Firavun da, güneşe tapıyordu ve onun rubûbiyet ve ilâhlık iddiası yeryüzü ve Mısır halkıyla ilgiliydi. Bahis mevzuu manşetler, sözler yeterli gelmemiş olmalı ki, uydurma senaryolarla da Erdoğan’ın üzerinde ululuk haleleri oluşturuluyor. Meselâ, internette 200 bin kişiden fazla insanın izlediği görülen bir videoda şunlar anlatılıyor:
“7 Şubat 2012, saat 16.30’da Erdoğan, İstanbul’da makam arabasıyla bıçak altına yatmak için hastaneye gidiyor. 16.55’te Savcı Sadreddin Karakaya, MİT müsteşarı Hakan Fidan’ı arayıp, kendisini Oslo görüşmeleriyle ilgili ifadesine başvurmak üzere savcılığa çağırıyor. Bir süre sonra Fidan’ın evi etrafında polis kaynamaya başlıyor. Erdoğan 17.00’de ameliyata alınacağı için Fidan, Cumhurbaşkanı Gül’ü arıyor. Gül, ifadeye gitmesinde sakınca olmadığını söylüyor. Ama o an inanılmaz bir şey oluyor. Hastaneye gitmek için yola çıkan Erdoğan’ın konvoyu güzergâh değiştiriyor. Erdoğan, “Şu ara sokakta bir aileye sözüm vardı; evlerine gideceğim, doktorlar bir saat beklesin!” diyor. 17.30’da Fidan, Erdoğan’ın yanındakilerden birini arıyor. Erdoğan söz konusu evde iken, Fidan’ın telefonundan haberdar ediliyor. Erdoğan, “Sakın teslim olma, sakın kapıyı açma!” diye uyarıyor; Fidan’ın evini saran polisler için de “Çekilmezlerse vurun!” talimatı veriyor ve yarım saat sonra Başbakanlık uçağıyla Ankara’ya gitmek üzere havalanıyor. Cumhuriyet tarihinin bu en dehşet verici operasyonunda Erdoğan ameliyattan elleri kelepçeli uyanmaktan ve Fidan’la birlikte vatana ihanet suçuyla tutuklanmaktan, Türkiye de büyük bir darbeden kurtuluyor. Erdoğan’ın okuduğu, Sezai Karakoç’a ait bir şiirde şöyle deniyordu: “Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır. Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır.” Yani, kaderin üstündeki kaderle, göklerden gelen kararla Erdoğan’ın söz verdiği bir ev ziyaretini gerçekleştirmesiyle Fidan da, Erdoğan da, Türkiye de, müthiş bir darbeden kurtulmuş oluyor.
İnternethaber’de Süleyman Özışık isimli biri 7 Şubat 2012’den 2,5 yıl sonra yazmış ve AKP medyası gibi pek çok gazete, TV kanalı ve site de yer vermiş, Erdoğan üzerinde ululuk halesi ören ve Gezi sürecinde Kabataş hadisesi gibi gerçek dışı bu yalan senaryoya. Yalan, çünkü Erdoğan, 7 Şubat’tan 74 gün önce 26 Kasım 2011’de ameliyat oluyor. 7 Şubat günü zaten Ankara’da ve öğleden önce parti grubunda uzun bir konuşma yapıyor. Konuşmasından sonra İstanbul’a geliyor ve ikindi saatlerinde Fatih Camii’nde merhum İbrahim Subaşı’nın cenaze namazına katılıyor. Ertesi günü valiler toplantısında valilere konuşuyor. 10 Şubat saat 21.00’de ikinci ameliyatını oluyor. Erdoğan üzerinde ululuk halesi oluşturma maksatlı söz konusu haber yalan olduğu gibi, 7 Şubat’ta Fidan’ın ve Erdoğan’ın tutuklanacağı ve Fidan’ın Oslo görüşmeleri sebebiyle ifadeye çağrıldığı da uydurma. (Bkz. Bülent Korucu, 12 Ocak 2014 Zaman). Ve onca yalan ve iftiralar ve Erdoğan’la ilgili tarihte kimse için söylenmemiş dehşetli küfür sözler karşısında ölüm sükûtuna durmuş “parti müftüleri”, uleması, Kur’ânî gerçeklerden pek rahatsız yazarları, konuşanları, medyası, Diyanet, pek çok cemaat liderleri ve daha başka AKP çevreleri, böylesi kurgu ululamalar ve insanların yalan senaryolarla kandırılması karşısında da suskun.